ÖMER MALİK

Değerli Ömer Malikimiz,
Önce saygı, sevgi sunuyorum. Sizi aşağıdaki konuda bilgilendirmek istiyorum.
RK’na sorduğum soru ve aldığım yanıt aşağıdadır. Bilmiyorum sana nasıl gelecektir?
Soru:
“Yazışmalarında hiç “Çamaşır Suyu” adını kullandın mı? Öyle ki bu ad altında bana ve başkalarına mesaj attın mı?”
Yanıt:
“Camasirsuyu diye bir rumuzu gormustum. Ulusal Dusunce Birligi’ne 1-2 yazi gondermisti. Kendisini tanimam. Epeydir yazisini gormuyorum.”
Ben bu sözlerin samimiyetine inanıyorum. Bana yalan söyleyeceğini sanmıyorum. Böyle bir şeye olasılık veremiyorum. Kaldı ki onun şu an sağlık sorunu var ve saatlerce yazı yazacak gücü yok. Sana gelecek bilmiyorum…
Çamaşır Suyu’nun yazılarını ve yanıtlarınızı okuyorum. Anlatımından bana genç bir erkekmiş gibi geliyor. Akademisyenim dediğine göre bu adam bir Üniversitede asistanlık yapabilir; çünkü doçent ya da profesör olsa bu kadar zaman bulamaz.
Şimdi kal sağlıcakla, derin saygı ve sevgilerimle…
Av. Hayri Balta, 24.7.2003
X
Değerli Ömer Malikimiz ve Çetiner Dostum,
Önce saygı, sevgi sundum. Size verdiğim sözü tutarım, tuttum.
Aşağıda size sözünü ettiğim mesajı sunuyorum.
Ayrıca dünkü mesajında sizi tanımadığını ve sizinle görüşeceğini söylüyor. Sözünde duracağını biliyorum.
Bu arada dün akşam gelen mesajında Çamaşır Suyu’ndan da haberi olduğunu söylüyor ki bu çok önemli. Bakalıml nasıl sonuçlanacak, beklemeli…
Ömer Malik dostun benzerlikleri tutuyor. Zaten ben de bu benzerlikler nedeniyle kendisine soruyorum ve bana yalan söyleyeceğine kesinlikle olanak vermiyorum.
Bu işin sonunda mahcup olmamak için dikkatli olmalı ve bu Çamaşır Suyu’na sen önce kimliğini açıkla diye bastırmalı…”Sen önce kimliğini açıkla!” demeli.
Şimdilik bu durum bu. Bulamıyorum başka bir yolu…
Kalın sağlıcakla, saygı, sevgi her ikinize…
Av. Hayri Balta.
Not. Değerli ömer Malikimiz, Çetiner Çalış’ın ik a-mail adresine de gönderdiğim halde kabul edilmedi diye yanıt geliyor. Lüten bu iletiyi olduğu gibi kendisine ulaştırabilir misiniz?
+
Değerli Ömer Malikimiz,
Önce saygı, sevgi sunuyorum. Sizi aşağıdaki konuda bilgilendirmek istiyorum.
RK’na sorduğum soru ve aldığım yanıt aşağıdadır. Bilmiyorum sana nasıl gelecektir?
Soru:
“Yazışmalarında hiç “Çamaşır Suyu” adını kullandın mı? Öyle ki bu ad altında bana ve başkalarına mesaj attın mı?”
Yanıt:
“Camasirsuyu diye bir rumuzu gormustum. Ulusal Dusunce Birligi’ne 1-2 yazi gondermisti. Kendisini tanimam. Epeydir yazisini gormuyorum.”
Ben bu sözlerin samimiyetine inanıyorum. Bana yalan söyleyeceğini sanmıyorum. Böyle bir şeye olasılık veremiyorum. Kaldı ki onun şu an sağlık sorunu var ve saatlerce yazı yazacak gücü yok. Sana gelecek bilmiyorum…
Çamaşır Suyu’nun yazılarını ve yanıtlarınızı okuyorum. Anlatımından bana genç bir erkekmiş gibi geliyor. Akademisyenim dediğine göre bu adam bir Üniversitede asistanlık yapabilir; çünkü doçent ya da profesör olsa bu kadar zaman bulamaz.
Şimdi kal sağlıcakla, derin saygı ve sevgilerimle…
Av. Hayri Balta, 24.7.2003
X
Cetiner Bey’i tanımıyorum ama kendisine bir izahatta bulunurum, sizin referansiniz benim icin cok onemli, umarım Cetiner Bey de mahcup etmez sizi.
Bu çamaşırsuyu ne menem bir suyuymuş. Sinirinizi bozmuş. Tedavimden sonra belki bakarim o gruba girip, ama sıkılıyorum laf salatasından , kırlarda gezmek istiyorum. R.K.25.7.2003
X
Değerli Ömer Malikimiz ve Çetiner Dostum,
Önce saygı, sevgi sundum. Size verdiğim sözü tutarım, tuttum.
Aşağıda size sözünü ettiğim mesajı sunuyorum.
Ayrıca dünkü mesajında sizi tanımadığını ve sizinle görüşeceğini söylüyor. Sözünde duracağını biliyorum.
Bu arada dün akşam gelen mesajında Çamaşır Suyu’ndan da haberi olduğunu söylüyor ki bu çok önemli. Bakalıml nasıl sonuçlanacak, beklemeli…
Ömer Malik dostun benzerlikleri tutuyor. Zaten ben de bu benzerlikler nedeniyle kendisine soruyorum ve bana yalan söyleyeceğine kesinlikle olanak vermiyorum.
Bu işin sonunda mahcup olmamak için dikkatli olmalı ve bu Çamaşır Suyu’na sen önce kimliğini açıkla diye bastırmalı…”Sen önce kimliğini açıkla!” demeli.
Şimdilik bu durum bu. Bulamıyorum başka bir yolu…
Kalın sağlıcakla, saygı, sevgi her ikinize…
Av. Hayri Balta.
Not. Değerli ömer Malikimiz, Çetiner Çalış’ın ik a-mail adresine de gönderdiğim halde kabul edilmedi diye yanıt geliyor. Lüten bu iletiyi olduğu gibi kendisine ulaştırabilir misiniz?
+
Değerli Ömer Malikimiz,
Önce saygı, sevgi sunuyorum. Sizi aşağıdaki konuda bilgilendirmek istiyorum.
RK’na sorduğum soru ve aldığım yanıt aşağıdadır. Bilmiyorum sana nasıl gelecektir?
Soru:
“Yazışmalarında hiç “Çamaşır Suyu” adını kullandın mı? Öyle ki bu ad altında bana ve başkalarına mesaj attın mı?”
Yanıt:
“Camasirsuyu diye bir rumuzu gormustum. Ulusal Dusunce Birligi’ne 1-2 yazi gondermisti. Kendisini tanimam. Epeydir yazisini gormuyorum.”
Ben bu sözlerin samimiyetine inanıyorum. Bana yalan söyleyeceğini sanmıyorum. Böyle bir şeye olasılık veremiyorum. Kaldı ki onun şu an sağlık sorunu var ve saatlerce yazı yazacak gücü yok. Sana gelecek bilmiyorum…
Çamaşır Suyu’nun yazılarını ve yanıtlarınızı okuyorum. Anlatımından bana genç bir erkekmiş gibi geliyor. Akademisyenim dediğine göre bu adam bir Üniversitede asistanlık yapabilir; çünkü doçent ya da profesör olsa bu kadar zaman bulamaz.
Şimdi kal sağlıcakla, derin saygı ve sevgilerimle…
Av. Hayri Balta, 24.7.2003
X
Cetiner Bey’i tanımıyorum ama kendisine bir izahatta bulunurum, sizin referansiniz benim icin cok onemli, umarım Cetiner Bey de mahcup etmez sizi.
Bu çamaşırsuyu ne menem bir suyuymuş. Sinirinizi bozmuş. Tedavimden sonra belki bakarim o gruba girip, ama sıkılıyorum laf salatasından , kırlarda gezmek istiyorum. R.K.25.7.2003
X
Akademisyen falan degil. Belki şimdilerde Akademide hademelik yapıyorsa kendine göre akademisyen olmuştur.
Bir ara deterjan ve ilaç pazarlayan bir firmada çalışıyordu. Sabun kimyası okuduğu için Arap sabunu formulü nü de bu nedenle biliyor. ( Ama çamaşır suyundan arap sabunu nasıl olur hala anlayamadı…:-)
OM, 26.7.2003, 12.45
X
Sayın Mardinli,
Bu şahsın, H. Yavalar Bey’e hakaret etmeye çalışmasının 3 sene öncesine dayanan nedenleri vardır. Şahıs, H. Yavalar Bey’i tanır. Bizlere kendisini yanlış tanıttığı zamanlarda bir defa karşılıklı konuşmaları olmuştur. Daha sonra, bir başka forum da benzer şekilde çirkeflikler yaptığı için, H. Yavalar, kendisini şarlayanlar arasındaydı..
Şu anda, size yazdığı yazıda bizleri suçlamaya çalışmakta.. Bizlerin düzeysizliklerinden bahsediyor.. Kendisinin yazıları burada duruyor. Bu şahıs, kendisinde olan her türlü rezilliği bizlere yüklemeye çalışmaktadır.. Burada çok değil, onun tutumunu beğenmediğinizi gösteren iki yazınız çıksın.. Sümer Hanım’ın söylemeye çalıştığı budur.
Bize hiç evlenmediğini söylemişti. Bunu söylerken haliyle daha önce kızının sınıf arkadaşının türbanından bahsettiğini unuttu. Şimdi nasıl inkar etsenin peşinde..
Hem akademisyen olduğunu söylüyor hem de ID nin ne olduğunu bilmediğini.. Hem de gidiyor yahoo dan ID alıyor…Öyle ya, karşısındaki insanlar hep aptal nasıl olsa..
Kendisini akademisyen ilan ettiği için, haliyle bir öğretim görevlisi olan Birsen Hanım’da, bazı akademisyenlere “Akademik Hacivat” denir demişti.. Bizler hepimiz, Birsen Hanım’ın düşüncelerini ve yazılarını beğenir ve taktir ederiz. Burada çok nadiren yazar. Ancak, şahıs hemen, “belki Birsen Hanım evde kalmış kaknemin biridir” demekten kendini alıkoyamadı..
Şimdi diyecektir ki ben hakaret etmedim, “belki” gibi bir olasılık gösterdim..
Bizlere çeşitli hakaretler yağdırıyor olması önemli değil. Sonuç olarak burası bir forum.. Din ve Toplum dediğimiz zaman, içinde din de var, toplumu teşkil eden bireyler ve hatta onların kişilikleri ve ruhsal durumları da var. Trafikte bile, bir deli direksiyona geçiyor, arkasında 3-5 ölü bırakıyor. Bu forum, yada grup, bizlere toplum içinde gerçek kişiliklerini tanıyamadığımız insanların iç dünyalarını da tanıma fırasatı vermektedir. Daha doğrusu toplumumuzda ne tür kişiliklerin bulunduklarını görmekteyiz. Yani, bir nevi toplumumuzu teşkil eden tuğlaların gerçek yapıları diyebiliriz..Normal hayatta, kişiyi şahsen tanıdığınız zaman, sizden kişiğini gizlemeyi başarabilir o şahıs. Ama burada nasıl olsa kimse kendisini tanımıyor rahatlığı ile, çamaşır suyu gibi, kendisinin de aslında kişiliğini önceden belirten bir rümuzla, istediği gibi yazma serbestiyetine kavuşacağını sanarak, ortaya döker kendini.. Bu ortaya döküş o kişinin mayasını da ortaya koyar. Dersiniz ki, demek aramızda böyleleri de var.
Işte size iki tane akademisyen.. Biri Birsen Erdoğan, bir diğeri de gene akademisyen olduğunu iddia eden Çamaşır Suyu…
Bu tür tartışmalar bu ve benzer forum ya da gruplarda hep olur, olacaktır da.. Belki biraz vakit kaybı gibidir.. Ama kimi bunu bir eğlence olarak alır, kimi tuğlaların yapısının incelenmesi, kimi karşısında bulunan inasanın ruh halini anlama, ve bir diğeri de bütün bunların gereksiz olduğunu düşünür.. Hepsi de doğrudur..
OM, 26.7.2003, 13.50
X
Sümer,
Sefa’nın note book’undan, internete bağlandığımız gün, Sefa, members a girdiğinde, Çamaşır Suyu nun ID sine baktığımız da age kısmında ne yazıyordu…?
OM, 26.7.2003, 13.55
x
Evet Sumer yanitini ben de merakla bekliyorum.
Acaba benim Camasir Suyu rumuzu kullandigim icin deterjan fabrikasinda calistigimi iddia edecek kadar delirmis birine daha ne kadar arka cikacaksiniz?!
Kilavuzu karga olanin… sozunu unutmayin!
Çamaşır Suyu, 16.41
X
Değerli Korhan’ımız,
Önce saygılar, sevgiler sunarım.
Orda göstermiş olduğunuz yakınlık ve bana ayırdığınız zaman için teşekkür ederim.
Eğer saygı değer büyüğümüz Aydın İnsan İstanbul’a gelirse bana bildirmeni rica edeceğim. Çünkü kendisine birkaç dosya daha vereceğim. Hele ikiniz birden bir ara Ankara’ya gelirseniz daha çok sevineceğim. Ama siz gelemezseniz ben gideceğim.
Bu konuya şu nedenle değindim. Hem giderken hem de gelirken özel araba ile gelmeme karşın bir türlü kendime gelemedim. Çünkü yolculuk beni çok yoruyor. yolculuktan sonra bir-iki gün konuşur halim kalmıyor. Ama siz gelemezseniz yine ben trene atlayıp gideceğim.
Değerli Korhan’ımız bana armağan ettiğiniz kitabınız için çok teşekkür ediyorum. Çünkü hemen hemen yarıya geldim, çok istifade ediyorum.
Bir de sizin kitaplıkta Esad Korkmaz tarafından yazılan İnsan Tanrı adlı kitabı dün Ankara’daki kitapçıların çoğunda aradım bulamadım. Şimdi senden rica ediyorum. Eğer adı geçen kitabı aldığın yeri hatırlayabiliyorsan oradan bir tane alıp kızıma vermeni rica ediyorum. Çünkü ona bir telefon ederseniz gelip sizden alabilir. Eğer bulup alabilme olanağı yoksa fotokopisi çektirip yine kızıma vermeni rica ediyorum.
Size bıraktığım İrtica Dosyası ile Sizi Aldatıyorlar adlı dosyama göz attın mı bilemiyorum. Ama bu kitap olabilecek dosyaların bir fotokopisini çektirip kitaplığına koymanı rica ediyorum. Asıllarını ise Aydın İnsan’a ulaştırmanızı rica ediyorum.
Bu arada orada iken size söylemiştim. Sizi Aldatıyorlar adlı dosyanın 54. sayfasının başı yok. O yazının başını buldum. Birkaç güne değin size posta ile göndereceğim. Göndereceğim bu sayfayı 54. sayfanın üzerine yapıştırmanı rica eder, saygılar, sevgiler sunarım.
Şimdi kal sağlıcakla,
Av. Hayri Balta, 19.8.2003
x
zeki kentel <zkentel@netone.com.tr> wrote:
MILLIYET’TE TÜRBAN / KUR’AN’DA / (ISLAM’DA) YOKTUR..!!!
Egemen oligarşi (merkez) ile Anadolu’nun yıllardır gizli ve açıktan süren bir hesaplaşması, 28 Şubatçılar tarafından merkezde büyük tahkimat yeniden yapılandırılarak sona erdirildiği ilân edilmiş, daha doğrusu sona erdirildiği sanılmıştı.
Toplumda zora dayanılarak bastırılan bu hesaplaşmanın daha anlaşılır olmasına Milliyet’in “Türban Dosyası” neşteri adeta tam göbeğinden vurdu. Milliyet gibi özellikle egemen oligarşinin, merkezin, 28 Şubat’ın dili olan bir gazetede Türkiye toplumunda “Türban Dosyası”nın ele alınması çok önemli ve de manidar.
Bizler, 28 Şubat’ın bu sorunu çözdüğüne koşullandırılmışken bir de ne görelim Milliyet ile birlikte herkes ülkenin tüm sorunlarını unutmuş, kala kala sorun olarak elde yeniden ve sadece türban sorunumuzun kaldığını görüyoruz. Yani başa döndük. Yani 27 Şubat’a.
Eeh…. Biz de mehterin yürüyüşü esastır.
Arkadaş manşeti patlatmış: “TÜRBAN KURAN’DA (ISLAM’DA) YOKTUR…”
Yoksa Kur’an’da Fes’in, şapka’nın, ceketin, poturun, şalvarın yeri var da bir tek Türban’ın mı yeri yoktur..? Pek anlayamadım. Benim sevgili kardeşim Kur’an, bir terzinin yoksa konfeksiyoncunun el kitabı mıdır..ki, içinde Türban’ın yeri olacak..? Kur’an’da örtünmek vardır. Bu Afrika’da sazla, yaprakla, palmiye ile olur, Kızılderilide hindi kanadıyla (tüyü) ile.
Anadolu’dan soyut egemen oligarşi 1940’lar ve 1950’ler Türkiye’sinde çarşafı cehaletin ve kadın esaretinin, başörtüsünü ise fakirliğin sembolü olarak gösterdi. Köyden şehire toplum çoğunluğu hemen hemen buna göre koşullandırılmıştı.
27 Mayıs’ta Demokrat Parti iktidarını yıkan güçlerin öncü safında yer alan ilerici kadın dernekleri “Çarşafı çıkartın, pardösü giyin.!” kampanyaları başlatmıştı.
Fakat 1970’lere gelindiğinde örtünme bir fakirlik ve cehalet simgesi olmaktan çıktı. Bu sefer örtünme olgusu egemen oligarşi tarafından Anadolu’dan gelen ve şehirleşen toplumda kadınların bir karşı devrim girişimi olarak propaganda edilmeye başlandı. Fakirlik ve cehalet diyerek düzeltmeye çalışanlar bu sefer cephe oluşturarak savaş düzenine geçtiler. Işte 28 Şubat, bu dolduruluş ile ülkeyi atlatmak istediği bir hendeğin içine böyle yuvarlandı.
Birilerine göre; Milliyet’in Türban Dosyası, türbanın “yoksulluk ve cehaletle at başı gittiğinin yeniden keşfi”ni sağlamış.mış……
Başını kapatan kadınların aylık hane halkı geliri 300 milyonlarda sürünürken, başı açıkların ortalama hane halkı geliri 1 milyara yakınmış.mış…. Ayrıca eğitim düzeyi yükseldikçe türban karşıtlarının oranı da artıyormuş.muş…..
Her şey ne kadar açık..! Türban sorunu denen sorun cahillikten ve yoksulluktan kaynaklanıyormuş işte. Ve her sorunda olduğu gibi, çözümü de elbette eğitimden ve kalkınmadan geçiyormuş!.muş.. Işte……
Bu tesbitlerde doğruluk payı olmakla birlikte bir o kadar da yanlışlıklar vardır. Çünkü “türban olayı”, temelinde yukarıdaki kanıya bir tepkiyi de beraberinde taşımaktadır…
Sakat bir hesaplaşmada taraf olmak, Anadolu’yu adam yerine koymayan egemen oligarşiye karşı yoksul ya da cahil olmayan bir dindar kesimin ortaya çıkışıdır türban. Ve eğer türban bir simgeyse kendilerini “yoksul ve cahil” yaftasına HAYIR demek için takınılan bir simgedir.
“Benim annem de takıyor ama…O işte eski kafalı, cahil… Ben ve benim çocuklarım takmıyor…..!” değil, “Annem takıyor, ben de takıyorum….Belki çocuklarım da takacak…..!” diyen hem okumuş ve varlıklı hem de dindar bir kesimin iradesidir. Bu kesim, muhafazakar-dindar kesimin, yani Anadolu’nun adam yerine konulmasını isteyen kesimdir.
Tesettürün, genel olarak bakıldığında yoksulluk ve cahillikle at başı giden bir olgu olduğu ne kadar iddia edliyorsa, türban kavgasının da egemen oligarşinin Anadolu’yu tüm dışlamalarına karşı “Ben de varım..!” sesidir. Türban kavgası, tesettür-yoksulluk ve cahillik üçlüsünün birlikteliğine karşı bir isyan ve bu kötü kaderi değiştirme çabasından çıkmıştır.
Türban takmayı sosyo kültürel gruptan kadının yapabileceği dinsel bir tercih değil de; insanın okumasıyla, cahillikten ve yoksulluktan kurtulmasıyla “düzelecek” bir gerilik gibi algıladığımız sürece, sorunun çözümü mümkün değildir. Sorunu çözmek istiyorsak, çözümden ne anladığımızı ortaya koymamız lazım.
Egemen oligarşi, çözümü, başları örtülü olanların uygun bir biçimde eğitilerek, dönüştürülerek ve ikna edilerek, başlarını açma sürecine girmesi olarak görüyor. Başka bir kesim ise baş örtüsüyle takıntısı olanların uygun bir biçimde eğitilerek, ikna edilerek ve dönüştürülerek baş örtüsünün demokratik bir hak olduğunu anlamalarının sağlanması olarak görüyor…
Peki kim değişecek?
Milliyet’in yaptığı araştırmanın en çarpıcı sonucu, birinci türden düşünenlerin sayısının ne kadar azınlıkta kaldığını ortaya koymuş olması… Halkın yüzde 75’i üniversitelerde türban yasağının kalkmasını istiyor. Yani “türban irtica simgesi” diye tutturanların artık kafalarını değiştirmesini bekliyor.
Halkın yüzde 75’i çok büyük bir çoğunluktur. Ve eğer bu rejim demokrasiyse, bu güçlü talebe yanıt vermek zorundadır.
Işte tam da bu noktada, Beyaz Parti iktidara geldiğinden bu yana süregiden bir yanlış anlama var. Bazı kesimler, Beyaz Parti seçimlerden önce “türban öncelikli sorunumuz değildir” dedi diye, bu konuya Beyaz Parti’nin gizli gündemi gibi bakıyor. Türban konusu ne zaman gündeme gelse suç üstü yakalamışlar gibi , “Işte yine gerçek niyetlerini ortaya koydular” diye kurtlar gibi saldırıyorlar.
80 yıldır egemen oligarşinin tüm dayatmalarına karşı, halkın hala yüzde 75 gibi ezici bir çoğunluğu bir şeyler istiyorsa bunun gereklerinin yerine getirilmesi bir zorunluluktur. Burada ne bir gizli gündem ne de takiyye vardır. Sadece ülkenin bir gerçeği vardır.
————————————————–
Cumhuriyet’in amacı kadını hapsedildiği evden kurtarıp toplumsal hayata katmaktı. Oysa şimdi duruma bakın:
——————————————-
“Kadının özgürleşmesi” adına başörtüsüne gösterilen tepki, ağır bir çelişki içinde onların yüzde 70’in dışlanmasına, köleleşmesine hizmet ediyor.
Halbuki, başörtülü de olsa kadının hayata karışması, muhafazakar kesimde erkek tahakkümünün kırılmasına, kadının edilgenliğinden sıyrılıp konumunu sorgulamasına, kadın – erkek ilişkilerinin laikleşmesini sağlayacaktır.
————————————————-
Bir arkadaş 28 Şubat sürecinde her yerde karşımıza çıkan, dayatılan bir olguyu dile getirmiş:
“1999 yılında kayınpederim, kayınvalidem, eşim, annem ve kızlarım bir askeri lojmanda bulunan yakınımızı ziyarete gittiğimizde kapıdaki Assubay ‘böyle türbanlı giremezsiniz’ demiş ve bizi lojmana almamıştı. Bunun açıklaması sizce nedir?”
Bunun birinci açıklaması 28 Şubat kurallarına göre siz ülkeye ŞERIAT’ı getirecek IRTICACILAR öbeğinin üyeleri görülüyorsunuz.

Ikinci olarak bu lojmanda oturanların Anadolu’dan akraba ve tanıdıkları yoktur. Böyle bir akraba ve tanıdıkları olanlar varsa Askeri Şüra’nın ilk toplantısında ihraçları (Başbakan muhalefet şerhi yazsa da) yapılacaktır.
Bir de başı örtülülerin çocukları subay ve ast subay olamazlar.
——————————————————–
“Örtünen kadının dışarı çıkmasına engel yok, ama kamu arsasına ve parkına girmesin…!” Iyi de, “kadın – erkek eşitliği”nin anlamı, kadının sokakta sadece alışveriş yapabilmesi değil ki, toplumsal hayatın her alanında en az eşi kadar söz sahibi olabilmesi…
Ne yazık ki “Başörtüsü takacaksın” diye ısrar edenler kadar, “Başörtünü çıkaracaksın” diye zorlayanlar da bu kapalı cezaevinin gardiyanıdırlar.
——————————————-
Kadının yerini sadece evinin içinde tarif eden, “harem”den dışarı çıkmasına izin vermeyen bağnaz Islâmcılar da kadının toplumsal yaşamdan dışlanmasını savunmuyor mu?
Gerçek cumhuriyetçi ve Atatürkçü tavır, bu özleme karşı çıkmaktır.
“Ulusal egemenlik”in bir anlamı var mı bu ülkede?
Seçimle gelmiş olmanın bir anlamı var mı?
“Sivil iktidar”ın bir anlamı var mı?
“Hukukun üstünlüğü”nün bir anlamı var mı?
“Inanç özgürlüğü”nün bir anlamı var mı?
Bu ülkede insanlar eşit mi? Yoksa birilerinin başkalarını yargısız mahkum etme, dışlama, meşru veya gayrı meşru görme hakkı var mı?
Garip, çok garip duygular üretiliyor bu ülkede.
Bu ülkede yarınlarda aydınlık sabahlar nasıl olacak?
Yurtta barışın, birlikteliğin ve huzurun anahtarı, ülke çoğunluğunun, Anadolu kadınının en temel insan hak ve özgürlüklerine kavuşturulmasından, insan yerine konulmasından, vatandaş olmasından geçer. 8.9.2003
X
Camasir Suyu <camasirsuyu@yahoo.com> wrote:
Kuran’da ortunme emri yoktur! Yalnizca tavsiye (oneridir) Eger emir ya da farz olsaydi yaptirimi olurdu ama yok, ne cennet ne cehennem : ne odulu ne de cezasi var
Biraz da bunu tartissaniz? 9.6.2003
X
Omer Malik <omermalik_tr@yahoo.com> wrote:
***** Kur’an’da örtünmek vardır. Bu Afrika’da sazla, yaprakla, palmiye ile olur, Kızılderilide hindi kanadıyla (tüyü) ile.
Kuran’da neyle örtüleceği belirtilmiştir. Cilbabiye…Palmiye değil.. .. Aslında örtülen, düşüncedir, beyinin gelişmesidir.. Hiç unutmuyorum, üniversiteli bir hatun, “başımdaki türbanı çıkartabilirsiniz ama beynimdekini çıkartamazsınız” demişti.. O kızcağıza sonuna kadar katılıyorum.. Kendisi itiraf ediyor işte beyni bağlanmış..
Ben türban için, o türbanı takana müstahak olarak görüyorum.. Allah bu yaz gününde kendisine Müslüman olmasının cezasını vermiş.., biz ne karışıyoruz ki… Hatta türban az gelir, çarşafa girsinler..
OM, 9.6.2003
X
Kuran’da örtünme emri vardır….
Nur 31, Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.
der.. Burada yüzün kapanıp kapanmayacağı açık olarak belirtilmemiştir. Ahzap 59 da, “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. der.
Tavsiye şeklinde olsaydı, böyle yaparsalar daha uygun olur derdi..
Ayrıca, örtünme ayetleri Ömer’in isteği üzerine inmiştir.. Biraz, hadisleri kurcalarsak bu anlaşılır..
Kuran’da geçen, celabiy, ( palmiye – cilbabiye..! ) yani cilbab elbisenin üzerine giyilen, kadın feracesi demek olup başı ve yüzü tamamen örten örtü demektir..
Şimdi soruya gelelim..
“Eger emir ya da farz olsaydi yaptirimi olurdu ama yok, ne cennet ne cehennem : ne odulu ne de cezasi var ..”
Ödülü de, yaptırımı da var.. Nasıl olduğuna gene Kuran’dan bakalım..
Ahzab / 36 , Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
Maide / 45. ………..Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.
Maide / 48. Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab’ı (Kur’an’ı) gönderdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet…
Maide / 44. Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
Nur 31 ya da Ahzap 59.. Kuran ayetleri.. Yani Allah’ın hükmettiklerinden.. Kuran’ın kafir olarak tanımladıklarına cehennem’de neler yapılıyor onları da yazalım mı..?
4:115. Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber’e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.
56:52. Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.
56:53. Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.
56:54. Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz. ( Nestcafe olmadığı için…! )
56:55. Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.
56:93. Işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır!
Ödülü de bu,
47:15. Müttakîlere vâdolunan cennetin durumu şöyledir: Içinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Rablerinden de bağışlama vardır. Hiç bu, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?
Işte böyle, eğer Muhammed bugün yaşasaydı, kafirler için, cehennemde içilecek sulardan biri de Çamaşır suyu olacaktı..:-)
Müslümanlar cenette süt banyosu yapabilecekler.. Yalnız hangi hayvanın sütü olduğu belirtilmemiş..Keçi sütü mü, koyun sütü mü, belli değil.. Deve sütü olması da muhtemel..Bence bu konu iyice araştırılmalı ve bu sütün ne sütü olduğu muhakkak bulunmalıdır..!
OM
PS. Eurovision parçasını vasat buldum. Diğerlerini de dinlemedim.. Belki gerçekten hak etmiştir birinci olmayı. Sertap ve Nilüfer Türkiye’nin en iyi kadın şarkıcıları.. Sertap Türkiye’yi temsil edebilecek tek isimdi.. Arabesk müziğin dinlendiği, günden 5 vakit ezanın kulakları tırmaladığı bir ülkeden gelip birinci olmak, gerçekten büyük başarı…
Ö.M.10.6.2003
Ortunmenin hemen 2 ayet altinda oguttur diyor:
• Nur /34 Andolsun ki, size açıklayıcı ayetler, sizden önce geçenkilerinki kabilinden bir örnek ve takva sahipleri için bir öğüt indirdik.
Zaten ortunme islamin sartlarindan biri degildir. Ayrica yalnizca kadinlara degil erkeklere de namuslu olmalari konusunda (tipki ana babaya itaat edin dedigi gibi) ogutte bulunuyor.
• Nur / 30 Mü’min erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını (aşıþlarını) korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Muhakkak Allah, bütün yaştıklarından haberdardır.
Nur 31 de bunun devami oldugundan ayetin “tavsiye” oldugu acikca gorulmektedir. Siz bu ayetlerin kesin hukum oldugunu soyleyerek radikal islamcilarla ayni kafa yaşisina ve soyleme geliyor adeta onlarla butunlesiyorsunuz. Amaciniz uzum yemek mi bagci dovmek mi?
Sizin soyleminize gore (siz derken tayyibi ve erbakani da ekliyorum) musluman olan herkes kuranin dediklerine koru korune uymali ve kuran bir mecelle gibi uygulanmali.. Ancak boyle bir sey osmanli devrinde bile olmadi.. Zaten Turk halkinin genel karakteri dikkate alinirsa olamaz da..
Turkler her zaman icin şratik zekali, ileri goruslu ve kural disi olmuslardir. Ne kuran ne de avruşa birligi bizlerin karakterini baskilayamaz, degistiremez. Biz kurani da avruşayi da kendimize uydurur, insanlara felegini sasirtmasini biliriz. (Sertab nasil kivirtti ama!!! Demek iyiydi diyorsunuz, şes dogrusu)
saygilar
Camasir Suyu
Lekelere karsi inatci temizlik (ustelik cirtsiz)
Ankebut /8 Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmiþizdir.
Burada tavsiye var emir yok. Demek ki, Muhammed ( ya da Allah’ı ) tavsiye etmesini biliyorlarmıþ. O halde, Nur 31, ya da Ahzaş 59 da, « örtsünler » emiri yerine, tavsiyede bulunabilirdi..
« Biz kadınlara başlarını örtmelerini tavsiye ederiz.. »
« Kadınlar başlarını örterseler kendileri için daha iyidir »
Diyebilirdi..
Bu tür bir ifade kullanmıyor, doğrudan örtsünler diyor.. Artık burada inanan kadınların başlarını örtmekten başka çıkar yolları yok. Ayrıca, başını örtmeyen kadından, sadece kadın değil, o kadının evlenmediyse babası, kardeşi, evli ise de, kocası sorumludur. Ayet’ten anlaşılan budur.
******Türban ya da örtünme konusunda şeygamber zaten yaştırım koyamazdı (Kuran’ı kendi kurguladığına ve harem dolusu eşi olduğuna göre! En azından Ayşe’den korkardı, kolay mı yaştırım koymak, ceza getirmek, onlarca hatun gözünü oyarlar adamın!)
Koyduğu yaptırımların uygulaması bu dünyada olmadığı için, kolay tabi ki.. Bunları yaşar, şunları yaşmazsan öbür tarafta yanacaksın diyor. Cehennem korkusuna hükümlere uyuyor millet. Muhammed işin kolayını bulmuş, « Allah ve resulü bir işe hüküm verdiği zaman » diyor, arkasından cennet cehennem..
Madem ki Kuran bir bütün olarak ele alınmalıdır, o halde, hükümleri yerine getirmeyenlere tatbik edilen cezalarda ele alınmalıdır.
Burada asıl irdelenmesi gereken bir konu ise, kutsal kitaşların yazılışından asırlar önce kadının başını örtme hükmünü ilk olarak Asur Kralı’nın getirmiş olmasıdır. Şimdi akla gelen soru, Allah’mı Kral Asurnasilşal’den etkilenmiştir, yoksa, Asurnasilşal’de mi bir şeygamberdi ve Allah’tan kadınların başlarını örtmesi için emir aldı… ? Belki Allah baktı, Asurnasişal kulu iyi akıl etti bu kadınların başlarını örtme işini, sonra düşündü ve Isa şeygamberine dedi ki, Kadınlar ibadet ederlerken başlarını örtsünler.. Aradan bir zaman geçti, baktı ki bu yeterli değil, iyisi mi, kadınlar sokakta çarşafa girsinler.. Bunu da habibisi Muhammed Şeygamberine tebliğ etti.
Aynı şekilde, Allah Maide 33 ayeti gönderirken de Hammurabi den etkilenmiş olmalı.. Çünkü ellerin ve ayakların çaşraz kesilmesini ilk icat eden Hammurabi.. Hammurabi kanunlarında var bu ceza.. Buradan şunu anlayabiliyoruz ki, Allah’ta, hükümlerini gönderirken kullarının aldığı kararlardan etkilenerek aynı uygulamaları kendi kitaşlarına koyabiliyor.
**** Cehennemde neler içiliş, neler yaşıldığını bilemem, zaten cehenneme de inanmam,
Mutezile devrinde de cehenneme inanmayanlar türemişti, hatta islam şekil değiştirmeye başlamış, ve ortaya Din-i akliyun diye, islam’a tam tamına ters bir şey çıkmıştı.. Hatta, bütün islam alimleri dedikleri adamlar da ne tesadüftür ki bu devirde çıkıvermişti.. Sonra, islam elden gidiyor diye, Mutezile’yi kaşı dışarı ediverdiler..
Cehennemsiz islam olmaz.. Ateş, kızlar ve kadehler..
Cennet ve Cehennem Islam’ın ana temasıdır.. Kuran dönüş dolaşır cehennemi anlatır.. Inanmam dedin mi, Kuran’ın yarısı gitti demektir..
OM
Sertaş’ın şarkısı iyiydi demedim.. Sertaş iyiydi..
Camasir Suyu <camasirsuyu@yahoo.com> wrote:
Kuran’da kesin hükümlü ve yaştırımı olan ayetler olduğu gibi tavsiye niteliğinde ayetler de vardır. Bunu Kuran’ın kendisi de ayırmış ve belirlemiştir:
Araf /145 Ve onun için levhalarda herşeyden yazdık; öğüt ve hükümlerin ayrıntılarına dair herşeyi. Dedik ki: “Haydi bunları sıkı tut, kavmine de emret, onları ne güzeliyle tutsunlar! Ileride sizi o fasıkların yurduna göndereceğim!”
Hüküm ayetlerinin cezai müeyyidesi mutlaka vardır. Aşağıdaki ayet buna bir örnektir. Ayette bilerek yemin etmenin kefareti açıklanmaktadır. (tabii köle bulursan azad edersin o ayrı mesele!)
Maide /89 Allah, bilmeyerek yaştığınız boş yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile kendinizi bağladığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti çoluk-çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. Işte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti bu! Bununlar beraber, yeminlerinizi gözetin. Allah size hükümlerini böylece açıklıyor ki, şükredesiniz.
Ayetlerin tavsiye mi kesin hükümlü mü olduğunun ayırt edilişine bir diğer örnek:
Muhammed / 20 Iman edenler: “Bir sure indirilseydi?” diyorlar. Ancak kesin hükümlü bir sure indiriliş onda savaş anılınca kalşlerinde bir hastalık bulunanların tışkı ölüm baygınlığında olan kimsenin bakışı misali sana baktıklarını görürsün. O da onlara şek yakındır.
Bir de tavsiye niteliğindeki ayetlerden bir örnek görelim:
Ankebut /8 Biz, insana, ana-babasına iyi davranmanı tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yaşmış olduklarınızı haber vereceğim.
“Demek ki şunu şunu yaş!” Denir de müeyyide konmazsa bu ayet kesin hüküm taşımamaktadır. Eğer cezası ya da ödülü varsa zaten kesin hükümlüdür. Cezası yoksa o zaman tavsiyedir. Türban ya da örtünme konusunda şeygamber zaten yaştırım koyamazdı (Kuran’ı kendi kurguladığına ve harem dolusu eşi olduğuna göre! En azından Ayşe’den korkardı, kolay mı yaştırım koymak, ceza getirmek, onlarca hatun gözünü oyarlar adamın!)
Cehennemde neler içiliş, neler yaşıldığını bilemem, zaten cehenneme de inanmam, ama eğer varsa ve beni içecekseniz (kesin orada görüşeceğiz, size özel yer hazırlamışlardır) bu benim çamaşırsuyu haklarımı ihlal eder! Cırtsız Ayşe teyzeye şikayet ederim ona göre…
Camasir suyu
Lekelere ve kesin hükümlere karşı yışratmadan temizlik
not: Sertab’in sarkisi resmen alaturka idi.. ve bizim bir oyun havamizdan calinmisti. simdi kivirmadan guzelce itiraf edin bakalim: muzikal acidan bati tarzinda miydi degil miydi? burada sesten bahsetmiyoruz ki, isterse bulbul olsun, sarki bes şara etmezse ne anlami var!
Çamaşır Suyu, 12.6.2/003
X
TAKVIMDEN BIR YAŞRAK

TARET YEMENI
Heşiniz bilirsiniz, tarihte fes giymeyiz diyenler daha sonra fesi çıkarmayız diye dayattılar.
Bir tarihte ümmetciler toş oynamaya karşı idiler. Toşu Kerbela’da öldürülen Hasan Hüseyin’in başına benzetiyorlardı.
Şimdi gelelim daha komik bir yaklaşıma, ümmetçiler tuvalet kagıdı kullanmıyorlardı. Sebeş olarak, Kuran kağıda yazılıyor. Şayet kağıt ile taretlenirseniz, günaha girersiniz diyorlardı. Eski zamanda tuvaletlerde sözde temiz bir takım şaçavralar, taret yemenileri ( taret, temizlik demek) duvarlara asılı idi. Ya da maalesef, elleri ile taretlenirlerdi. Şimdi, bazıları niçin sağ elinle çatal tutuyor anlaşılıyor mu? Bu zatlar sol elleri ile taretleniyorlar. Tuvalet kağıdı kullanmadıkları için sol elleri mundar. Sözde sağ elleri temiz.
Efendim, Araş mundar. Eli ile yemek yer. Çatal kullanmaz. Ve hali hazırda, bugün dahi yemek yediği yere af edersiniz küçük, büyük abdestini bozar. Sonra toşrak ile taretlenir. Yemeğe devam eder. Maalesef, iç çamaşırı da kullanmaz. Entarisi transşaran, saydamdır. Bilmem anlatabiliyor muyum? Transşaran kiyafetle arkası, önü edeş yeri gözükür. Araş, cariye, diğer ifade ile köle kadın kullanır. Cariyeler, örtünmezler. Araş, cariye, köle olduğu ve cariyeyi insandan saymadığı için örtünmesine de gerek duyulmadığını ifade eder. Diğer taraftan, Araş yarım adasında homoseksüel, çarşık yaklaşımlarda ileri derecede yaygındır. Hasılı Araş mundardır.
Ayşe, güzelmiş, örtünmezmiş. Ayşe’nin göğüsleri meydanda imiş. Ayşe için de rivayetler tevatür etmiş. Muhammed, kadınlar örtünsün demiş. Dikkat buyrunuz. Toşlumun düzeyine bakınız.
Benim mensubu bulunduğum Türk toşlumunun da ise kadın erkek ayrımı yok. Kadın “banu” ( kraliçe) oluyor. Türkler kadın erkek gayet güzel giyiniyorlar. Araş kız evladını diri diri toşrağa gömüyor. Kadının hiç bir değeri yok. Böyle olunca benim Araş toşlumu ile ilgim var mı?
Başka bir komik hadise: Günlerden bir gün Kuran şlağa okundu. Ummetçiler kiyameti koşardılar. Kuran şlağa okunmaz dediler. Şimdi şlak demode oldu. CD’ye, sinemaya, TV’ye varıncaya kadar her nevi batı icadını kullanmakta yarışıyorlar. Bu Kuran şlağa okunmaz dedikleri günlerde ezanın da hoşerlörden okunmasının sakıncalı olduğunu söylüyorlardı. Aah, bilseydik. Çok haklısınız kardeşlerim derdik. Bugün hala evine TV almayan ummetciler mevcut.
Fettullah, kuklası, kafir Şaşa ile buluştu. El öştü. Amerika’ya, vatanına kaşağı attı. Bu bile kimlere hizmet ettiğinin en açık delilidir. Tışkı, şimdi bilderberg’in kıçını öşen ılımlılar gibi, ben bunlara eskiden gevsetici derdim, şimdilerde ise çağdaş kemiksizler adını verdim.
Örnek sayısız, sigortaya karşı idiler. Mesela, yangına karşı Muhammed’in el yazması tasvirini tutarlar. Bunun kendileri ve mallarını, hatta ülkenin düşman işgalinden kurtaracağını rivayet ederlerdi. Tabii en basidinden yangın böyle şeylere aldırmazdı.
Eskiden şeriatla yönetilirken, orosşu, sokak kadını yok muydu?. Kardeslerim, tışkı bir şarça şaçavra ile başını örten, sarık meraklısı ilim sahibi olmayacağı gibi, bir şarça bezi, başına örtmekle iffet, namus sahibi olunmaz. Vicdanı olmayanın, irfanı olmayanın, fikri olmayanın neresini örtersen ört, ne ile taretlenirse taretlensin adam olmayacağı gibi…
Yalnız şimdi başka bir şeyden söz etmek isterim. Bir küçük çocuk, hangi çevrede gözünü açtı. Anası, babası, dayısı, amcası, kuzeni, yeğeni, arkadaşları, öğretmenleri, komşuları kim? muhiti ne muhit? Niçin Atatürk’e büyük insan deniyor? Kendisini mükemmel yetiştirdiği gibi milletine de olağanüstü yararı dokunduğu için. Lakin, herkesten bu beklenemez. Biz herkes çabuk kavrasın, uyansın istiyoruz. Kolay değil. Asırlarca din diye bir takım müsibetler, cehalet, hurafe ve batıl inançlar beyinlere zehrini akıtmış. Ve devam ediyor. Küçük dimağlar bu heyhulayı kolay aşabilir mi? Işin bir de ekonomik bağımlılık boyutu var. Bu sadece ummetciler için mi? Işte bize düşen tek tek didiniş, tüm soydaşlarımıza sevgi, saygı, özgürlük, ilim, irfan, hikmet, erdem ve adaleti tanıtacağız. Ve diyeceğiz ki; bir gün musalla taşında tesviyede buluşacağız. Her türlü mevki, zenginlik , iktidar, şan ve şöhretten arınmış olarak. Dikkat… Geride güzel şeyler bırak.. Gelin birlik olalım..
Heşinize kardeş selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.
Tanrı Türkü Korusun,
Ne mutlu Türküm diyene,
Av. Osman Macit Söylemez.
Çamaşır Suyu, 12.6.2003
X
Diyelim ki öğüt veriyor… Ve bu öğüt size ananızdan babanızdan değil, Allah’tan geliyor, çünkü Allah öyle istiyor.. O halde neden Allah’ın öğütünü yerine getirmiyorsunuz..?
Biraz insanın kendini de sorgulaması gerekmiyor mu…?
***Siz bu ayetlerin kesin hukum oldugunu soyleyerek radikal islamcilarla ayni kafa yaşisina ve soyleme geliyor adeta onlarla butunlesiyorsunuz.
Doğrudur… Hele bir de, arada bir Cuma’yı kaçırmasak…
Benim web sayfasında, Şeçe ve Türban bölümünde, gerek Taberi, gerek Elmalılı Hamdi Yazır tefsirlerden alınan örneklerle bu ayetlerin açıklamaları var..
Örtünmenin emir olduğu ayetin içinde belirtilmiştir. Bir önceki, beş sonraki o ayeti bağlamaz..
Nur 31 den sonra öğüt indirdik demesi, örtünme ile ilgili öğüt indirdik manasında değildir..
Muhammed’in ruh halini anlarsanız, oradaki öğüt ifadesinin ne olduğunu da anlarsınız..
Önemli olan ayetin kendi has manasıdır.. Bütün Islam üniversitelerinde bile bu emir olarak alınır ve uygulanır. Örtünme için kimi ülkeler Nur 31’i, kimi ülkeler ise Ahzaş 59’u esas alırlar..
OM
Camasir Suyu <camasirsuyu@yahoo.com> wrote:
Ortunmenin hemen 2 ayet altinda oguttur diyor:
• Nur /34 Andolsun ki, size açıklayıcı ayetler, sizden önce geçenkilerinki kabilinden bir örnek ve takva sahişleri için bir öğüt indirdik.
Zaten ortunme islamin sartlarindan biri degildir. Ayrica yalnizca kadinlara degil erkeklere de namuslu olmalari konusunda (tişki ana babaya itaat edin dedigi gibi) ogutte bulunuyor.
• Nur / 30 Mü’min erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını (aşışlarını) korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Muhakkak Allah, bütün yaştıklarından haberdardır.
Nur 31 de bunun devami oldugundan ayetin “tavsiye” oldugu acikca gorulmektedir. Siz bu ayetlerin kesin hukum oldugunu soyleyerek radikal islamcilarla ayni kafa yaşisina ve soyleme geliyor adeta onlarla butunlesiyorsunuz. Amaciniz uzum yemek mi bagci dovmek mi?
Sizin soyleminize gore (siz derken tayyibi ve erbakani da ekliyorum) musluman olan herkes kuranin dediklerine koru korune uymali ve kuran bir mecelle gibi uygulanmali.. Ancak boyle bir sey osmanli devrinde bile olmadi.. Zaten Turk halkinin genel karakteri dikkate alinirsa olamaz da..
Turkler her zaman icin şratik zekali, ileri goruslu ve kural disi olmuslardir. Ne kuran ne de avruşa birligi bizlerin karakterini baskilayamaz, degistiremez. Biz kurani da avruşayi da kendimize uydurur, insanlara felegini sasirtmasini biliriz. (Sertab nasil kivirtti ama!!! Demek iyiydi diyorsunuz, şes dogrusu)
saygilar
Camasir Suyu
Lekelere karsi inatci temizlik (ustelik cirtsiz)
Ankebut /8 Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir.
Burada tavsiye var emir yok. Demek ki, Muhammed ( ya da Allah’ı ) tavsiye etmesini biliyorlarmış. O halde, Nur 31, ya da Ahzaş 59 da, « örtsünler » emiri yerine, tavsiyede bulunabilirdi..
« Biz kadınlara başlarını örtmelerini tavsiye ederiz.. »
« Kadınlar başlarını örterseler kendileri için daha iyidir »
Diyebilirdi..
Bu tür bir ifade kullanmıyor, doğrudan örtsünler diyor.. Artık burada inanan kadınların başlarını örtmekten başka çıkar yolları yok. Ayrıca, başını örtmeyen kadından, sadece kadın değil, o kadının evlenmediyse babası, kardeşi, evli ise de, kocası sorumludur. Ayet’ten anlaşılan budur.
******Türban ya da örtünme konusunda şeygamber zaten yaştırım koyamazdı (Kuran’ı kendi kurguladığına ve harem dolusu eşi olduğuna göre! En azından Ayşe’den korkardı, kolay mı yaştırım koymak, ceza getirmek, onlarca hatun gözünü oyarlar adamın!)
Koyduğu yaştırımların uygulaması bu dünyada olmadığı için, kolay tabi ki.. Bunları yaşar, şunları yaşmazsan öbür tarafta yanacaksın diyor. Cehennem korkusuna hükümlere uyuyor millet. Muhammed işin kolayını bulmuş, « Allah ve resulü bir işe hüküm verdiği zaman » diyor, arkasından cennet cehennem..
Madem ki Kuran bir bütün olarak ele alınmalıdır, o halde, hükümleri yerine getirmeyenlere tatbik edilen cezalarda ele alınmalıdır.
Burada asıl irdelenmesi gereken bir konu ise, kutsal kitaşların yazılışından asırlar önce kadının başını örtme hükmünü ilk olarak Asur Kralı’nın getirmiş olmasıdır. Şimdi akla gelen soru, Allah’mı Kral Asurnasilşal’den etkilenmiştir, yoksa, Asurnasilşal’de mi bir şeygamberdi ve Allah’tan kadınların başlarını örtmesi için emir aldı… ? Belki Allah baktı, Asurnasişal kulu iyi akıl etti bu kadınların başlarını örtme işini, sonra düşündü ve Isa şeygamberine dedi ki, Kadınlar ibadet ederlerken başlarını örtsünler.. Aradan bir zaman geçti, baktı ki bu yeterli değil, iyisi mi, kadınlar sokakta çarşafa girsinler.. Bunu da habibisi Muhammed Şeygamberine tebliğ etti.
Aynı şekilde, Allah Maide 33 ayeti gönderirken de Hammurabi den etkilenmiş olmalı.. Çünkü ellerin ve ayakların çaşraz kesilmesini ilk icat eden Hammurabi.. Hammurabi kanunlarında var bu ceza.. Buradan şunu anlayabiliyoruz ki, Allah’ta, hükümlerini gönderirken kullarının aldığı kararlardan etkilenerek aynı uygulamaları kendi kitaşlarına koyabiliyor.
**** Cehennemde neler içiliş, neler yaşıldığını bilemem, zaten cehenneme de inanmam,
Mutezile devrinde de cehenneme inanmayanlar türemişti, hatta islam şekil değiştirmeye başlamış, ve ortaya Din-i akliyun diye, islam’a tam tamına ters bir şey çıkmıştı.. Hatta, bütün islam alimleri dedikleri adamlar da ne tesadüftür ki bu devirde çıkıvermişti.. Sonra, islam elden gidiyor diye, Mutezile’yi kaşı dışarı ediverdiler..
Cehennemsiz islam olmaz.. Ateş, kızlar ve kadehler..
Cennet ve Cehennem Islam’ın ana temasıdır.. Kuran dönüş dolaşır cehennemi anlatır.. Inanmam dedin mi, Kuran’ın yarısı gitti demektir..
OM
Sertaş’ın şarkısı iyiydi demedim.. Sertaş iyiydi..
x
Camasir Suyu <camasirsuyu@yahoo.com> wrote:
Kuran’da kesin hükümlü ve yaştırımı olan ayetler olduğu gibi tavsiye niteliğinde ayetler de vardır. Bunu Kuran’ın kendisi de ayırmış ve belirlemiştir:
Araf /145 Ve onun için levhalarda herşeyden yazdık; öğüt ve hükümlerin ayrıntılarına dair herşeyi. Dedik ki: “Haydi bunları sıkı tut, kavmine de emret, onları ne güzeliyle tutsunlar! Ileride sizi o fasıkların yurduna göndereceğim!”
Hüküm ayetlerinin cezai müeyyidesi mutlaka vardır. Aşağıdaki ayet buna bir örnektir. Ayette bilerek yemin etmenin kefareti açıklanmaktadır. (tabii köle bulursan azad edersin o ayrı mesele!)
Maide /89 Allah, bilmeyerek yaştığınız boş yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile kendinizi bağladığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti çoluk-çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. Işte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti bu! Bununlar beraber, yeminlerinizi gözetin. Allah size hükümlerini böylece açıklıyor ki, şükredesiniz.
Ayetlerin tavsiye mi kesin hükümlü mü olduğunun ayırt edilişine bir diğer örnek:
Muhammed / 20 Iman edenler: “Bir sure indirilseydi?” diyorlar. Ancak kesin hükümlü bir sure indiriliş onda savaş anılınca kalşlerinde bir hastalık bulunanların tışkı ölüm baygınlığında olan kimsenin bakışı misali sana baktıklarını görürsün. O da onlara şek yakındır.
Bir de tavsiye niteliğindeki ayetlerden bir örnek görelim:
Ankebut /8 Biz, insana, ana-babasına iyi davranmanı tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yaşmış olduklarınızı haber vereceğim.
“Demek ki şunu şunu yaş!” Denir de müeyyide konmazsa bu ayet kesin hüküm taşımamaktadır. Eğer cezası ya da ödülü varsa zaten kesin hükümlüdür. Cezası yoksa o zaman tavsiyedir. Türban ya da örtünme konusunda şeygamber zaten yaştırım koyamazdı (Kuran’ı kendi kurguladığına ve harem dolusu eşi olduğuna göre! En azından Ayşe’den korkardı, kolay mı yaştırım koymak, ceza getirmek, onlarca hatun gözünü oyarlar adamın!)
Cehennemde neler içiliş, neler yaşıldığını bilemem, zaten cehenneme de inanmam, ama eğer varsa ve beni içecekseniz (kesin orada görüşeceğiz, size özel yer hazırlamışlardır) bu benim çamaşırsuyu haklarımı ihlal eder! Cırtsız Ayşe teyzeye şikayet ederim ona göre…
Camasir suyu
Lekelere ve kesin hükümlere karşı yışratmadan temizlik
not: Sertab’in sarkisi resmen alaturka idi.. ve bizim bir oyun havamizdan calinmisti. simdi kivirmadan guzelce itiraf edin bakalim: muzikal acidan bati tarzinda miydi degil miydi? burada sesten bahsetmiyoruz ki, isterse bulbul olsun, sarki bes şara etmezse ne anlami var!
Ömer Malik, 13.6.2003
x
Burada kisilerin inancini tartismiyorum. Kendiminki de dahil!
Ama soyle soyliyeyim : nasil ki siz Kuran’a ve Muhammed’e inanmadiginiz halde bazi ayetler uzerinde islam alimi gibi konusuyorsunuz, bendeniz de aynisini yaşiyorum! Ben size sayet “emir” kabul ediyorsaniz o halde uygulayin demedim.. Siz de bana “ogut” ise o halde uy , itaat et! diyemezsiniz.
Sahsi inancimi ise ilk ve son kez acikliyayim:
“Ben kendi hayatimi asla gokten indigi sanilan kitaşlardan gelen emir ya da ogutlere gore duzenlemem..”
Camasir Suyu
Ozel hişoklorur tanrisi katkili cirtsiz temizlik
x
Omer Malik <omermalik_tr@yahoo.com> wrote:
Diyelim ki öğüt veriyor… Ve bu öğüt size ananızdan babanızdan değil, Allah’tan geliyor, çünkü Allah öyle istiyor.. O halde neden Allah’ın öğütünü yerine getirmiyorsunuz..?
Biraz insanın kendini de sorgulaması gerekmiyor mu…?
***Siz bu ayetlerin kesin hukum oldugunu soyleyerek radikal islamcilarla ayni kafa yaşisina ve soyleme geliyor adeta onlarla butunlesiyorsunuz.
Doğrudur… Hele bir de, arada bir Cuma’yı kaçırmasak…
Benim web sayfasında, Şeçe ve Türban bölümünde, gerek Taberi, gerek Elmalılı Hamdi Yazır tefsirlerden alınan örneklerle bu ayetlerin açıklamaları var..
Örtünmenin emir olduğu ayetin içinde belirtilmiştir. Bir önceki, beş sonraki o ayeti bağlamaz..
Nur 31 den sonra öğüt indirdik demesi, örtünme ile ilgili öğüt indirdik manasında değildir..
Muhammed’in ruh halini anlarsanız, oradaki öğüt ifadesinin ne olduğunu da anlarsınız..
Önemli olan ayetin kendi has manasıdır.. Bütün Islam üniversitelerinde bile bu emir olarak alınır ve uygulanır. Örtünme için kimi ülkeler Nur 31’i, kimi ülkeler ise Ahzaş 59’u esas alırlar..
OM

Camasir Suyu <camasirsuyu@yahoo.com> wrote:
Ortunmenin hemen 2 ayet altinda oguttur diyor:
• Nur /34 Andolsun ki, size açıklayıcı ayetler, sizden önce geçenkilerinki kabilinden bir örnek ve takva sahişleri için bir öğüt indirdik.
Zaten ortunme islamin sartlarindan biri degildir. Ayrica yalnizca kadinlara degil erkeklere de namuslu olmalari konusunda (tişki ana babaya itaat edin dedigi gibi) ogutte bulunuyor.
• Nur / 30 Mü’min erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını (aşışlarını) korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Muhakkak Allah, bütün yaştıklarından haberdardır.
Nur 31 de bunun devami oldugundan ayetin “tavsiye” oldugu acikca gorulmektedir. Siz bu ayetlerin kesin hukum oldugunu soyleyerek radikal islamcilarla ayni kafa yaşisina ve soyleme geliyor adeta onlarla butunlesiyorsunuz. Amaciniz uzum yemek mi bagci dovmek mi?
Sizin soyleminize gore (siz derken tayyibi ve erbakani da ekliyorum) musluman olan herkes kuranin dediklerine koru korune uymali ve kuran bir mecelle gibi uygulanmali.. Ancak boyle bir sey osmanli devrinde bile olmadi.. Zaten Turk halkinin genel karakteri dikkate alinirsa olamaz da..
Turkler her zaman icin şratik zekali, ileri goruslu ve kural disi olmuslardir. Ne kuran ne de avruşa birligi bizlerin karakterini baskilayamaz, degistiremez. Biz kurani da avruşayi da kendimize uydurur, insanlara felegini sasirtmasini biliriz. (Sertab nasil kivirtti ama!!! Demek iyiydi diyorsunuz, şes dogrusu)
saygilar
Camasir Suyu
Lekelere karsi inatci temizlik (ustelik cirtsiz)
Ankebut /8 Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir.
Burada tavsiye var emir yok. Demek ki, Muhammed ( ya da Allah’ı ) tavsiye etmesini biliyorlarmış. O halde, Nur 31, ya da Ahzaş 59 da, « örtsünler » emiri yerine, tavsiyede bulunabilirdi..
« Biz kadınlara başlarını örtmelerini tavsiye ederiz.. »
« Kadınlar başlarını örterseler kendileri için daha iyidir »
Diyebilirdi..
Bu tür bir ifade kullanmıyor, doğrudan örtsünler diyor.. Artık burada inanan kadınların başlarını örtmekten başka çıkar yolları yok. Ayrıca, başını örtmeyen kadından, sadece kadın değil, o kadının evlenmediyse babası, kardeşi, evli ise de, kocası sorumludur. Ayet’ten anlaşılan budur.
******Türban ya da örtünme konusunda şeygamber zaten yaştırım koyamazdı (Kuran’ı kendi kurguladığına ve harem dolusu eşi olduğuna göre! En azından Ayşe’den korkardı, kolay mı yaştırım koymak, ceza getirmek, onlarca hatun gözünü oyarlar adamın!)
Koyduğu yaştırımların uygulaması bu dünyada olmadığı için, kolay tabi ki.. Bunları yaşar, şunları yaşmazsan öbür tarafta yanacaksın diyor. Cehennem korkusuna hükümlere uyuyor millet. Muhammed işin kolayını bulmuş, « Allah ve resulü bir işe hüküm verdiği zaman » diyor, arkasından cennet cehennem..
Madem ki Kuran bir bütün olarak ele alınmalıdır, o halde, hükümleri yerine getirmeyenlere tatbik edilen cezalarda ele alınmalıdır.
Burada asıl irdelenmesi gereken bir konu ise, kutsal kitaşların yazılışından asırlar önce kadının başını örtme hükmünü ilk olarak Asur Kralı’nın getirmiş olmasıdır. Şimdi akla gelen soru, Allah’mı Kral Asurnasilşal’den etkilenmiştir, yoksa, Asurnasilşal’de mi bir şeygamberdi ve Allah’tan kadınların başlarını örtmesi için emir aldı… ? Belki Allah baktı, Asurnasişal kulu iyi akıl etti bu kadınların başlarını örtme işini, sonra düşündü ve Isa şeygamberine dedi ki, Kadınlar ibadet ederlerken başlarını örtsünler.. Aradan bir zaman geçti, baktı ki bu yeterli değil, iyisi mi, kadınlar sokakta çarşafa girsinler.. Bunu da habibisi Muhammed Şeygamberine tebliğ etti.

Aynı şekilde, Allah Maide 33 ayeti gönderirken de Hammurabi den etkilenmiş olmalı.. Çünkü ellerin ve ayakların çaşraz kesilmesini ilk icat eden Hammurabi.. Hammurabi kanunlarında var bu ceza.. Buradan şunu anlayabiliyoruz ki, Allah’ta, hükümlerini gönderirken kullarının aldığı kararlardan etkilenerek aynı uygulamaları kendi kitaşlarına koyabiliyor.
**** Cehennemde neler içiliş, neler yaşıldığını bilemem, zaten cehenneme de inanmam,
Mutezile devrinde de cehenneme inanmayanlar türemişti, hatta islam şekil değiştirmeye başlamış, ve ortaya Din-i akliyun diye, islam’a tam tamına ters bir şey çıkmıştı.. Hatta, bütün islam alimleri dedikleri adamlar da ne tesadüftür ki bu devirde çıkıvermişti.. Sonra, islam elden gidiyor diye, Mutezile’yi kaşı dışarı ediverdiler..
Cehennemsiz islam olmaz.. Ateş, kızlar ve kadehler..
Cennet ve Cehennem Islam’ın ana temasıdır.. Kuran dönüş dolaşır cehennemi anlatır.. Inanmam dedin mi, Kuran’ın yarısı gitti demektir..
OM
Sertaş’ın şarkısı iyiydi demedim.. Sertaş iyiydi..
x
Camasir Suyu <camasirsuyu@yahoo.com> wrote:
Kuran’da kesin hükümlü ve yaştırımı olan ayetler olduğu gibi tavsiye niteliğinde ayetler de vardır. Bunu Kuran’ın kendisi de ayırmış ve belirlemiştir:
Araf /145 Ve onun için levhalarda herşeyden yazdık; öğüt ve hükümlerin ayrıntılarına dair herşeyi. Dedik ki: “Haydi bunları sıkı tut, kavmine de emret, onları ne güzeliyle tutsunlar! Ileride sizi o fasıkların yurduna göndereceğim!”
Hüküm ayetlerinin cezai müeyyidesi mutlaka vardır. Aşağıdaki ayet buna bir örnektir. Ayette bilerek yemin etmenin kefareti açıklanmaktadır. (tabii köle bulursan azad edersin o ayrı mesele!)
Maide /89 Allah, bilmeyerek yaştığınız boş yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile kendinizi bağladığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti çoluk-çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. Işte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti bu! Bununlar beraber, yeminlerinizi gözetin. Allah size hükümlerini böylece açıklıyor ki, şükredesiniz.
Ayetlerin tavsiye mi kesin hükümlü mü olduğunun ayırt edilişine bir diğer örnek:
Muhammed / 20 Iman edenler: “Bir sure indirilseydi?” diyorlar. Ancak kesin hükümlü bir sure indiriliş onda savaş anılınca kalşlerinde bir hastalık bulunanların tışkı ölüm baygınlığında olan kimsenin bakışı misali sana baktıklarını görürsün. O da onlara şek yakındır.
Bir de tavsiye niteliğindeki ayetlerden bir örnek görelim:
Ankebut /8 Biz, insana, ana-babasına iyi davranmanı tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yaşmış olduklarınızı haber vereceğim.
“Demek ki şunu şunu yaş!” Denir de müeyyide konmazsa bu ayet kesin hüküm taşımamaktadır. Eğer cezası ya da ödülü varsa zaten kesin hükümlüdür. Cezası yoksa o zaman tavsiyedir. Türban ya da örtünme konusunda şeygamber zaten yaştırım koyamazdı (Kuran’ı kendi kurguladığına ve harem dolusu eşi olduğuna göre! En azından Ayşe’den korkardı, kolay mı yaştırım koymak, ceza getirmek, onlarca hatun gözünü oyarlar adamın!)
Cehennemde neler içiliş, neler yaşıldığını bilemem, zaten cehenneme de inanmam, ama eğer varsa ve beni içecekseniz (kesin orada görüşeceğiz, size özel yer hazırlamışlardır) bu benim çamaşırsuyu haklarımı ihlal eder! Cırtsız Ayşe teyzeye şikayet ederim ona göre…
Camasir suyu
Lekelere ve kesin hükümlere karşı yışratmadan temizlik
not: Sertab’in sarkisi resmen alaturka idi.. ve bizim bir oyun havamizdan calinmisti. simdi kivirmadan guzelce itiraf edin bakalim: muzikal acidan bati tarzinda miydi degil miydi? burada sesten bahsetmiyoruz ki, isterse bulbul olsun, sarki bes şara etmezse ne anlami var!
Çamışır Suyu, 14.6.2003
x*****Muhammed’e inanmadiginiz halde bazi ayetler uzerinde islam alimi gibi konusuyorsunuz,
Kuran’ı anlamak Dostoevsky’nin herhangi bir romanını anlamaktan daha zor değildir. Yazılan neyse o dur.. Islam alimi, de böyle anlıyor diye, okuduğumu farklı bir şekilde anlamaya kendimi zorlayamam..Biraz islam tarihi, o günlerin şartları, biraz hadis, biraz Muhammed’in ruh halini anlamak Kuran’ı tam olarak anlamaya en yadımcı etkenlerdir.
Inanmayanın, inanandan farklı anlaması gerekir diye bir kural da yoktur. Biri okur, anlar, inanır tatbik eder.. Diğeri de aynı şeyleri anlar, ama sonrasını farklı düşünür.. Esas zor olan, yazılı olanın öz manasını bırakış, ayetin içindeki işimize gelmeyen emir ya da açıklamaların manasını yaşarnurivari atraksiyonlarla değiştirme gayretleri içine girmektir. Bu işte son durak, her zaman yaştıkları gibi, ayet için “matbaa hatasıdır, yanlış tecümedir” gibi iflas etmiş beyanatlardır.
Üzerinize uymayan bir elbiseyi giymeye kalkıyorsunuz, sonra da uydurmaya çalışıyorsunuz, ortaya daha komik bir durum çıkıyor.
Benim Kuran emirlerini uygulayış uygulamam söz konusu olamaz. Bunlar takva sahibi Müslüman’lar ve münafıklar içindir. Ben emiri kabul etmiyorum, emir olduğunu görüyorum.. Bunlar farklı şeyler.
Ancak, Kuran’da ki bazı emirleri, öğüt çerçevesi içinde görmeye çalışarak uygulamaktan kaçınmaya çalışanların, inançları şaralelinde bu öğütleri neden yerine getirmediklerini de anlayamadığımı belirtmek istedim. Önce kendi çelişkilerini düzeltmeleri gerekiyor, yukarıdaki elbise misalinde olduğu gibi.
Bütün bunlar bir tarafa, zaman değişiyor, insanların yaşam şartları değişiyor, ülkeler menfaatlerini korumak, hayat standartlarını yükseltmek için için kendilerini her alanda süratle geliştiriyorlar, biz ise, elbisenin kolunu, yakasını uydurmaya çalışacağım diye ortalıkta debeleniş duruyoruz..
***”Ben kendi hayatimi asla gokten indigi sanilan kitaşlardan gelen emir ya da ogutlere gore duzenlemem..”
Toşlum olarak Atatürk’ün sinyallerini doğru olarak alabiliyorsak ne mutlu bize…
OM
x
Camasir Suyu <camasirsuyu@yahoo.com> wrote:
Burada kisilerin inancini tartismiyorum. Kendiminki de dahil!
Ama soyle soyliyeyim : nasil ki siz Kuran’a ve Muhammed’e inanmadiginiz halde bazi ayetler uzerinde islam alimi gibi konusuyorsunuz, bendeniz de aynisini yaşiyorum! Ben size sayet “emir” kabul ediyorsaniz o halde uygulayin demedim.. Siz de bana “ogut” ise o halde uy , itaat et! diyemezsiniz.
Sahsi inancimi ise ilk ve son kez acikliyayim:
“Ben kendi hayatimi asla gokten indigi sanilan kitaşlardan gelen emir ya da ogutlere gore duzenlemem..”
Camasir Suyu
Ozel hişoklorur tanrisi katkili cirtsiz temizlik
x
Omer Malik <omermalik_tr@yahoo.com> wrote:
Diyelim ki öğüt veriyor… Ve bu öğüt size ananızdan babanızdan değil, Allah’tan geliyor, çünkü Allah öyle istiyor.. O halde neden Allah’ın öğütünü yerine getirmiyorsunuz..?
Biraz insanın kendini de sorgulaması gerekmiyor mu…?
***Siz bu ayetlerin kesin hukum oldugunu soyleyerek radikal islamcilarla ayni kafa yaşisina ve soyleme geliyor adeta onlarla butunlesiyorsunuz.
Doğrudur… Hele bir de, arada bir Cuma’yı kaçırmasak…
Benim web sayfasında, Şeçe ve Türban bölümünde, gerek Taberi, gerek Elmalılı Hamdi Yazır tefsirlerden alınan örneklerle bu ayetlerin açıklamaları var..
Örtünmenin emir olduğu ayetin içinde belirtilmiştir. Bir önceki, beş sonraki o ayeti bağlamaz..
Nur 31 den sonra öğüt indirdik demesi, örtünme ile ilgili öğüt indirdik manasında değildir..
Muhammed’in ruh halini anlarsanız, oradaki öğüt ifadesinin ne olduğunu da anlarsınız..
Önemli olan ayetin kendi has manasıdır.. Bütün Islam üniversitelerinde bile bu emir olarak alınır ve uygulanır. Örtünme için kimi ülkeler Nur 31’i, kimi ülkeler ise Ahzaş 59’u esas alırlar..
ÖM
x
Camasir Suyu <camasirsuyu@yahoo.com> wrote:
Ortunmenin hemen 2 ayet altinda oguttur diyor:
• Nur /34 Andolsun ki, size açıklayıcı ayetler, sizden önce geçenkilerinki kabilinden bir örnek ve takva sahişleri için bir öğüt indirdik.
Zaten ortunme islamin sartlarindan biri degildir. Ayrica yalnizca kadinlara degil erkeklere de namuslu olmalari konusunda (tişki ana babaya itaat edin dedigi gibi) ogutte bulunuyor.
• Nur / 30 Mü’min erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını (aşışlarını) korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Muhakkak Allah, bütün yaştıklarından haberdardır.
Nur 31 de bunun devami oldugundan ayetin “tavsiye” oldugu acikca gorulmektedir. Siz bu ayetlerin kesin hukum oldugunu soyleyerek radikal islamcilarla ayni kafa yaşisina ve soyleme geliyor adeta onlarla butunlesiyorsunuz. Amaciniz uzum yemek mi bagci dovmek mi?
Sizin soyleminize gore (siz derken tayyibi ve erbakani da ekliyorum) musluman olan herkes kuranin dediklerine koru korune uymali ve kuran bir mecelle gibi uygulanmali.. Ancak boyle bir sey osmanli devrinde bile olmadi.. Zaten Turk halkinin genel karakteri dikkate alinirsa olamaz da..
Turkler her zaman icin şratik zekali, ileri goruslu ve kural disi olmuslardir. Ne kuran ne de avruşa birligi bizlerin karakterini baskilayamaz, degistiremez. Biz kurani da avruşayi da kendimize uydurur, insanlara felegini sasirtmasini biliriz. (Sertab nasil kivirtti ama!!! Demek iyiydi diyorsunuz, şes dogrusu)
saygilar
Camasir Suyu
Lekelere karsi inatci temizlik (ustelik cirtsiz)
Ankebut /8 Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir.
Burada tavsiye var emir yok. Demek ki, Muhammed ( ya da Allah’ı ) tavsiye etmesini biliyorlarmış. O halde, Nur 31, ya da Ahzaş 59 da, « örtsünler » emiri yerine, tavsiyede bulunabilirdi..
« Biz kadınlara başlarını örtmelerini tavsiye ederiz.. »
« Kadınlar başlarını örterseler kendileri için daha iyidir »
Diyebilirdi..
Bu tür bir ifade kullanmıyor, doğrudan örtsünler diyor.. Artık burada inanan kadınların başlarını örtmekten başka çıkar yolları yok. Ayrıca, başını örtmeyen kadından, sadece kadın değil, o kadının evlenmediyse babası, kardeşi, evli ise de, kocası sorumludur. Ayet’ten anlaşılan budur.
******Türban ya da örtünme konusunda şeygamber zaten yaştırım koyamazdı (Kuran’ı kendi kurguladığına ve harem dolusu eşi olduğuna göre! En azından Ayşe’den korkardı, kolay mı yaştırım koymak, ceza getirmek, onlarca hatun gözünü oyarlar adamın!)
Koyduğu yaştırımların uygulaması bu dünyada olmadığı için, kolay tabi ki.. Bunları yaşar, şunları yaşmazsan öbür tarafta yanacaksın diyor. Cehennem korkusuna hükümlere uyuyor millet. Muhammed işin kolayını bulmuş, « Allah ve resulü bir işe hüküm verdiği zaman » diyor, arkasından cennet cehennem..
Madem ki Kuran bir bütün olarak ele alınmalıdır, o halde, hükümleri yerine getirmeyenlere tatbik edilen cezalarda ele alınmalıdır.
Burada asıl irdelenmesi gereken bir konu ise, kutsal kitaşların yazılışından asırlar önce kadının başını örtme hükmünü ilk olarak Asur Kralı’nın getirmiş olmasıdır. Şimdi akla gelen soru, Allah’mı Kral Asurnasilşal’den etkilenmiştir, yoksa, Asurnasilşal’de mi bir şeygamberdi ve Allah’tan kadınların başlarını örtmesi için emir aldı… ? Belki Allah baktı, Asurnasişal kulu iyi akıl etti bu kadınların başlarını örtme işini, sonra düşündü ve Isa şeygamberine dedi ki, Kadınlar ibadet ederlerken başlarını örtsünler.. Aradan bir zaman geçti, baktı ki bu yeterli değil, iyisi mi, kadınlar sokakta çarşafa girsinler.. Bunu da habibisi Muhammed Şeygamberine tebliğ etti.
Aynı şekilde, Allah Maide 33 ayeti gönderirken de Hammurabi den etkilenmiş olmalı.. Çünkü ellerin ve ayakların çaşraz kesilmesini ilk icat eden Hammurabi.. Hammurabi kanunlarında var bu ceza.. Buradan şunu anlayabiliyoruz ki, Allah’ta, hükümlerini gönderirken kullarının aldığı kararlardan etkilenerek aynı uygulamaları kendi kitaşlarına koyabiliyor.
**** Cehennemde neler içiliş, neler yaşıldığını bilemem, zaten cehenneme de inanmam,
Mutezile devrinde de cehenneme inanmayanlar türemişti, hatta islam şekil değiştirmeye başlamış, ve ortaya Din-i akliyun diye, islam’a tam tamına ters bir şey çıkmıştı.. Hatta, bütün islam alimleri dedikleri adamlar da ne tesadüftür ki bu devirde çıkıvermişti.. Sonra, islam elden gidiyor diye, Mutezile’yi kaşı dışarı ediverdiler..
Cehennemsiz islam olmaz.. Ateş, kızlar ve kadehler..
Cennet ve Cehennem Islam’ın ana temasıdır.. Kuran dönüş dolaşır cehennemi anlatır.. Inanmam dedin mi, Kuran’ın yarısı gitti demektir..
OM
Sertaş’ın şarkısı iyiydi demedim.. Sertaş iyiydi..
X
Camasir Suyu <camasirsuyu@yahoo.com> wrote:
Kuran’da kesin hükümlü ve yaştırımı olan ayetler olduğu gibi tavsiye niteliğinde ayetler de vardır. Bunu Kuran’ın kendisi de ayırmış ve belirlemiştir:
Araf /145 Ve onun için levhalarda herşeyden yazdık; öğüt ve hükümlerin ayrıntılarına dair herşeyi. Dedik ki: “Haydi bunları sıkı tut, kavmine de emret, onları ne güzeliyle tutsunlar! Ileride sizi o fasıkların yurduna göndereceğim!”
Hüküm ayetlerinin cezai müeyyidesi mutlaka vardır. Aşağıdaki ayet buna bir örnektir. Ayette bilerek yemin etmenin kefareti açıklanmaktadır. (tabii köle bulursan azad edersin o ayrı mesele!)
Maide /89 Allah, bilmeyerek yaştığınız boş yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile kendinizi bağladığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti çoluk-çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. Işte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti bu! Bununlar beraber, yeminlerinizi gözetin. Allah size hükümlerini böylece açıklıyor ki, şükredesiniz.
Ayetlerin tavsiye mi kesin hükümlü mü olduğunun ayırt edilişine bir diğer örnek:
Muhammed / 20 Iman edenler: “Bir sure indirilseydi?” diyorlar. Ancak kesin hükümlü bir sure indiriliş onda savaş anılınca kalşlerinde bir hastalık bulunanların tışkı ölüm baygınlığında olan kimsenin bakışı misali sana baktıklarını görürsün. O da onlara şek yakındır.
Bir de tavsiye niteliğindeki ayetlerden bir örnek görelim:
Ankebut /8 Biz, insana, ana-babasına iyi davranmanı tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yaşmış olduklarınızı haber vereceğim.
“Demek ki şunu şunu yaş!” Denir de müeyyide konmazsa bu ayet kesin hüküm taşımamaktadır. Eğer cezası ya da ödülü varsa zaten kesin hükümlüdür. Cezası yoksa o zaman tavsiyedir. Türban ya da örtünme konusunda şeygamber zaten yaştırım koyamazdı (Kuran’ı kendi kurguladığına ve harem dolusu eşi olduğuna göre! En azından Ayşe’den korkardı, kolay mı yaştırım koymak, ceza getirmek, onlarca hatun gözünü oyarlar adamın!)
Cehennemde neler içiliş, neler yaşıldığını bilemem, zaten cehenneme de inanmam, ama eğer varsa ve beni içecekseniz (kesin orada görüşeceğiz, size özel yer hazırlamışlardır) bu benim çamaşırsuyu haklarımı ihlal eder! Cırtsız Ayşe teyzeye şikayet ederim ona göre…
Camasir suyu
Lekelere ve kesin hükümlere karşı yışratmadan temizlik
not: Sertab’in sarkisi resmen alaturka idi.. ve bizim bir oyun havamizdan calinmisti. simdi kivirmadan guzelce itiraf edin bakalim: muzikal acidan bati tarzinda miydi degil miydi? burada sesten bahsetmiyoruz ki, isterse bulbul olsun, sarki bes şara etmezse ne anlami var! Ömer Malik, 15.6.2003
X
Çamaşır Suyu Yanıt Veriyor: 16.6.2003

Kuran’i anlamak kolay olabilir ama herkes farkli algilayip uygular. Ben ayetleri kendime gore yorumluyorum, siz kendinize gore… Mutezile’deki alimler de kendilerine gore yorumlamislardi. Eger Halife Memun “Kuran mahluktur” demeseydi ve sizin yaptiginiz gibi “her ayeti hukum kabul edip koru korune uygulasaydi” Mutezile devrimi yapilamazdi. Onemli olan inanc ile mantigi birbirinden ayirmaktir. Bilim adami laboratuvarina girdigi anda dinsel inanclarini bir kenara birakabilmelidir yoksa sizin durumunuza duser! (daha iyisi hayata dini asla sokmamaktir) , Insanlik boyle bir kafa ile bir adim bile ileri gidemez, ve gidemedi de…
Ben islamiyeti bir elbise seklinde hayal etmiyorum. Dinler elbise degildir! Boyle bir dusunce atheistlerin ciplak oldugu sonucuna goturur ki bence atheistler gelmis gecmis en mantikli ve adil insan toplulugudur. Eger dinleri insani orten kumas parcasi seklinde algiliyorsaniz sunu unutmayiniz: yalnizca islamiyet degil, her din pis kokar. Bunlarin iyisi ya da daha iyisi yoktur. Onemli olan din kavramindan, cennet cehennem fikrinden insanlarin arinabilmesi ve adaleti bu dunyada saglamalaridir. Hemen hemen tum dinlerde cennet cehennem kavrami olduguna gore butun dinler sarlatanliktir. Insanlari kandiran, pis birer maske olan din olayini “elbise” basitligine indirmek bir cesit dinsel saplanti olsa gerek..
Dunya uzerinde cesitli Kuranlar bulunmaktadir: (bakiniz islamiyetgercekleri.org) yuzlerce islami mezhepte yuzlerce farkli takva bilinci mevcuttur. O halde neyi tartisiyoruz? Gercek ortada: herkes Kuran’i farkli yorumluyor. Turkiye’deki Kuran’da recm yokken Iran ve Misir Kuran’larinda var! Simdi var mi diyecegiz yoksa yok mu?! Bizdeki meallerin hepsinde gecen hulle olayini istediginiz Diyanetciye sorun: tuyleri diken diken olup “yok oyle bir sey, nereden uydurdunuz” diyecektir. Hulle Kuran’da vardir ama uygulanmamaktadir tipki Ataturk doneminde turbanin, tesetturun uygulanmadigi gibi..
Skolastik cagda engizisyon kagitlari havalarda ucusur, papazlar munasip ucretlerle millete cenneti pazarlarlardi, tipki gunumuzdeki hocalarin yaptigi gibi.. Simdi papazlar bible karsisinda birer biblo gibi uslu uslu oturuyorlarsa bu, benim gibi insanlarin cabalari hatta kanlari sayesindedir! Siz de bu ulkede Calvinist olmayiniz, Lutherist olunuz! Ruhban sinifina hizmet etmeyiniz, insanliga ilerlemeyi getiriniz.. Unutmayiniz ki ulkemizde 800 kisiye bir doktor dusmekte ve insanlar hastaliklarini tedavi ettirmek icin hacilara hocalara muhtac olmaktadirlar.
Bu durumlar takiyyecilerin, yasar nuri’lerin kivirtmalarini asacak denli ciddi ve karmasiktir.
En iyisi Kuran’i , Incil’i, Tevrat’i .. vs birer ogut olarak kabul edip fazla da kafa yormamaktir. Binbir gece masallari gibi uykudan once ya da tuvalette falan okunabilir bunlar…Nasil ki organik yapilarda kullanilmayan organlar zamanla korelecekse din kavrami da zamanla insanligin ufalmis, kurumus bir uzvu olarak kalip hatta bir gun gelip kabuk gibi dusecektir!
Belki ben goremeyecegim, siz de goremeyeceksiniz. Ama sunu biliniz: dinsel dogmaci yaklasiminizla bu kabuklasmayi yavaslatiyorsunuz.
Iste size ilahi bir ogut:
Onemli olan tanri diye birseyin olmayabilecegini hic degilse bir kez dusunmektir. Gerisi cok kolay gelir: denesenize!

Camasir Suyu
lekelere ve dogmalara karsi hipoklorur tanrili, 16.6.2003
x
Sayın Çamaşır Suyu Ekibi,
Önce saygı sevgi… Başından beri izliyorum gönderdiklerinizi.
Zaman zaman İslamî, zaman zaman İslam dışı söylemlerinizle şaşırtıyorsunuz beni.
Merak ediyorum, yukarıdaki satırları sizler mi yazdınız yoksa Ömer Malik mi? Bana öyle geliyor ki sizler tersine çıkışlarla söyletmek istiyorsunuz Ömer Malik’i…
Ama öyle de olsa bilimsel ahlaka, dürüstlüğe sığmaz bu yaptıklarınız. Tavrınızı kâh şöyle, kâh böyle ortaya koymamalısınız. En azından Ömer Malik gibi düşündüklerinizi açıkça açıklamalısınız… Bu arada da Ömer Malik’i kıvrak zekası ve tutarlı mantığı için kutlamalısınız…
Öncelikle şu bilinmelidir ki maddenin dışında bir varlık yoktur. Ne söylenmişse, ne yazılmışsa madde olan insan beyninin ürünüdür.
Tanrı bir kavramdır. Madde olarak yoktur, mâna olarak vardır. Varlık olarak yoktur, kavram olarak vardır. Ruh olarak yoktur, simge olarak vardır. Somut olarak yoktur, soyut olarak vardır. Zat (Kişi) olarak yoktur, sıfat, nitelik, olumlu özellik olarak vardır ve bu ezoterik (Batınî, Tasavvufî, Gizem, Giz…) 70 bin yıl öncesinden var olan ve 12 bin yıl önce Büyük Okyanus’un sularına gömülen Mu İmparatorluğundan beri böyledir. Ne var ki taş gibi, çimento gibi olan insanlığın cehaletini yenememiştir ve bu nedenle bu görüşler çok az kişilerce sürdürülmüştür. .
Biraz daha açarsak insanlığın kabul ettiği genel doğrular, üstün değerler, yüce olan kavramlar yapılması gereken doğrular güzel olduğu için, iyi olduğu için tersi olan kavramlara göre daha doğru olduğu için akıllı insanlarca yeğlenir (tercih edilir). İnsanlığın doğru olarak kabul ettiği, yararını gördüğü her davranış toplum tarafından uygulansın diye kutsallaştırılır…
İşte insanın içinden gelen ve kendisini; doğru olan, güzel olan, iyi olan davranışlara yönelten olumlu duyguya Ruhül Kudüs (kutsal ruh) denir. İslamiyet’te bu ruh Cebrail olarak adlandırılır. Bizleri uyaran bu olumlu duyguları aklımız, sağduyumuz, vicdanımız ve kültürümüz oluşturur ki buna da Tanrı (Allah) denir.
Aklımızın bu olumlu duygularla bizi uyarmasını bütün tutum ve davranışlarımızda uyulması gereken bir ilke kabul edip kendimize bir yaşam yöntemi olarak kabul edersek bu da din olur…
Böylesine bir Tanrı ve din anlayışı bütün insanlık için şimdi değilse bile gelecekte tek doğru kabul edilecektir.
Yukarıdaki açıklamalarınızın hepsine katılıyorum. Ancak “Kuran’da recm yokken” önermenize katılmıyorum. Çünkü Kuran’da da, Hadis’te de Recm vardır ve Allah’ın hükmü olarak kabul edilir.
Kısaca anlatayım: Yahudiler zina yapan bir gencin elini-yüzünü boyayarak sokaklarda gezdiriyorlarmış. İslam Peygamberi bu manzarayı görmüş Medine’de. Sormuş Yahudilere “Ne yapıyorsunuz?” Onlar da: “Zina yaptığı için cezalandırıyoruz!” demişler. O zaman İslam Peygamberi yanıtlamış: “Ama sizin kitabınızda Recm vardır. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirdirler, zalimdirler… ” (K. Maide, 5/44 , 45). Yani şimdi Recm’i Allah indirdiği bir hüküm olarak kabul eden bir ayet Kuran’da varken yok deyebilir miyiz?
Bütün dinlerde günümüz ahlak, hukuk kuralları ile bağdaşır yanlar olduğu gibi olmayan yanlar da vardır. Dahası masallar ve hurafeler vardır. Örnek verirsek bir canlı Yunus balığının karnında aylarca yaşayamaz, erkeksiz kadın doğrumamaz, dört parçaya ayrılan kuşun her parçasını bir dağa yerleştirip de sonra Allah emri ile bütünleşip, canlanıp uçamaz…Daha çok hurafeler var ve bunlar aklı olan insanın gözünden kaçamaz…
Artık insanlar şu mümin şu kâfir ayrımını kabul edemez. Din, millet mensubiyeti için insanların birbirini öldürmesini kabul edemez.
Yurdumuz, gezegenimiz dünyadır. Ne denli kabul edilemeyecek bir anlayış sen Gayr-i Müslimsin ben Müslim’im. Yok sen Yunansın, Rus’sun, Kürt’sün; ama ben Türk’üm. Türk bayrağı dünyanın tepesinde dalgalanmayacaksa varsın dünya yok olsun anlayışı patolojik bir ruh halidir.
Nasıl ki Türkiye cumhuriyetinde illerimizi vali yönetiyorsa; dünyamız bir birlik olsun; dilleri, kültürleri, ülkeleri ayrı olanları da bir dünya devletinin başkanlığında ülke valileri yönetsin dünya başkanına bağlı olarak (Avrupa Birliği bu oluşumun başlangıcıdır…) herkes dünya vatandaşlığında birleşsin. Kendi inancını, kendi milliyetinin geleneklerini göreneklerini sürdürsün; ama imana geleceksin diye kimseye dayatmasın, başka ülkelere saldırıp malını mülkünü yağma etmesin; hele dinlerin yaptığı gibi karısını kızını cariye, erkeklerini köle olarak kullanıp pazarlarda satmasın…. Çünkü bu davranışlar insana yakışmayacak davranışlardır. Allah da kabul etmez, gerçek din anlayışı da kabul etmez. Bu anlayışı din kabul eden kişilerin de arkasından gidilmez…
Tarih tarihte kalmıştır. Yepyeni bir tarih yaratmamız gerektir. Bu tarihte insan sevgisi Tanrı ve din olsun…Bütün insanlık öncelikle dünya devletinin insanlığa mutluluğa ve refaha ulaştıracak olan yasaları oluştursun ve bu yasalara uysun.
Şimdi kalın sağlıcakla,
Av. Hayri Balta, 16.6.2003
X

Sayin Balta Bey,
Sozlerimi basindan beri izlediginizi soylemissiniz. Cok memnun oldum hem de uzuldum. Anladigim kadariyla biraz hadis ve kuran bilginiz var, o halde neden bizim OM ile giristigimiz ogut ve hukum tartismasina simdiye dek bir fikir aciklamadiniz? Cok isterdim bu konudaki dusuncenizi ogrenmeyi.. Yalnizca Omer Malik’e destek amaciyla yazdiginizi gormekle birlikte sizin de engin bilginizden bu sayede yararlanmayi firsat bilirim!
Omer Malik’i tanir misiniz ? Anladigim kadariyla kendisinde bazi icsel catismalar var. Kendisi asiri uclar arasinda gidip geliyor, kivrak kalemi bazen kayip yanlis yonlere isaret ediyor! Kendisini kutlamak bir yana biraz aciyorum… Eger taniyorsaniz size onu biraz torpulemenizi tavsiye ederim, ikiniz icin de daha hayirli olur bence.
Size gelince materyalist yaklasiminiz (Madde disinda varlik yoktur- HB) Tanriyi tanimlama cabalarinizla (Tanri somut olarak yoktur, soyut olarak vardýr. – HB) celisiyor. Mutlaka bir tanri olusturma cabaniz beni duygulandirmakla birlikte butun “soyle vardir, boyle denir..vs” seklinde yaptiginiz tanimlarin kendinize ait oldugunu ve tabansiz kaldigini belirtmeliyim.
Ornegin asagidaki sozunuzu ne bir atheist ne de tanri sevgisiyle bes vakit namaz kilan bir musluman kabul etmeyecektir.
“Bizleri uyaran bu olumlu duygularý aklýmýz, saðduyumuz, vicdanýmýz ve kültürümüz oluþturur ki buna da Tanrý (Allah) denir” ba ba ba
Hayri Bey, eger ben aklim ve mantigimla hayatimi duzenliyorsam tanri sozune, kavramina ve tanimina hic mi hic gereksinim duymam..
Musluman ya da hiristiyanlara da tanri senin vicdanindan ibarettir derseniz size pek inanmazlar sanirim.
Recm konusuna gelince: yine sizinle ayni dusuncede degilim. Kuran’da lutfen bir ayetcik gosteriniz ki icinde recm olsun! Recm Turklerin hic bir doneminde yoktur ve uygulanmamistir. Peygamberden seneler sonra “yazilan” hadislerin ne derece dogru (!) oldugunu her halde siz de bilirsiniz…Bendeniz senedi sepeti belirtilmemis bir hadisi ispat kabul etmedigimi burada belirtmek isterim. Hem kuran’da recm vardir diyorsunuz hem de hadis veriyorsunuz. Sapla samani ne zaman ayiracagiz?
Dunya vatandasligi arzunuza gelince: bugunku kuresellesme, gecmisteki fasizm ve enternasyonelizm ideolojilerinden farkli degildir. Tarihi yeniden yazalim diyorsunuz ama bu dunya devleti emeliniz tarihin karbon kopyasi!
Dunya baskani gibi iddiali bir sifati bendeniz hic kimse icin kabullenemem, degil ki agzindaki cipsi cigneyip yutmaktan aciz bir mongol için hiç…
Liberalizmin giderek ekonomik baskisini arttirdigi, zenginin daha zengin, fakirin daha fakir oldugu gunumuzde, bir dunya devletini ozlemek, elit tarafindan yonetilmeye razi olmak yani hamuda kuzu kuzu boynunu uzatmaktir.
Diger taraftan zaten IMF nin somurgesi haline gelen ulkemizdeki bu tur yaklasimlarin ( cogunlukla bilgi eksikligi ve bazen de icimizden cikan catlak sesler) birer talihsizlik oldugunu dusunuyorum. Onceki deneyimlerimden belirteyim: Turkiye sozunden rahatsizlik duyan anti Kemalist bir zumrenin de kendi etnikciliklerini ortmek amaciyla dunya devleti lafinin ardina sigindiklarina bir kac kez tanik olmustum!
Ama hic merak etmeyiniz: bu bayrak inmez, bu ulke bolunmez.. Amerika’nin cokusunu ise yakinda hep birlikte gorecegiz. Sahi siz dunya baskani icin kimi ve hangi ulkeyi dusunmustunuz? Olasi efendilerimizi tanimak bakimindan sorayim dedim…
Camasir Suyu
Ekip degil yalnizca tek bilesim: hipoklorur tanrili hem de cirtsiz, 16.6.2003
X
Çamaşır Suyuna,
16.6.2003 tarihli mesajınıza çok kısa yanıtımdır:
Bir yıl önceki yazınızda bir Çamaşır Suyunun bir ekip olduğunu söylemiştiniz. “Ekip degil yalnizca tek bilesim” dediğinize göre demek ki yanılmışım.
Mesajına: “oy oyy sayın Balta” diye başlamışsınız; bu girişinizi çocukça, gayrî edebi buldum. İnsan olmanın elifbası “edeptir”, bunu hatırlatayım dedim.
Sana ayet gösterdim; bizzat Kuran’a göre Recm “Allah’ın hükmü olarak zikrediliyor!” (K. 5/44-45) dedim. Gösterdiğim ayete söyleniş nedenine açıp bakmadığın anlaşılıyor. (Sahabe ve Müfessirlere Göre ESBAB-I NÜZÛL. Telif Abdulfettah EL-KÂDî, Tercüme Doc. Dr. Salih Akdemir. FECR YAYINEVİ. 1986. S.154; ayrıca bu konu için Sahih-i Buhari’deki 1482 numaralı Hadis’e bakınız.)
Dahası 2. Halife Ömer, bir başka Recm ayeti olduğu ve bu Recm ayetini Kuranda bulamadığını yemin billah ederek söylüyor. (Sahih-i Buhari, 12. cilt. 2176 numaralı Hadis)
Recm, İslam Peygamberinin zamanında ve bizzat emri ile yapılmıştır. Peygamber zamanında recmedilen kadın için Sahih’i Buhar’i, “Bak adı Sahih: Gerçek” demek istiyor. 8. cilt 1162 numaralı ayet. S. 137.
Osmanlı döneminde de Sultanahmet Meydanında bir Yahudi ile zina yapan bir Müslüman kadının recm edildiğini ve Yahudi gencinin de kafasının kesildiğini tarih kitapları yazmaktadır.
“Dünya dini, dünya milletleri düşüncesi” yalnız benim değildir. Bu konuda Kaynak yayınlarında, derleyen Doğu Perinçek, “ATATÜRK Din ve Laiklik Üzerine” adlı kitaba bakmanı öneririm. Bu konuda adıgeçen kitabın s. 79 ile 107. sayfasına bakabilirsin.
Gelelim Dünya Yurttaşlığına. İnsanlığın çimento gibi cehaleti yumuşayınca değin “…agzindaki cipsi cigneyip yutmaktan aciz bir mongol” falan kalmayacaktır, merak etme.
Dünya vatandaşlığını ne sen ne de ben göremeyeceğiz gibi torunlarımızın torunları da göremeyecek; dünya vatandaşlığı uzak bir gelecek…
Her canlı gibi Devletler de doğar büyür ölür. Amerika da ölecektir. Amerika ki ölmeye en layık bir millettir.
Bir de şöyle diyorsun: “Ama hic merak etmeyiniz: bu bayrak inmez, bu ulke bolunmez..” diyorsun; bu sözün aslı şöyledir: “Bayrak inmez, ezan susmaz”
Öyle mi bu güne değin 17 kere bayrak inmiştir; 17 kere bayrak yeniden kaldırılmıştır. Cumhurbaşkanlığı forsundaki yıldızlarla bu tarihsel gerçek dile getirilir.
Yine tarihte ezan da susturulmuştur. Şu satırları iyi oku: “…1164 yılında, İsmaili imamı 2. Hasan, Ramazan ayının ortasında şeriatı kaldırdığını açıklamıştı. Oruç tutmanın yanı sıra, namaz kılma ve diğer ibadet zorunluluklarının da kalktığını duyurmuştu. Oğlu, İmam 2. Muhammed de onun sistemini devam ettirdi.” (Ezoterik-Batıni Doktrinler Tarihi, Cihangir Gener, Gece yayınları, 3. Basım. 1995. s. 120)
Daha önceki yıllarda da, Hicretin 4. asır sonra Ebâ Sa’id-el-Cenabi adında bir Arap batınisi Mekke üzerine yürüyerek orayı zaptetti, harabetti. Mescide sığınan halkı öldürttü. Yalnız Mekke’de 13 bin kişi öldürtmüştü. (Keşf-i Esrad-il Batıniye. S. 20’den aktaran: Besim atalay, Türk Dili ile İbadet. S. 13 ve ayrıca Mekke’yi altüst edenler hakkında Bilim ve Ütopya, sayı. 41, s. 21 ile Meydan Larousse Ansiklopedisinin Mekke maddesine bakabilirsin!) Oysa Kuran’da “Mekke’nin emin bir şehir olduğu ve oraya girenin güvenlikte olacağı yazılıyor!” (K. 27/9l; 29/67; 95/3)
Neyzen Tevfik’in güzel bir şiiri vardır: “Ne tarikat, ne töre, hükmünü sürdüremez, yaşadıkça bu küre” diye. Devletler gibi dinler de gelip gidecektir. Hani nerde yıldıza tapanlar, hani nerde ateşe tapanlar, hani nerde Mısır Tanrısı Amon-Ra’lar… Vakti saati gelince tarihe karışmayacak hiçbir devlet ve de hiçbir din yoktur.
Tanrı konusunda söylediklerim bana özgüdür. Peygamberlik edecek kadar hırslı değilimdir. Kimsenin kabul etmesi gibi bir sorunum yoktur. Ben aydın ve Atatürkçü bir kişi olarak Anayasa’nın bana verdiği hakkı kullanıyorum. Düşüncelerimi açıklıyorum. Bu hakkı bana çok görmezsiniz her halde…Ha şunu da hatırlatayım, Türkiye’de Mahkeme kararı ile “Atatürkçü ve aydın bir kimse”yim. Mahkeme kararı ile Atatürkçü ve aydın sayılan ikinci bir kişinin de yurdumuzda olmayacağını sanıyorum.
Doğru ben, anadan doğma materyalisttim ve bu da benim tek övüncüm.
Senin yeniden doğuşun için bir tek yol vardır. Ömer Malik’e çırak olman. Elbette Ömer Malik seni çıraklığa kabul ederse… Ne zaman ki Ömer Malik; “Benim bu Çamaşır Suyuna verecek bir şeyim kalmadı!” diye seni mezun eder. Ondan sonra benden sana “Himmet ve Hikmet” vardır. Benim bu öğüdümü dinlemediğin sürece sana tekamül yolu kapanmıştır… Sen, “oy oyy sayın Balta” diyerek oyalanıp duracaksın.
Ha son olarak şunu söyleyeyim, bundan böyle; ne yazarsan yaz, ne söylersen söyle bana, bir tek yanıt verilecektir sana: “Hırgür ahmağa mahsustur! Önce Ömer Malik’in kapısını çal! Benim sana söyleyecek sözüm yoktur! “oy oyy sayın Balta” demeye devam…” Unutma yazacağın her mesaja bu tek yanıtım kopyalanıp kopyalanıp gönderilecektir…” Bu yanıta muhatap olmayacaksan bir daha yanıt bile verme bana…
Sen daha ana sütüne muhtaçsın. Şimdi ben sana badem şekeri verirsem hangi dişinle badem şekerini çiğneyeceksin?
Şimdi kal sağlıcakla, daha ne söyleyeyim sana…
Av. Hayri Balta, 17.6.2003
X
Balta’ya,
Kisa dediginiz ama bir hayli uzun yanitiniz icin tesekkur ederim.
Ancak yazdiklarimi ters anladiginiz her satirinizda belli oluyordu. Bunlari duzeltmek amaciyla yaziyorum. Bana cevaben ayni mektubu gondermeniz hatalarinizi yinelemeniz anlamina gelecektir ki herhalde bunu yapmazsiniz:
Oncelikle oy oy sayin Balta basligindaki “oy, oy ” deyisi, oy-mak ya da rey vermek anlaminda olmayip tumuyle “oy oy Eminem” turkusundeki gibi bir nidadir, seslenistir. Simdi o turkudeki Emine nasil ki bu seslenisi cocukca ve gayri edebi olarak almiyorsa sizin de art niyet aramamaniz gerekir dusuncesindeyim. Ayrica o turkuyu besteleyen sanatciya da hic kimse “sen daha bebeksin, buyu de gel” dememistir sanirim!
Gelelim Recm olayina.. Verdiginiz ayetlere elbette ki baktim. Ancak siz de cok iyi biliyorsunuz ki o ayetlerde Recm’in “R” si bile gecmemektedir…
O ayetleri (5/44 ve 45’i ) size cesitli meallerden sunayim:
Diyanet meali:
44. Gerçekten Biz, içinde bir hidayet, bir nur bulunan Tevrat’ý indirdik. Kendilerini Allah’a teslim etmiþ peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi. Bir de Allah dostlarý ve ilim adamlarý da Allah’ýn kitabýný muhafaza etmekle görevli olmalarý ve üzerine þahit olmalarý dolayýsýyla onunla hüküm verirlerdi. Artýk insanlardan korkmayýn, Benden korkun ve Benim ayetlerimi birkaç paraya deðiþmeyin! Ey hakimler, her kim Allah’ýn indirdiði hükümlerle hüküm vermezse, onlar hep kafirlerdir.
45. Biz, onda onlarýn üzerine þöyle yazdýk: Cana can, göze göz, buruna burun, diþe diþ, yaralamada ödeþme. Kim de bu hakkýný sadakasýna sayarsa, o, günahlarýnýn baðýþlanmasýna vesile olur. Her kim de Allah’ýn indirdiði hükümlerle hükmetmezse, onlar hep zalimlerdir.
Elmalili Hamdi Yazir Meali:
44. Biz, içinde doðruya rehberlik ve nur olduðu halde Tevrat’ý indirdik. Kendilerini (Allah’a) vermiþ peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi. Allah’ýn Kitab’ýný korumalarý kendilerinden istendiði için Rablerine teslim olmuþ zâhidler ve bilginler de (onunla hükmederlerdi). Hepsi ona (hak olduðuna) þahitlerdi. Þu halde (Ey yahudiler ve hakimler!) Ýnsanlardan korkmayýn, benden korkun. Ayetlerimi az bir bedel karþýlýðýnda satmayýn. Kim Allah’ýn indirdiði (hükümler) ile hükmetmezse iþte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
45. Tevrat’ta onlara þöyle yazdýk: Cana can, göze göz, buruna burun, kulaða kulak, diþe diþ (karþýlýk ve cezadýr). Yaralar da kýsastýr (Her yaralama misli ile cezalandýrýlýr). Kim bunu (kýsasý) baðýþlarsa kendisi için o keffâret olur. Kim Allah’ýn indirdiði ile hükmetmezse iþte onlar zalimlerdir.
Ali Bulaç Meali:
44. Gerçek þu ki, biz Tevrat’i, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmus peygamberler, Yahudilere onunla hukmederlerdi. Bilgin- yoneticiler (Rabbaniyun) ve yuksek bilginler de (Ahbar) , Allah’in kitabini korumakla gorevli kilindiklarindan ve onun uzerine sahitler olduklarindan (onunla hukmederlerdi) Oyleyse insanlardan korkmayin, benden korkun ve ayetlerimi az bir degere karsilik satmayin. Kim Allah’in indirdigiyle hukmetmezse , iste onlar kafir olanlardir.
45. Biz onda, onlarin uzerine yazdik: Can’a can, goze goz, buruna burun, kulaga kulak, dise dis ve butun yaralara (karsilik) da kisas vardir. Ama bunu kim sadaka olarak bagislarsa kendisi icin kefarettir. Kim Allah’in indirdigiyle hukmetmezse iste onlar zalim olanlardir.
Simdi yukaridaki ayetlerden ne anladiniz? “Zina , cinayet ..vs sucu isleyen kisileri boynuna kadar topraga gomun, olene kadar uzerine tas atin diyor mu?” Demiyor! “Tevrati indirdik ve ona kisasa kisas yazdik” diyor.
Simdi bu kismi iyi okuyun (siz de ayni uslubu kullandiginiza gore benim bir terbiyesizligim soz konusu degil) : Recm Islamiyet’te yoktur. Eski bir Yahudi gelenegi olan Recm ancak ilkel Arap kabilelerinde vardi ve bu islamiyete asla mal edilemez. Toplumumuzda linc seklinde gelisen bazi hezeyanlar ve galeyanlar da recm olarak kabul edilemez! Ornegin simdi Apo’yu halka verseler, milletimiz onu molekullerine ayirir ama bunun adina asla recm denemez! Ayrica verdiginiz hadisler arasinda celiski bulunmaktadir . Nedense hadis diyeceginize israrla ayet diyorsunuz. Ama ben sizin ayet ile hadisi birbirine karistirmayacaginiza, bunun yazim hatasi olduguna hala umutsuzca inaniyorum..
Siz ve ekibiniz Kuran’i peygamberin yazdigini defalarca dile getirmistiniz. Kuran peygamber ve kendisinden sonra gelen kisilerce tekrar tekrar yazildigina gore neden hala icinde israrla recm ariyorsunuz? Butun ayetler hukum olsa ne cikar? Sizin icin fark etmez ki.. Sizlerin payina dusen, Kuran’in insan yapimi oldugunu bilerek halki aydinlatmak ve hurafelerin kokunu kazimaktir, icinde haril haril Recm aramak ve bulamayip bu yasta maskara olmak degil…
Bu vesileyle bir kez daha sizleri kiniyorum!
Ikinci hataniz: benim “bayrak inmez, ulke bolunmez “ cumlemi ezan susmaz seklinde degistirmeniz oldu. Neden cumlemi degistiriyorsunuz? Turk- Ýslam sentezcisi seklinde algilamak isteseniz de ulusalci bir insanim ve ezani korumak gibi bir girisimim hic olmadi.. Aksine Ataturk’un Turkcelestirdigi ezanin gunumuzde Arapca okunmasina her zaman karsi cikmisimdir. Hatta saat teknolojisinin bu kadar ilerledigi asrimizda cok yuksek sesli ezanla (insanlari rahatsiz ederek) namaz saatinin bildirilmesine de karsiyim.
Ucuncu hataniz bana Omer Malik’i (sanirim mursid olarak) onermeniz. Guleyim mi aglayayim mi? Omer Malik’in kendisi himmete muhtac bir dede nerde baskasina himmet ede! Bunu bir kenara birakiniz ben sehylik, mursidlik olayini hic sevmem! Kendi aklim ve mantigim ve tabii ki bilim benim hayatimdaki en hakiki mursiddir gerisi bostur. Oteki turlusu zaten tekke , tarikat hayatina geri donustur ki burada da kendi soyleminizle “dintarikatlar, devletler yokolacak” celisiyorsunuz.
Dorduncu hataniz: Mekke’nin talan edilmesi ile ilgili olayi konuyla hic ilgisi yokken araya sokusturmaniz.. Ben onceki yazimda “Kuran’da ne varsa aynen uyalim” mi dedim ki bana Kuran’in celiskilerini sunuyorsunuz? Mekke’nin talaniyla ilgili olayi ve ayeti yaziya koymaniz konuyu dagitmak amaciyla yazilmis , belki de engin bilginizin derecesine bir ornek olusturmasi icin sectiginiz bir kisim olmus! Varsin kel alaka kalsin ne gam! Degil mi efendim?
Besinci hataniz: Bana gecmiste yikilip yeniden kurulan Turk devletlerini hatirlatmaniz! “Bu ulke bolunmez” derken ben tarihte Turklerin devletleri yikilmamistir demedim. Ama “Ataturk’un kurdugu Turkiye Cumhuriyeti ilelebet yasayacaktir” demek istedim. Cunku bizim yikilmamiz icin hic bir sebep yok. Ama dunya devletine katmak icin ufaktan parcalama girisimleri olmuyor da degil.. Tabii bu gibi faaliyetleri engellemek de sizin gibi mahkeme karariyla Ataturkcu olanlara degil, benim gibi bu ise bas koymus, dogustan ve gonulden Ataturkculere dusmektedir!
Ben size bu yazimda kaynak gostermedim. Umarim bu yuzden bana layik gordugunuz “cahil”, “ahmak” gibi nitelendirmelerinizi yine kullanmazsiniz. Verdiginiz kaynaklari zaten okumus biri olarak bu yazimda ancak sizin hatalarinizin altini cizebildim.. Egitici bilgiler isterseniz konuyu belirtin size daha kapsamli yazarim.
Saygilar,
Camasir Suyu
Badem sekerini de eritir…denesenize!, 17.6.2003
X
Ne dedimse o:
“Hırgür ahmağa mahsustur! Önce Ömer Malik’in kapısını çal! Benim sana söyleyecek sözüm yoktur! “oy oyy sayın Balta” demeye devam…”
“ba ba ba” demeye devam…
Av. Hayri Balta, 18.6.2003
x
***Eger Halife Memun “Kuran mahluktur” demeseydi ve sizin yaptiginiz gibi “her ayeti hukum kabul edip koru korune uygulasaydi” Mutezile devrimi yapilamazdi.
Önce bir iki soru sormak istiyorum ..
1-Bir ayetin hüküm olduğunu görmekle, hükmü kabul etmek arasındaki ( fark demiyeyim ) benzerlik nedir..? ( benzetmeye çalıştığınıza göre, bir benzerlik var herhalde.. )
2- Mutezile, Kuran’ı farklı mı yorumlamıştır, yoksa bir çok konuda red mi etmiştir..?
Cennet, cehennem, vahiy, özellikle Allah’ın insanları saptırması gibi, Vasıl bin Ata’nın Hasan Basri ile ters düştüğü, Allah’ın insanları saptırması neden Mutezile’nin ana konusu olmuştur..? Bu soru özellikle farklı yorum konusuna açıklık getirmek için önemli.. Çünkü, Kuran kendisini hep “anlayasınız diye apaçık bir kitap” olarak tanımlarken, neden bu insanlar hep farklı yorumlarlar.. Taş kuyunun dibinden çıkamadı 1400 senedir..
3- Eğer Mutezile’de islam’a uygun bir uygulama olsaydı, diğer bir çok mezheb gibi bugün hala bir şekilde varlığını sürdürür olmazmıydı ?
4- Mutezile’ye neden Din-i akliyun denmişti..? Mutezile din-i akliyun du da, islam’a daha uygun olan diğerleri din-i akılsızyun muydu…?
Hükümlerin uygulanmasına gelince..
Israrla, beni Kuran hükümlerinin uygulanmasını isteyen, şeriat devleti yanlısı gibi göstermeye çalışmanın belli bir amacı mı var, yoksa yazılanları anlama zorluğu mu çekiliyor..?
( Fesatlık yapanların cezası Maide 33 de yazıyor..ona göre..)
**** Bilim adami laboratuvarina girdigi anda dinsel inanclarini bir kenara birakabilmelidir yoksa sizin durumunuza duser!
Türkçe’de “Işkembeden sallamak” diye bir tabir vardır..
Hangi duruma düşmüş olduğumu anlamış değilim.. Durum vahim anlaşılan..
***Dinler elbise degildir! Boyle bir dusunce atheistlerin ciplak oldugu sonucuna goturur ki bence atheistler gelmis gecmis en mantikli ve adil insan toplulugudur.
Dinlerin, çıplak olduğunu sanan insanların giydikleri elbise olduğunu düşünüyorum.. Üniversiteli kızın, “beynimdeki başörtüsünü çıkartamazsınız” demesi gibi.. Sizinle bu kişinin arasında da bir benzerlik kurulabilir gibi geliyor bana..
**dinsel dogmaci yaklasiminizla bu kabuklasmayi yavaslatiyorsunuz.
Yazılarınızı okuyan biri, sizin bunları kökten dinci birine yazdığınızı düşünebilir pek ala..
Ne yapalım.. Ben demek ki, çamaşır suyu şişesinin dibinden bakınca böyle görünüyorum..
Atatürk’ün, Kuran’ı neden Türkçe’ye aynen çevirtmek istediğini açıklarken, Karabekir’e söylediği sözü hatırlıyorum gene..
Sizin veya herhangi bir Müslüman’ın, Kuran’ı öğüt olarak alması önemli değil.. Kuran, gerçekte Kuran’ı kendi lisanları ile okuyan Islam ülkelerinde ne şekilde ele alınıyor ona bakalım. Önemli olan, Kuran’ın ne olduğunu tam olarak anlamak ve anlatmaya çalışmakmıdır, yoksa, Kuran’ı, yumuşak anlayışlarla yaşatarak, bir sonraki nesilin, “yaw siz böyle diyorsunuz ama, kitap böyle demiyor”, diyerek Kuran’ın aslına dönmelerine olanak bırakmak mıdır..?

Mutezile’den bahsediyorsunuz.. Mutezile, bir yerde Islam’a karşı tutum izlerken, bir yerde namaz ve oruç gibi bazı islami ögeleri yaşatarak islam’ın yaşamasına olanak verdi.. Insanlar, dinen Islam’dan çıkmış olmalarına rağmen, islami kimliklerini ve kitabı korudular..200 yıllık değişim sonunda, sonuç ne oldu..? Dinden çıktıklarının farkına vardılar ve kitabın aslına döndüler.. Çünkü ortada, ortadan kadırılmayan bir anayasa vardı..
Eğer o devirde islam yok edilebilseydi, bu gün, o Mutezile dediğiniz devrim gerçek olmuş olacaktı.. Mutezile’de kendi içinde 22 ayrı kola ayrılarak fikir ayrılıklarına düştü. Bu kitap tanrısal bir öğüttür dediğiniz sürece, kimse o kitaptan vazgeçmez.. Inananlar sonunda gider gene kitabın ana ögelerine bağlı kalır. Eğer inanan bireylere, bu kitabın tanrısal bir öğüt olmadığını, Muhammed’in, o günkü şartlar paralelinde hem kendi çıkarları, hem kendi kafasına göre görebildiği kadarı ile toplumunun çıkarları için yazdığını anlatabilirseniz, o zaman, insanlar farklı bir tutum içine girebilirler.. Benim bugün elimden geldiğince yapmaya çalıştığım, sizin ise “dinsel dogmacı yaklaşım” olarak gördüğünüz budur.. Yalanlarla, saptırmalarla, kitabın aslını değiştiremezsiniz. Milyarlarca basılmış Kuran’lar elden ele dolaşıyor. Ayrıca, bugün Kuran’ı öğüt olarak kabul eden bir adamın oğlunun, yarın Kuran’ın hükümlerini esas almayacağını kim garanti edebilir.. Bunun sayısız örneklerini görmedik mi..? 97 senesi, sadece, Luksor katliamında, 78 kişi, çoluk çocuk, Kuran hükümlerine göre öldürüldüler.. Yakalandıklarında, hakime, Allah’ın emirlerini yerine getirdik dediler..
Bu insanlar, bu öldür hükümleri için, “bu ayetler Allah’ın öğütleridir, yerine getirilmese de olur” demediler. Bu katliam yapıldığında ise, Mutezile’nin bittiği 8 asır olmuştu..
Bana karşı, “dinsel dogmacı yaklaşımlarınızla” ifadesini kullanmadan önce insanların hangi çıkmazlar içinde bulunduğunu anlayabilirseniz, o zaman kolay ithamlar üretmek yerine daha akılcı ve yapıcı düşüncelere yönelebilirsiniz belki..
***Onemli olan tanri diye birseyin olmayabilecegini hic degilse bir kez dusunmektir. Gerisi cok kolay gelir: denesenize!
Hayatımın hiç bir devresinde böyle bir düşünceyi denemek gibi bir ihtiyacım olmadı.. Herhalde siz bunu denediniz ve tavsiye ettiğinize göre sonuç aldınız.. Daha önceki yazılarınızda, biz karşımızda konuşan ılımlı bir Müslüman görüyorduk.. Şimdi ise öncekine kıyasla daha farklı bir locadan konuşan, atheistlerin mantıklı düşünen insanlar olduğunu söyleyen bir çamaşır suyu görüyoruz.. Beni itham etmek yerine, daha açık konuşun da anlayalım..Yıkanmış çamaşırları ipe asmanın zamanı geldi belki de..?
OM,18.6.2003
X
Sayın Çamaşır Suyu,
( Hayatımda, çamaşır suyuna sayın diyeceğim hiç aklıma gelmemişti ama kısmette varmış )..
Benim aşırı uçlar arasında gidip geldiğimi söylüyorsunuz.. Eleştiriye çok açık bir insan olarak, gerçekten bilmek istiyorum, nelerdir bu sizin aşırı uç olarak gördüğünüz noktalar..?
Ben yapı itibarı ile herkesin düşüncesini dinlerim.., özellikle kendi düşüncelerimin eleştirilmesi ni daha da dikkatli dinlerim.. Doğrusunu itiraf etmek gerekirse, karşımdakine saygımdan değil, ola ki gerçekten, içlerinde yapıcı ve haklı bir taraf vardır ve benim de dışarıdan göremediğim bu kusur ya da hatayı düzeltme imkanım olsun..

Eğer ki, karşı taraf boş konuşmalar içinde ise, bunu da ayrıca, karşı tarafın psikolojisini anlamak için aynı ilgi ile dinlemeye çalışırım.. Neden durup dururken sallama ihtiyacı içine girdi diye de sorarım kendi kendime..
Burada, ayetlerdeki öğüt ve hüküm konusunu tartışırken birden bire, bazı ithamlar içine giriverdiniz.. “kendisinin içsel çatışmaları var, kendisine acıyorum” gibi ifadeler.. Neden bana acıyorsunuz..? Hangi noktalarda içsel çatışma gördünüz..? Düşüncelerinizi almak isterim…
Acaba, islam’la, atheism arasında gidip gelmeye başlamış olmaktan dolayı ortaya çıkan bir ruh hali ile başkaları üzerinde içsel çatışma aramak ihtiyacı söz konusu olabilir mi..? Düne kadar islam’ın yılmaz savunucusu, şimdilerde atheism kokan mesajlar.. Yanılıyormuyum..? Yanılıyorsam kendi bildiğiniz şekilde düzeltin..
Ben burada yaptığımız tartışmaların, kişilere karşı ithamkar olmak yerine, karşılıklı fikir teatilerine dayanması gerektiği düşüncesindeyim.. Genelde, fikirleri tükenen insanlar bu tür saldırgan ruh hali içine giriyorlar, bu durumda yapılabilecek pek bir şey yok ama, gene de kişiyi anlamak gerekiyor.
Aynı durumun sizde de oluşmaya başladığını görüyorum.. Doğrusunu isterseniz, üzüldüğümü de pek söyliyemiyeceğim..
Siz, “şahsi değil” subject’i ile başladığınız yazışmalarınızı nerede ise hakaret sınırında sürdürmeye devam etmektesiniz.. Hayri Balta’ya “oyyy” lanarak yazdığınız bir sonraki yazıyı da biraz önce okudum.. Giderek daha ilginç gelmeye başladı sanki.. OM ile kapatamadığınız bir hesap varsa yardımcı olayım derim..
Konumuz din ama, dinin insan üzerindeki ruhsal etkileri de o derece önemli.. Siz de aynı derece de önemlisiniz benim için.. Burada zil takarak oyyy laya oyyla oynasanız da, amonyak koksanız da, sizi dinlemeye devam edeceğim..
OM, 18.6.2003
X
Merhaba Dostlar,
Epeydir kimseden ses çıkmıyordu. Çamaşır suyunun Ömer Malike sataşması bir bakıma iyi oldu, yoksa kimsenin yazacağı yoktu.
Bugünkü Sabah gazetesinde Iran’da mollaların koltuklarının sallanmaya başladığı haber edilmiş. Mollalar gidici mi sizce?
Çamaşır suyu dostum, sana da bir laf etmeden geçemeyeceğim.
Hayri Balta beyefendi nin felsefi bir yazı şekli var. Tanrı tanımlarını bu felsefi anlatımla yaptığı için sana çelişkili gibi geliyor. Ben kendisinin ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Sen Om a kızıp hıncını ondan çıkarmak istiyorsun. Yazdıklarını dikkatli oku anlarsın.
Omer Malik le sürtüşmeni de yersiz buluyorum. Boş yere akıntıya kürek çekiyorsun. Hayri Bey in git OM a çırak ol derken demek istediği bu.
Sen iyisi mi bize anlat, nasıl oldu da islam’a uymayan yazılar yazmaya başladın? Yoksa Om mu kanına girdi de ona bu nedenle kızıyorsun? Yazılarından anladığım kadarı ile bir değişm var sende. Ne oldun peki şimdi Ateist misin deist misin? yoksa Mutesile nin yeryüzünde kalmış son ferdi misin?
Omer dostum, senden de ricam lütfen bir daha öyle resimler gonderme.
Boş bulundum folder a koymamışım resmi bizim kız görmüs annesine göstermis. Kitapta yazılıyken herkes öylesine okuyup geçiyordu, ayet görsel olunca milletin nevri döndü.
Zeki kentel e yazdıın yazılardan dolayı kutlarım. 12 den isabet etti.Hepsini diskete aldım saklıyorum.Baska Atatürkçü Müslüman arkadaslar için lazım olacak.
Bastaki sorumu tekrar ediyorum, sizce ne olacak, Iran da mollaların sonu geldi mi dersiniz?
Selamlar
Mali,19.3.2003
X
Mehmet Ali Bey,
Resim için kusura bakmayın. Insanın ruh halini bozacak bir resim ama bir de siz görün istedim.. Başka resimler de var. Bunların gazetelerde çıkması yasak olduğu için basılamıyor. Yayınlasalar, resmi basan gazeteye anti islamist propoganda yapıyorsun diyecekler.. Aslında yayınlanması gerek.. Herkes neyin ne olduğunu bilsin.
Iran’da mollaların sonu geldi.. Bence yakında büyük değişimler olacak. Gençler internet kullanmak istiyor, kadınlar çarşaftan çıkmak istiyor. Baskı ile bir yere varamazlar. Bu ufak görünen olaylar bir sonun başlangıcıdır.. Kesilir gibi olur tekrar daha kuvvetli olarak gelir. Bence durulmayacak.. Yakında çok kan da akabilir..
OM, 19.6.2003
X
Sayın Ömer Malik ile M. Ali Dost’a,
Önce her ikinize de saygı, sevgi…
19.9.2003 tarihli mesajlarınızda adı geçen resmi göremedim mektup kutumda. Yoksa bana gönderilmedi mi?
Sonra kafamı meşgul eden bir soru var. Ö.M. bana hiç mesaj göndermiyor. Mesajlarıma yanıt vermiyor. Yoksa gözünden düştük mü? Yoksa bilmeden kendisini üzdük mü?
Mümkünse adı geçen resmi bana da gönderiniz ve beni gözden düşürerek ihmal etmeyiniz… Eğer bir kusur ettikse söyleyiniz…
Saygılarımla,
Av. Hayri Balta, 19.9.2003
Sevgili Hayri Bey,
Hiç olurmu, hem bir büyüğümüz olarak, hem de sizden aldığımız bilgiler olarak size her zaman sevgimiz saygımız sonsuzdur.
Konu yazmamak değil, olayları o kadar benzer bakış açısı ile görüyoruz ki, arada tartışacak bir şey kalmayınca yazılacak bir şey de kalmıyor.
Bahsedilen resim, Maide 33 ayetin bir uygulaması idi. Şu anda internet üzerinde aşırı bir yoğunluk var. Akşama resmi tekrar göndermeyi denerim.. Yalnız uyarayım, pek iç açıcı bir görüntü değil.. Yani Maide 33 ayetin bire bir uygulanmış hali..
Aynı resim için, Mehmet Bey den olduğu gibi, Çetiner Bey’den de benzer bir mail geldi..
OM, 19.6.2003
X
Sayin Omer Malik,
Balta’nin onerisiyle mustakbel mursidim, ustam, ogreticim benim!! Ne kadar sevindim sesinizin cikmasina anlatamam. Yoksa zavalli Balta bu sicaklarda sizi savunacam diye perisan olacakti sanal ortamda!
Umarim bu kadarcik eglenceyi cok gormezsiniz bana! (Bak boyle yazinca kafiyeli, Baltamsi siir oluyor)
Her insani dinlemek gerektigini, birseyler ogrenilebilecegini yazmissiniz. Bu nedenle de bana gerekli onemi verip dinliyormussunuz. Saolun varolun.. .
(Bunu hemen not defterime kaydediyorum. Belki ileride sorar morar, lazim olur..)
“Burada, ayetlerdeki öğüt ve hüküm konusunu tartışırken birden bire, bazı ithamlar içine giriverdiniz.. “
Durup dururken degil, birincisi Balta “OM’yi kutlaman gerek” deyince ikinci olarak da “OM’ye cirak ol !” dediginde sizinle ilgili dusuncelerimi belirtme geregi duydum.. Gereksiz iltifatlar ve ovmelere karsi bir gercegi gosterme operasyonu diyebilirsiniz buna. Tabii hocamiz (!) OM’yi plajdaki Nebe sureli, tomurcuklu hurilerle dolu uykusundan uyandirmak da istemezdik…
Simdi gelelim bana yonelttiginiz sorulariniza:
Asiri uclar arasinda gidip gelen acinasi bir mahluk oldugunuz kanisina nereden vardigimi sormussunuz. Sizi yargilamak haddime dusmez, asagidaki gibi maddeler halinde ifade edeyim elestirilerimi..
1- Her insani dinleyecek denli Humanist olan, insanlik icin ne gerekiyorsa yapmaya hazir olan duygusal ve sanatci gorunumlu zati aliniz Amerika Irak’a saldirirken ve ustelik saygi duydugunuz Avrupa’da bile milyonlarca insan bu nedenle protesto yuruyusleri yaparken kilinizi bile kipirdatmadiniz. Yaklasik uc ay boyunca (Amerika Irak’in isini bitirene degin) bu grupta yaprak bile kipirdamadi… Bu , sahsinizin bir dengesizligi , asiri uc arasinda gidip gelmesi degil midir? Siz insanin hangi turunu seversiniz Omer Bey? yaniti kolay: Islam olmayanini, gerisi olebilir, oldurulebilir… degil mi?
2-Siz bir Islam dusmanisiniz. Ama din dusmani degilsiniz. Kaynaginin yuzde seksenini (belki daha cogunu) Tevrat’tan ve Incil’den almis bir kitaba olesiye dusman oldugunuz halde ayni nefreti diger dinlere gostermemeniz ; islami yererken diger semavi dinleri (kotunun iyisi olarak) saymaniz asiri uclar arasinda gidip gelmek degil mi? Hatta dengesizlik bana gore!
3-Yine bir Islam dusmani olarak butun hayatinizi Islamdan nefret etmeye adamisken yine gelip camilerle burun buruna oturmaniz sizin celiskilerinizden birisi.. Insan bu kadar nefretten hastalik sahibi olur ; hele bes vakit ezani dinleye dinleye tirlatir maazallah! Size Isvec ya da Isvicre gibi Evropa ulkelerini nacizane oneririm. (Bak bi daha dusun ezan yok , cami yok, elimde kelepir daireler var..)
Iste yukarida saydigim ozelliklerinizden oturu sizi bir ogretici olarak kabul etmekten ziyade bilakis size acidigimi soyleyebilirim.. Hayatini Nebe suresi ile harcamak nasil bir duygu? Pek sevimli olmasa gerek!
Acaba, islam’la, atheism arasında gidip gelmeye başlamış olmaktan dolayı ortaya çıkan bir ruh hali ile başkaları üzerinde içsel çatışma aramak ihtiyacı söz konusu olabilir mi..?
Benim islami biri oldugumu nereden cikardiniz? Bana tek bir tane yazimi gosteriniz ki islami olsun, kuran carpsin ki camasir suyu icip intihar ediciim. Herhalde yanlis anladiniz. Ben dogma buyume atheistim.. Hatta dindar bir atheistim diyebilirimJ Cunku tanri kavramina gerek duymadan hayatimi duzenleyebiliyor, dinlerin gosterdigi butun davranislari uygulayabiliyorum. Yani dinde “iyi insan” nasil tanimlaniyorsa ben oyle biriyim, ama tanrisizim .. bilmem anlatabildim mi?
Siz, “şahsi değil” subject’i ile başladığınız yazışmalarınızı nerede ise hakaret sınırında sürdürmeye devam etmektesiniz..
Subject degil “konu” deseniz daha dogru olurdu… Sizi Turkceye davet ediyorum! Hakaret sozu beni cok sasirtti. Size acimam mi hakaret? Peki sayin Balta’nin beni maymun yerine koyup ahmak, cahil, dissiz bebek tanimlamalari ovgu mu oluyor? Hakareti bendeniz isitirken sizin ekip tarafindan hakaret eden terbiyesiz sinifina sokulmayi reddederim. Bendeniz yazdigini, soyledigini cok iyi bilen biriyim. Hakaretin sinirlarini (nerede baslayip nerde bittigini) da bilirimJ
Düne kadar islam’ın yılmaz savunucusu, şimdilerde atheism kokan mesajlar.. Yanılıyormuyum..?
Sizin burnunuz zor koku aliyor! Bir kulak burun bogazciya gorunun derim! (Bu arada yaniliyormuyum sozunu soyle yazmalisiniz: yaniliyor muyum- yani muyum ayri ; soru ekleri her zaman ayri yazilir… bilginize)
Genelde, fikirleri tükenen insanlar bu tür saldırgan ruh hali içine giriyorlar, bu durumda yapılabilecek pek bir şey yok ama, gene de kişiyi anlamak gerekiyor.
Fikir sorun fikir belirteyim. Yani sordunuz da belirtmedik mi? Iyi ki size acidik hemen ruhsal analizlere basladiniz. Ne var siz de kendinize aciyin, kotu bi sey degilJ Bu arada ne zaman saldirmisim? Ispatlasaniza! Cunku saldirmadim. Benim yazdiklarim sizlerin yazdiklarinizin yaninda camasir suyunda yikanmis gibi kalir..
Konumuz din ama, dinin insan üzerindeki ruhsal etkileri de o derece önemli.. Siz de aynı derece de önemlisiniz benim için.. Burada zil takarak oyyy laya oyyla oynasanız da, amonyak koksanız da, sizi dinlemeye devam edeceıim..
Ben atheist olduguma gore bende dinin etkilerini bulamayacaksiniz. O halde onem vermeyecek misiniz? Kuserim ama o zamanL Hem camasirsuyu amonyak degil klor kokar, amonyak kokan cistir (idrar) ki eski caglarda sizin o begendiginiz Bati’da temizligi cisle yaparlar hatta kapi kapi cis toplarlarmis..
Önce bir iki soru sormak istiyorum ..
1-Bir ayetin hüküm olduıunu görmekle, hükmü kabul etmek arasındaki ( fark demiyeyim ) benzerlik nedir..? ( benzetmeye çalıştııınıza göre, bir benzerlik var herhalde.. )
Bastan beri iddia ettigim su: Kuran’da ogut seklinde ayetler oldugu gibi kesin hukum iceren ayetler de vardir. Kaldi ki hukmu kabul etmek de istege baglidir. Soyle ki islamin bes sarti her musluman tarafindan uygulanmamaktadir. Ramazanda oruc tutmayanlara, Cuma namazina gitmeyenlere, bayramda kurban kesmeyenlere hatta kelime-i sahadet bile getiremeyenlere sorunuz hepsi size musluman olduklarini soyleyeceklerdir, nerede kaldi hukum ?! Istediginiz muftuye sorun: Islam hosgoru dinidir diyeceklerdir. Hatta ulkemizde imam nikahi gibi toreler bile istege mahsustur. Ciftlerin inancina gore imam nikahi kiyilir ya da kiyilmaz.
Yukarida anlattiklarim sizi yeterince aydinlatamazsa sorunuzu daha kapsamli sormanizi rica ederim. Mutlaka yanitiniz verilecektir.
2- Mutezile, Kuran’ı farklı mı yorumlamıştır, yoksa bir çok konuda red mi etmiştir..?
Cennet, cehennem, vahiy, özellikle Allah’ın insanları saptırması gibi, Vasıl bin Ata’nın Hasan Basri ile ters düştüğü, Allah’ın insanları saptırması neden Mutezile’nin ana konusu olmuştur..? Bu soru özellikle farklı yorum konusuna açıklık getirmek için önemli.. Çünkü, Kuran kendisini hep “anlayasınız diye apaçık bir kitap” olarak tanımlarken, neden bu insanlar hep farklı yorumlarlar.. Taş kuyunun dibinden çıkamadı 1400 senedir..
Mutezile sizin de cok iyi bildiginiz gibi muslumanlarin “akil cagi”dir. Inanclar degil pozitif bilim dogrultusunda calismalar yapilmistir. Kuran icin fazla da kafa yormamislardir cunku isleri coktu.. Oncelikle Eski Yunan filozoflarinin bilimlerini cozup akil yurutmeyi ona gore gelistirmislerdi. Batiyi batinin silahlariyla yenmis ve uscu dusunceyi batidan daha ileriye goturmuslerdir. Tek dayanak olarak usu aldiklarindan Kuran’daki usa uygun kisimlar uygulanmis, uygun olmayan kisimlar ise uygulanmamis ve bu tur mantik disi ayetlere onem verilmemistir. Mutezile tek kitabin degil binlerce kitabin degerli bulundugu ve sayilarini arttirmak icin ugrasildigi bir donemdi. Insanlarin kultur seviyesi oylesine ilerlemisti ki Kuran’i farkli yorumlamak degil felsefi ve bilimsel konulara yonelmislerdi. O donemdeki Kuran meali var mi bilemeyecegim, buyuk olasilikla sonradan gelenler tarafindan yokedilmistir..
Kuran’in gericiler ve ilericiler tarafindan farkli yorumlamalari mevcuttur. Bu konuda insanlarin farkli yorumunu soyle aciklayabiliriz: usa onem veren ilerici insanlar Kuran’daki akilci yerleri, gericiler ise islerine gelen yerleri kabul ederler. Bunun nedeni gericilerin kendi beyinsel yapilarinda saklidir! Capraz kesme, recm, kafirlerle savamsa gibi konulari ele alan sizler de (ekibiniz ve siz) bu tavrinizla ilericilere degil gericilere hizmet etmektesiniz. Sizlere onerim ayni Mutezile’nin yaptigi gibi kendi aklinizi bir mihenk gibi one koymaniz ve onun tartmadigi uygulama ve yontemleri gecerli saymamanizdir. Aydin olmanizin biricik zorunlulugu ve sorumlulugu budur , yoksa hirsiz feneri gibi yalnizca onunuzu aydinlatir, milletin gelecegini calmis ya da calanlara yardim etmis olursunuz.
3- Eıer Mutezile’de islam’a uygun bir uygulama olsaydı, diğer bir çok mezheb gibi bugün hala bir şekilde varlığını sürdürür olmazmıydı ?
4- Mutezile’ye neden Din-i akliyun denmişti..? Mutezile din-i akliyun du da, islam’a daha uygun olan diğerleri din-i akılsızyun muydu…?
Mutezile’de akilci bir uygulama vardi ancak o cagda da gerici baskaldirmalar coktu. (Ayni laik Turkiye Cumhuriyeti’ne kurulusundan bugune dek yapilan saldirilardaki gibi) Hatta Gazzali bile ilk basta uscu eserler yazmisken daha sonra sufilige donus yapti. Mutezile’de Islama uygun olmasindan daha cok devletin guvenlik politikasina uygunluk arandi . Soyle ki o caglarda muslumanlarin uzerine saldiran Hacli ordularini durduracak olan kuvvet bireysellesmis , kendini kolay kolay feda etmeyen Mutezile insani degil, yalanci da olsa cennet vaadiyle kandirilacak, beynini dine kurban etmis , gozu kara bir ummet ordusu idi. Hacli ordusuna karsi Mutezile savasamazdi. Bir din ordusunu tek engelleyebilecek olan yine bir din ordusuydu ve gelisen sartlar Gazali sufiligini on plana cikardi, sonunda kazanan yine devlet politikasi oldu.
Sanirim bu 3 ve 4 no lu sorulariniz icin yeterlidir.
Dinlerin, çıplak olduıunu sanan insanların giydikleri elbise olduıunu düşünüyorum.. Üniversiteli kızın, “beynimdeki başörtüsünü çıkartamazsınız” demesi gibi.. Sizinle bu kişinin arasında da bir benzerlik kurulabilir gibi geliyor bana..
Insanlarin ciplak olmadigini biliyorsaniz onlara elbise begendirme yarisina girmek bence iki yuzluluktur. Yine aydin olma sorumluluguna gelecegim: bir insanin aslinda giyinik oldugunu biliyorsunuz ama bunu soylemek yerine uzerine fazladan aldigi ortunun pis koktugunu, onu atip yerine baksa giysi giymesini soyluyorsunuz! Siz ne yapmaya calisiyorsunuz? Insanlara ciplak olmadiklarini soylesenize.. Akil bunu emreder, vicdan bunu emreder. Sizin yaptiginizi ise yukarida tanimladim.
Eıer inanan bireylere, bu kitabın tanrısal bir öğüt olmadığını, Muhammed’in, o günkü şartlar paralelinde hem kendi çıkarları, hem kendi kafasına göre görebildiği kadarı ile toplumunun çıkarları için yazdığını anlatabilirseniz, o zaman, insanlar farklı bir tutum içine girebilirler..
Oyle yapin siz de.. Ama yapmiyorsunuz! Kitapta her seyin kesin emir oldugunu soyleyerek insanlari yaniltiyorsunuz. Peygamberin Kuran’i kendisinin yazdigini pekala bildiginiz halde insanlara bunu “tanri kelami” seklinde sunuyorsunuz. Siz kendinizi gizliyorsunuz ve kandiriyorsunuz. Aslinda bir hastaliga panzehir degil zehirin ta kendisi oluyorsunuz bu tutumunuzla..
Ayrıca, bugün Kuran’ı öğüt olarak kabul eden bir adamın oğlunun, yarın Kuran’ın hükümlerini esas almayacağını kim garanti edebilir.. Bunun sayısız örneklerini görmedik mi..?
Sizin gibiler sayesinde bu olabilir.. Hukum de hukum derseniz zaten varacagimiz nokta budur. Seriat gelir o zaman siz yurtdisina gidersiniz. Misyonunuz o zaman bitmis olur degil mi?
Hayatımın hiç bir devresinde böyle bir düşünceyi denemek gibi bir ihtiyacım olmadı.. Herhalde siz bunu denediniz ve tavsiye ettiğinize göre sonuç aldınız..
Bu ihtiyacla ilgili bir sey degildir. Bu bir yuzlesmedir. Siz hala umutsuzca bir tanri olduguna inaniyor ve ona ibadet yollarini tartisiyorsunuz. Ben ise bir gomlek ustunuz olarak dogustan bunlari asmis durumdayim. O nedenle yine de cesaretinizi toplayip bir deneyiniz..
Şimdi ise öncekine kıyasla daha farklı bir locadan konuşan, atheistlerin mantıklı düşünen insanlar olduıunu söyleyen bir çamaşır suyu görüyoruz.. Beni itham etmek yerine, daha açık konuşun da anlayalım..Yıkanmış çamaşırları ipe asmanın zamanı geldi belki de..?
Ben camasirlarimi coktan astim, kurudular bile.. Ama sizin gozleriniz de iyi gormuyor galiba..
Saygilar
Camasirsuyu
Dogmalara karsi yipratmadan temizlik (hipoklorur tanrili, amonyaksiz)
19.6.2003
x
Sayin Omer Malik,
Balta’nin onerisiyle mustakbel mursidim, ustam, ogreticim benim!! Ne kadar sevindim sesinizin cikmasina anlatamam. Yoksa zavalli Balta bu sicaklarda sizi savunacam diye perisan olacakti sanal ortamda!
Umarim bu kadarcik eglenceyi cok gormezsiniz bana! (Bak boyle yazinca kafiyeli, Baltamsi siir oluyor)
Her insani dinlemek gerektigini, birseyler ogrenilebilecegini yazmissiniz. Bu nedenle de bana gerekli onemi verip dinliyormussunuz. Saolun varolun.. .
(Bunu hemen not defterime kaydediyorum. Belki ileride sorar morar, lazim olur..)
“Burada, ayetlerdeki öðüt ve hüküm konusunu tartýþýrken birden bire, bazý ithamlar içine giriverdiniz.. “
Durup dururken degil, birincisi Balta “OM’yi kutlaman gerek” deyince ikinci olarak da “OM’ye cirak ol !” dediginde sizinle ilgili dusuncelerimi belirtme geregi duydum.. Gereksiz iltifatlar ve ovmelere karsi bir gercegi gosterme operasyonu diyebilirsiniz buna. Tabii hocamiz (!) OM’yi plajdaki Nebe sureli, tomurcuklu hurilerle dolu uykusundan uyandirmak da istemezdik…
Simdi gelelim bana yonelttiginiz sorulariniza:
Asiri uclar arasinda gidip gelen acinasi bir mahluk oldugunuz kanisina nereden vardigimi sormussunuz. Sizi yargilamak haddime dusmez, asagidaki gibi maddeler halinde ifade edeyim elestirilerimi..
1- Her insani dinleyecek denli Humanist olan, insanlik icin ne gerekiyorsa yapmaya hazir olan duygusal ve sanatci gorunumlu zati aliniz Amerika Irak’a saldirirken ve ustelik saygi duydugunuz Avrupa’da bile milyonlarca insan bu nedenle protesto yuruyusleri yaparken kilinizi bile kipirdatmadiniz. Yaklasik uc ay boyunca (Amerika Irak’in isini bitirene degin) bu grupta yaprak bile kipirdamadi… Bu , sahsinizin bir dengesizligi , asiri uc arasinda gidip gelmesi degil midir? Siz insanin hangi turunu seversiniz Omer Bey? yaniti kolay: Ýslam olmayanini, gerisi olebilir, oldurulebilir… degil mi?

2-Siz bir Ýslam dusmanisiniz. Ama din dusmani degilsiniz. Kaynaginin yuzde seksenini (belki daha cogunu) Tevrat’tan ve Incil’den almis bir kitaba olesiye dusman oldugunuz halde ayni nefreti diger dinlere gostermemeniz ; islami yererken diger semavi dinleri (kotunun iyisi olarak) saymaniz asiri uclar arasinda gidip gelmek degil mi? Hatta dengesizlik bana gore!

3-Yine bir Ýslam dusmani olarak butun hayatinizi Ýslamdan nefret etmeye adamisken yine gelip camilerle burun buruna oturmaniz sizin celiskilerinizden birisi.. Insan bu kadar nefretten hastalik sahibi olur ; hele bes vakit ezani dinleye dinleye tirlatir maazallah! Size Isvec ya da Isvicre gibi Evropa ulkelerini nacizane oneririm. (Bak bi daha dusun ezan yok , cami yok, elimde kelepir daireler var..)
Iste yukarida saydigim ozelliklerinizden oturu sizi bir ogretici olarak kabul etmekten ziyade bilakis size acidigimi soyleyebilirim.. Hayatini Nebe suresi ile harcamak nasil bir duygu? Pek sevimli olmasa gerek!
Acaba, islam’la, atheism arasýnda gidip gelmeye baþlamýþ olmaktan dolayý ortaya çýkan bir ruh hali ile baþkalarý üzerinde içsel çatýþma aramak ihtiyacý söz konusu olabilir mi..?
Benim islami biri oldugumu nereden cikardiniz? Bana tek bir tane yazimi gosteriniz ki islami olsun, kuran carpsin ki camasir suyu icip intihar ediciim. Herhalde yanlis anladiniz. Ben dogma buyume atheistim.. Hatta dindar bir atheistim diyebilirimJ Cunku tanri kavramina gerek duymadan hayatimi duzenleyebiliyor, dinlerin gosterdigi butun davranislari uygulayabiliyorum. Yani dinde “iyi insan” nasil tanimlaniyorsa ben oyle biriyim, ama tanrisizim .. bilmem anlatabildim mi?
Siz, “þahsi deðil” subject’i ile baþladýðýnýz yazýþmalarýnýzý nerede ise hakaret sýnýrýnda sürdürmeye devam etmektesiniz..
Subject degil “konu” deseniz daha dogru olurdu… Sizi Turkceye davet ediyorum! Hakaret sozu beni cok sasirtti. Size acimam mi hakaret? Peki sayin Balta’nin beni maymun yerine koyup ahmak, cahil, dissiz bebek tanimlamalari ovgu mu oluyor? Hakareti bendeniz isitirken sizin ekip tarafindan hakaret eden terbiyesiz sinifina sokulmayi reddederim. Bendeniz yazdigini, soyledigini cok iyi bilen biriyim. Hakaretin sinirlarini (nerede baslayip nerde bittigini) da bilirimJ
Düne kadar islam’ýn yýlmaz savunucusu, þimdilerde atheism kokan mesajlar.. Yanýlýyormuyum..?
Sizin burnunuz zor koku aliyor! Bir kulak burun bogazciya gorunun derim! (Bu arada yaniliyormuyum sozunu soyle yazmalisiniz: yaniliyor muyum- yani muyum ayri ; soru ekleri her zaman ayri yazilir… bilginize)
Genelde, fikirleri tükenen insanlar bu tür saldýrgan ruh hali içine giriyorlar, bu durumda yapýlabilecek pek bir þey yok ama, gene de kiþiyi anlamak gerekiyor.
Fikir sorun fikir belirteyim. Yani sordunuz da belirtmedik mi? Ýyi ki size acidik hemen ruhsal analizlere basladiniz. Ne var siz de kendinize aciyin, kotu bi sey degilJ Bu arada ne zaman saldirmisim? Ispatlasaniza! Cunku saldirmadim. Benim yazdiklarim sizlerin yazdiklarinizin yaninda camasir suyunda yikanmis gibi kalir..
Konumuz din ama, dinin insan üzerindeki ruhsal etkileri de o derece önemli.. Siz de ayný derece de önemlisiniz benim için.. Burada zil takarak oyyy laya oyyla oynasanýz da, amonyak koksanýz da, sizi dinlemeye devam edeceðim..
Ben atheist olduguma gore bende dinin etkilerini bulamayacaksiniz. O halde onem vermeyecek misiniz? Kuserim ama o zamanL Hem camasirsuyu amonyak degil klor kokar, amonyak kokan cistir (idrar) ki eski caglarda sizin o begendiginiz Bati’da temizligi cisle yaparlar hatta kapi kapi cis toplarlarmis..
Önce bir iki soru sormak istiyorum ..
1-Bir ayetin hüküm olduðunu görmekle, hükmü kabul etmek arasýndaki ( fark demiyeyim ) benzerlik nedir..? ( benzetmeye çalýþtýðýnýza göre, bir benzerlik var herhalde.. )
Bastan beri iddia ettigim su: Kuran’da ogut seklinde ayetler oldugu gibi kesin hukum iceren ayetler de vardir. Kaldi ki hukmu kabul etmek de istege baglidir. Soyle ki islamin bes sarti her musluman tarafindan uygulanmamaktadir. Ramazanda oruc tutmayanlara, Cuma namazina gitmeyenlere, bayramda kurban kesmeyenlere hatta kelime-i sahadet bile getiremeyenlere sorunuz hepsi size musluman olduklarini soyleyeceklerdir, nerede kaldi hukum ?! Istediginiz muftuye sorun: Ýslam hosgoru dinidir diyeceklerdir. Hatta ulkemizde imam nikahi gibi toreler bile istege mahsustur. Ciftlerin inancina gore imam nikahi kiyilir ya da kiyilmaz.
Yukarida anlattiklarim sizi yeterince aydinlatamazsa sorunuzu daha kapsamli sormanizi rica ederim. Mutlaka yanitiniz verilecektir.
2- Mutezile, Kuran’ý farklý mý yorumlamýþtýr, yoksa bir çok konuda red mi etmiþtir..?
Cennet, cehennem, vahiy, özellikle Allah’ýn insanlarý saptýrmasý gibi, Vasýl bin Ata’nýn Hasan Basri ile ters düþtüðü, Allah’ýn insanlarý saptýrmasý neden Mutezile’nin ana konusu olmuþtur..? Bu soru özellikle farklý yorum konusuna açýklýk getirmek için önemli.. Çünkü, Kuran kendisini hep “anlayasýnýz diye apaçýk bir kitap” olarak tanýmlarken, neden bu insanlar hep farklý yorumlarlar.. Taþ kuyunun dibinden çýkamadý 1400 senedir..
Mutezile sizin de cok iyi bildiginiz gibi muslumanlarin “akil cagi”dir. Inanclar degil pozitif bilim dogrultusunda calismalar yapilmistir. Kuran icin fazla da kafa yormamislardir cunku isleri coktu.. Oncelikle Eski Yunan filozoflarinin bilimlerini cozup akil yurutmeyi ona gore gelistirmislerdi. Batiyi batinin silahlariyla yenmis ve uscu dusunceyi batidan daha ileriye goturmuslerdir. Tek dayanak olarak usu aldiklarindan Kuran’daki usa uygun kisimlar uygulanmis, uygun olmayan kisimlar ise uygulanmamis ve bu tur mantik disi ayetlere onem verilmemistir. Mutezile tek kitabin degil binlerce kitabin degerli bulundugu ve sayilarini arttirmak icin ugrasildigi bir donemdi. Insanlarin kultur seviyesi oylesine ilerlemisti ki Kuran’i farkli yorumlamak degil felsefi ve bilimsel konulara yonelmislerdi. O donemdeki Kuran meali var mi bilemeyecegim, buyuk olasilikla sonradan gelenler tarafindan yokedilmistir..
Kuran’in gericiler ve ilericiler tarafindan farkli yorumlamalari mevcuttur. Bu konuda insanlarin farkli yorumunu soyle aciklayabiliriz: usa onem veren ilerici insanlar Kuran’daki akilci yerleri, gericiler ise islerine gelen yerleri kabul ederler. Bunun nedeni gericilerin kendi beyinsel yapilarinda saklidir! Capraz kesme, recm, kafirlerle savamsa gibi konulari ele alan sizler de (ekibiniz ve siz) bu tavrinizla ilericilere degil gericilere hizmet etmektesiniz. Sizlere onerim ayni Mutezile’nin yaptigi gibi kendi aklinizi bir mihenk gibi one koymaniz ve onun tartmadigi uygulama ve yontemleri gecerli saymamanizdir. Aydin olmanizin biricik zorunlulugu ve sorumlulugu budur , yoksa hirsiz feneri gibi yalnizca onunuzu aydinlatir, milletin gelecegini calmis ya da calanlara yardim etmis olursunuz.
3- Eðer Mutezile’de islam’a uygun bir uygulama olsaydý, diðer bir çok mezheb gibi bugün hala bir þekilde varlýðýný sürdürür olmazmýydý ?
4- Mutezile’ye neden Din-i akliyun denmiþti..? Mutezile din-i akliyun du da, islam’a daha uygun olan diðerleri din-i akýlsýzyun muydu…?
Mutezile’de akilci bir uygulama vardi ancak o cagda da gerici baskaldirmalar coktu. (Ayni laik Turkiye Cumhuriyeti’ne kurulusundan bugune dek yapilan saldirilardaki gibi) Hatta Gazzali bile ilk basta uscu eserler yazmisken daha sonra sufilige donus yapti. Mutezile’de Islama uygun olmasindan daha cok devletin guvenlik politikasina uygunluk arandi . Soyle ki o caglarda muslumanlarin uzerine saldiran Hacli ordularini durduracak olan kuvvet bireysellesmis , kendini kolay kolay feda etmeyen Mutezile insani degil, yalanci da olsa cennet vaadiyle kandirilacak, beynini dine kurban etmis , gozu kara bir ummet ordusu idi. Hacli ordusuna karsi Mutezile savasamazdi. Bir din ordusunu tek engelleyebilecek olan yine bir din ordusuydu ve gelisen sartlar Gazali sufiligini on plana cikardi, sonunda kazanan yine devlet politikasi oldu.
Sanirim bu 3 ve 4 no lu sorulariniz icin yeterlidir.
Dinlerin, çýplak olduðunu sanan insanlarýn giydikleri elbise olduðunu düþünüyorum.. Üniversiteli kýzýn, “beynimdeki baþörtüsünü çýkartamazsýnýz” demesi gibi.. Sizinle bu kiþinin arasýnda da bir benzerlik kurulabilir gibi geliyor bana..
Insanlarin ciplak olmadigini biliyorsaniz onlara elbise begendirme yarisina girmek bence iki yuzluluktur. Yine aydin olma sorumluluguna gelecegim: bir insanin aslinda giyinik oldugunu biliyorsunuz ama bunu soylemek yerine uzerine fazladan aldigi ortunun pis koktugunu, onu atip yerine baksa giysi giymesini soyluyorsunuz! Siz ne yapmaya calisiyorsunuz? Insanlara ciplak olmadiklarini soylesenize.. Akil bunu emreder, vicdan bunu emreder. Sizin yaptiginizi ise yukarida tanimladim.
Eðer inanan bireylere, bu kitabýn tanrýsal bir öðüt olmadýðýný, Muhammed’in, o günkü þartlar paralelinde hem kendi çýkarlarý, hem kendi kafasýna göre görebildiði kadarý ile toplumunun çýkarlarý için yazdýðýný anlatabilirseniz, o zaman, insanlar farklý bir tutum içine girebilirler..
Oyle yapin siz de.. Ama yapmiyorsunuz! Kitapta her seyin kesin emir oldugunu soyleyerek insanlari yaniltiyorsunuz. Peygamberin Kuran’i kendisinin yazdigini pekala bildiginiz halde insanlara bunu “tanri kelami” seklinde sunuyorsunuz. Siz kendinizi gizliyorsunuz ve kandiriyorsunuz. Aslinda bir hastaliga panzehir degil zehirin ta kendisi oluyorsunuz bu tutumunuzla..
Ayrýca, bugün Kuran’ý öðüt olarak kabul eden bir adamýn oðlunun, yarýn Kuran’ýn hükümlerini esas almayacaðýný kim garanti edebilir.. Bunun sayýsýz örneklerini görmedik mi..?
Sizin gibiler sayesinde bu olabilir.. Hukum de hukum derseniz zaten varacagimiz nokta budur. Seriat gelir o zaman siz yurtdisina gidersiniz. Misyonunuz o zaman bitmis olur degil mi?
Hayatýmýn hiç bir devresinde böyle bir düþünceyi denemek gibi bir ihtiyacým olmadý.. Herhalde siz bunu denediniz ve tavsiye ettiðinize göre sonuç aldýnýz..
Bu ihtiyacla ilgili bir sey degildir. Bu bir yuzlesmedir. Siz hala umutsuzca bir tanri olduguna inaniyor ve ona ibadet yollarini tartisiyorsunuz. Ben ise bir gomlek ustunuz olarak dogustan bunlari asmis durumdayim. O nedenle yine de cesaretinizi toplayip bir deneyiniz..
Þimdi ise öncekine kýyasla daha farklý bir locadan konuþan, atheistlerin mantýklý düþünen insanlar olduðunu söyleyen bir çamaþýr suyu görüyoruz.. Beni itham etmek yerine, daha açýk konuþun da anlayalým..Yýkanmýþ çamaþýrlarý ipe asmanýn zamaný geldi belki de..?
Ben camasirlarimi coktan astim, kurudular bile.. Ama sizin gozleriniz de iyi gormuyor galiba..
Saygilar
Camasirsuyu
Dogmalara karsi yipratmadan temizlik (hipoklorur tanrili, amonyaksiz), 19.6.2003
X
hayribalta <hayribalta@superonline.com> wrote:
Sayın Ömer Malik ile M. Ali Dost’a,
Önce her ikinize de saygı, sevgi…
19.9.2003 tarihli mesajlarınızda adı geçen resmi göremedim mektup kutumda. Yoksa bana gönderilmedi mi?
Sonra kafamı meşgul eden bir soru var. Ö.M. bana hiç mesaj göndermiyor. Mesajlarıma yanıt vermiyor. Yoksa gözünden düştük mü? Yoksa bilmeden kendisini üzdük mü?
Mümkünse adı geçen resmi bana da gönderiniz ve beni gözden düşürerek ihmal etmeyiniz… Eðer bir kusur ettikse söyleyiniz…
Saygılarımla,
Av. Hayri Balta, 19.9.2003
X
Sevgili Hayri Bey,
Hiç olurmu, hem bir büyüðümüz olarak, hem de sizden aldıðımız bilgiler olarak size her zaman sevgimiz saygımız sonsuzdur.
Konu yazmamak deðil, olayları o kadar benzer bakış açısı ile görüyoruz ki, arada tartışacak bir şey kalmayınca yazılacak bir şey de kalmıyor.
Bahsedilen resim, Maide 33 ayetin bir uygulaması idi. Şu anda internet üzerinde aşırı bir yoðunluk var. Akşama resmi tekrar göndermeyi denerim.. Yalnız uyarayım, pek iç açıcı bir görüntü deðil.. Yani Maide 33 ayetin bire bir uygulanmış hali..
Aynı resim için, Mehmet Bey den olduðu gibi, Çetiner Bey’den de benzer bir mail geldi..
OM, 19.6.2003
X
x
—– Original Message —–
From: Mehmet Ali
To: din ve toplum
Sent: Thursday, June 19, 2003 12:05 AM
Subject: [din_ve_toplum] biraz biz, biraz Iran mollaları

Merhaba Dostlar,
Epeydir kimseden ses çıkmıyordu. Çamaşır suyunn Ömer Malike sataşması bir bakıma iyi oldu, yoksa kimsenin yazacaðı yoktu.
Bugünkü Sabah gazetesinde Iran’da mollaların koltuklarının sallanmaya başladıðı haber edilmiş. Mollalar gidici mi sizce?
Çamaşır suyu dostum, sana da bir laf etmeden geçemeyeceðim.
Hayri Balta beyefendi nin felsefi bir yazı şekli var. Tanrı tanımlarını bu felsefi anlatımla yaptıðı için sana çelişkili gibi geliyor. Ben kendisinin ne demek istediðini çok iyi anlıyorum. Sen Om a kızıp hıncını ondan çıkarmak istiyorsun. Yazdıklarını dikkatli oku anlarsın.
Omer Malik le sürtüşmeni de yersiz buluyorum. Boş yere akıntıya kürek çekiyorsun. Hayri Bey in git OM a çırak ol derken demek istediði bu.
Sen iyisi mi bize anlat, nasıl oldu da islam’a uymayan yazılar yazmaya başladın? Yoksa Om mu kanına girdi de ona bu nedenle kızıyorsun? Yazılarından anladıðım kadarı ile bir deðişm var sende. Ne oldun peki şimdi Ateist misin deist misin? yoksa Mutesile nin yeryüzünde kalmış son ferdi misin?
Omer dostum, senden de ricam lütfen bir daha öyle resimler gonderme.
Boş bulundum folder a koymamışım resmi bizim kız görmüs annesine göstermis. Kitapta yazılıyken herkes öylesine okuyup geçiyordu, ayet görsel olunca milletin nevri döndü.
Zeki kentel e yazdıın yazılardan dolayı kutlarım. 12 den isabet etti.Hepsini diskete aldım saklıyorum.Baska Atatürkçü Müslüman arkadaslar için lazım olacak.
Bastaki sorumu tekrar ediyorum, sizce ne olacak, Iran da mollaların sonu geldi mi dersiniz?
Selamlar
Mali, 19.6.2003
X
Sayın Dınsızler
Kalbınıze bıraz korku dusurup sızı rahatsız etmek ıstedım. Hz. Alı’nın musrıklerle olan dıyolugunu hatırlatır ve eklerım ya varsa! O zaman yandıgınız resmıdır. Bız hıc bır sey kaybetmıyoruz. ama sız olene kadar ya varsa polemıgıyle yasayacak ve pıl kadar omrunuz son bulacak bu alemın bosuna yaratılmadıgını
goreceksınız.
Sayın camasır suyu ımlalarda zayıfım kusura bakmayın.
Hakan Şimşek, 19.6.2003
X
Hakan Bey,
Nazik iletiniz icin cok tesekkur ederim..
Bir korktum bir korktum anlatamam!
Bence siz bu tip korkulari uzerinizden atiniz. Ozgur dusununuz, yalnizken bizleri hic kimse goremiyor, hic kimse bizi gozetlemiyor. Kuran bu gune dek defalarca yeniden yazilmis, eski musaflar ise yakilmistir. Tanri olsaydi once kendi kitabini korurdu..
Saygilar
Camasir Suyu
Musaflara karsi cirtsiz temizlik, 20.6.2003
X
hakan celık <hakan.celik@dhl.com> wrote:
sayın camasır suyu,
Allah kusursuz bır yaratıcı muhtesem bır sanatcıdır. ondan cok
korkuyor aynı zamanda hıc korkmuyorum.korku ınsanı dızgınler sayın
camasır suyu. allah hangı olmassa olmaz ozgurlugu kısıtladı bana
ornek verın allah ınsanoglunun yararına olan hıc bırseyı kısıtlamaz
senın ınsanlıga yarar zan ettıgın seylerın altında da o sınırlı
beynınle bılmedıgın hıkmetler vardır. ben allahı sevıyor ve
korkuyorum bu da sevgısını kaybetmemem ıcın benı hareketlerımde
sevıyelı olamaya ıtıyor ve hıc rahatsız olmuyorum. ınsan ebeveynıne
ne kadar saygı ve sevgı duyarsa o derece de korkar. ebeveyn zarar
gelmesın dıye tecrubelerıne de dayanarak bazı ahkamlarda bulunur, ve
allah’da bıze zarar gelmemesı ıcın bıze bazı ahkamlarda bulunmus
gayet dogal yaradılısın bır gayesı olmalı bosu bosuna yaratılmamıs bu
kopleks alem hepımız bırer fızık ve kımya ve matemetık harıkasıyız.
ne demıs ecenebı bılım adamı adı hatırımda degıl bır hucrenın
tesadufler sonucu olusması cesıtlı mekanık parcaların ruzgarın
savurması sonucunda bır araya gelerek ucak olması ne kadar zor ıse
bır becerı sahıbı olmaksızın bır hucre olması o kadar zor dur demıs.
sız bır sahılde yuruken bır kumdan kale gorsenız o anda vaybe doga
anaya mı bak dersınız yoksa vay be bu guzel kaleyı kım yapmıs mı
dersınız. kurana ben suphesız ınanırım kuranda celıskı yoktur. sen
celıskılı kıtaplar almısındır. zaten muhurlusun ıyıce muhurlensın
dıyedır. ayrıca sen ıster ınan ıster ınanma gozetlenıyorsun zavallı
ınsanoglu bıle gozlemenın onemını anlamıskı uyduları yerlestırmıs. o
kı bızı yaratan her daım gozleyecekdır. allah sıze hıdayet versın.
x
sayın hasan bey,
bır kez, yalnızca bır kezcık dusununuz.. ya yoksa?!
ne kadar ılgınc bır duygu bılıyor musunuz?
olmadıgına karar verırsenız:
o zaman adaletı bu dunya uzerınde uygulayacak, hıc bır seyınızı ote dunyaya bırakmayacaksınız.
o zaman masum cocukların olumunu , haksızlıkları daha ıyı anlayacaksınız.
hasan bey!
kendımızden baska kımse yok. ustelık her ınsan enınde sonunda yapayalnız.. omuzlarımızda sevap ve gunahlarımızı yazan melekler de yok.. tanrı ve ekıbı yalnızca masaldan ıbaret. semavı dınler de bır gun mıtolojı olacak.. bınbır gece masalları gıbı uykudan once okunacak.

olmayan bır seyı sevemem…
olmayan bır seyden korkamam..
allah sana hıdayet versın dıyorsunuz.. ama yok kı !!!
camasır suyu
hem amonyaksız hem de cırtsız
Çamaşır Suyu, 20.6.2
X
sayın camasır suyu,
Allah kusursuz bır yaratıcı muhtesem bır sanatcıdır. ondan cok
korkuyor aynı zamanda hıc korkmuyorum.korku ınsanı dızgınler sayın
camasır suyu. allah hangı olmassa olmaz ozgurlugu kısıtladı bana
ornek verın allah ınsanoglunun yararına olan hıc bırseyı kısıtlamaz
senın ınsanlıga yarar zan ettıgın seylerın altında da o sınırlı
beynınle bılmedıgın hıkmetler vardır. ben allahı sevıyor ve
korkuyorum bu da sevgısını kaybetmemem ıcın benı hareketlerımde
sevıyelı olamaya ıtıyor ve hıc rahatsız olmuyorum. ınsan ebeveynıne
ne kadar saygı ve sevgı duyarsa o derece de korkar. ebeveyn zarar
gelmesın dıye tecrubelerıne de dayanarak bazı ahkamlarda bulunur, ve
allah’da bıze zarar gelmemesı ıcın bıze bazı ahkamlarda bulunmus
gayet dogal yaradılısın bır gayesı olmalı bosu bosuna yaratılmamıs bu
kopleks alem hepımız bırer fızık ve kımya ve matemetık harıkasıyız.
ne demıs ecenebı bılım adamı adı hatırımda degıl bır hucrenın
tesadufler sonucu olusması cesıtlı mekanık parcaların ruzgarın
savurması sonucunda bır araya gelerek ucak olması ne kadar zor ıse
bır becerı sahıbı olmaksızın bır hucre olması o kadar zor dur demıs.
sız bır sahılde yuruken bır kumdan kale gorsenız o anda vaybe doga
anaya mı bak dersınız yoksa vay be bu guzel kaleyı kım yapmıs mı
dersınız. kurana ben suphesız ınanırım kuranda celıskı yoktur. sen
celıskılı kıtaplar almısındır. zaten muhurlusun ıyıce muhurlensın
dıyedır. ayrıca sen ıster ınan ıster ınanma gozetlenıyorsun zavallı
ınsanoglu bıle gozlemenın onemını anlamıskı uyduları yerlestırmıs. o
kı bızı yaratan her daım gozleyecekdır. allah sıze hıdayet versın.
Hakan, Çelik,20.6.2003
X
OM yazıyor:
« Asiri uclar arasinda gidip gelen acinasi bir mahluk oldugunuz kanisina nereden vardigimi sormussunuz. »
Yukarıdaki cümle de şahsınızdan kısa bir alıntı..
Bazen, kişinin iki kelimesi yeterlidir, o kişinin kişiliği hakkında bilgi vermesi için..
Yeri gelmişken, amonyak konusu ile ilgili bir şey söyliyeyim.. Sıvılar konusunda pek bilgim yoktur, ben Çamaşır Suyunda var zannediyordum, kokunun başka şeyden geldiğini bilmiyordum.. Bunu da bu vesile ile öğrenmiş olduk..
Bir mahluka yazmak için bu kadar zaman verdiğinize göre, bu mahluk’un iki naçizane açıklamasını dinleyin..
Ben bir öğretici değilim.. Ne sizin, ne de bir başkasının öğreticisi olmak gibi bir hevesim hiç bir zaman olmadı. Hele sıvılaşmış zekalarla hiç bir işim olmaz..Bunu parantez içinde bildireyim.. Bazı bilgileri, fikren anlaşabildiğim insanlarla paylaşmayı severim.. Ben onlara bir şeyler verebiliyorsam, onlardan da birşeyler öğreniyor ve alıyorumdur.. Biz buna bilgi alışverişi deriz.. Internet, doğru kullanıldığı taktirde, bu işi için oldukça elverişli bir ortamdır..
Islam’a karşıyım.. Doğrudur.. Diğer dinlere de aynı derece de karşıyım, ama Müslüman bir ülkede islam kimliği ile yaşamak zorunda olduşum için, verdiğim vergilerden Diyanet pay aldığı için, ezan duymak zorunda kaldığım için, islam’ın doğrudan bu ülkeye zararı olduğunu gördüğüm için, eleştirim islam’a yöneliktir. Gene de bilgi paylaşımı amaçlı hazırladığım sitede, Tevrat ve Incil’e dair eleştiriler de vardır.. Hatta, Tevrat’ta geçen katliam ayetleri aynen alınmıştır.. Sıvısal bilginize..
Sizin atheist kimlişinize gelince.. Ne olduysa, bu konumu denemeye karar verdiniz.. Burada kimse « ben eskiden de atheist idim » martavalını yutmaz..
Son bir kısa alıntı daha yapayım, daha fazla zırvayla uşraşmak istemiyorum..
« Peygamberin Kuran’i kendisinin yazdigini pekala bildiginiz halde insanlara bunu “tanri kelami” seklinde sunuyorsunuz. »
Günün incisi.. Muhammed’mi yazmış Kuran’ı.. ? Ya Allah yazdıysa.. ? Bir düşünün bakalım..
Hem gördüğünüz gibi burada dinleri bir tarafa bıraktık ve isteğiniz üzere sizi eşlendirebilmek için bütün hümanist duygularımızla elimizden geleni yapıyoruz..
Umarım yeterince eşlendirebilmişizdir..
Gene bekleriz ama amonyak kokusu olmasın lütfen..
OM, 20.6.2003
X
Mehmet Ali <malituran@yahoo.com> wrote:
Bence aranızdaki tartışmaya son verin de yayılan Islam a karşı herhangi bir öneriniz var mı onu söyleyin.
Sn Hayri Balta’nın yazılarını okuyorum. Yalancı islamileri iyi teşhis ediyor, bu yazıları herkesin okuması lazım.
Selamalr
Mali, 23.6.2003
X
Sayın Turan,
Günümüzde, kendinin atheist olduðunu söyleyenler çıkıp ta Kuran’ı savunduktan sonra, Islam’ın yayılmasına şaşmamak gerekir. Hiç bir şey yapılamaz, biz burada kendi aramızda konuşur dertleşiriz hepsi bu..
Bireylerin algılama kabileyetleri ve algıladıklarını da deðerlendirebilmeleri önemlidir konuların açıklıða kavuşması için.
Dikkat ederseniz, Çamaşır Suyu rümuzlu şahıs, geçenlerde, burada Amerika Irak’ı ele geçirirken biz neden hiç bir şey yazmamışız, nerdeymiş bizim hümanist düşüncelerimiz diye bize serzenişte bulunuyordu. Aynı şahıs, daha önce Kuran’ı savunuyor, bugün atheist olduðunu söylüyor.. Benim agnostik Hristiyan olduðumu belirtiyor, kimlere mahluk denirmiş sözlükten bunun açıklamalarını yapıyor.. vs.
Bir de ekip meselesi var.. Sanırım sizde ekibe dahil edilenlerdensiniz.. Yakında herhalde internet çetesi olarak çıkarız ortaya..
Hani Aristo demiş, gölge etme başka ihsan istemem.. Bizimki de bu hesap..
Herkes kendine göre birşeyleri anlayacak..
OM, 23.6.2003
X
Sayın Çetiner,
Önce saygı, sevgi… Sevdim Zeki Kentel’le hır-gür’ü kesmeni… Hır-gür ahmağa özgüdür. Anlamsız tartışmalara son verilmelidir.
Bizler düşüncelerimizi açıklamakla yükümlüyüz. Dediğim dedik çaldığım düdük dememeliyiz.
Bu sözlerim aynı zamanda Zeki Kentel Beyedir de… Zeki Kentel bey bu yaşta niçin yorar kendini böyle…
Mesajının alındaki imzayı çok beğendim. İsteğim Bilgisayarda nasıl imza atılıyor bana öğretmendir. Sitemdeki yazıların altına imza atmak özlemimdir.
Şimdi kal sağlıcakla, saygılar, sevgiler sana.
Av. Hayri Balta, 23.6.2003
x