YAVRU KÖPEK

YAVRU KÖPEK

Bizi yöneten hükümetin alel acele aldığı kararla 4+4+4 eğitim sistemine var güçleriyle çalışıp, neredeyse altı ay içerisinde koca okul binasını, yeni öğretim yılına yetiştirmişlerdi. Tarçın’la sabah yine yürüyüşe çıkmıştık. Park yolunda neredeyse her sabah karşılaştığım köpeği ve sahibi, peşlerine düşmüş sokak köpeğinin yanlarından geçmemek için, yönümüzü değiştirip okul inşaatının üst kısmından parka gitmeyi tercih ettim.
Zira köpekler birbirlerine rastlayınca hırlaşmadan olmuyor. Buna izin vermemek için yolumu değiştirdim.
Uzun ince parkın en uç noktasına kadar varıp, daha önce koku bırakmış köpeklerin ardından o kokuyu yok saymak için olmazsa olmaz işaretleme işini yaptı Tarçın.
Parkta, her zamanki gibi o sabah da kara gecenin izleri hakimdi!.. Tinercisi, travestisi, alkoliği, keyifcisi… Her sabah olduğu gibi bu bira tenekelerini, içki şişelerini bisikletiyle toplayan adam yine görevi başındaydı, ne kazanıyordu kim bilir?..
Kendi sorumu kendim yanıtlayabilirim şu an. Dün sabah işe giderken, eski sanayi içerisinden mecburi yoldan geçerken hurdacı toptancısının kendi eliyle yazdığı tabelasında; kilo başına yazmış olduğu teneke 400 kuruş, şişe 500 kuruş, lastik 700 kuruştan aldığını belirtir fiyat listesi dikkatimi çekmişti. Eh sadece toplayarak yapılan bu işte direkt kar olarak
görünse de yapılan iş iş değildi aslında.
Parkı bir tur turalamıştık. Tarçın’la bu sefer okulun alt kısmından dönüşe geçmiştik. Güzelim park ve çevresi okulun inşaatı sırasında zarar görmüştü. İnşaatın bir ara verdiği sessizlikte bir kedi yavrusu sesine benzer tiz sesi duyar gibi oldum. Yeşilliğin arasında duyduğum sese gittikçe yaklaşsam da görünürde bir şey yoktu. Derken, ıslak, küçücük
simsiyah fareye benzer bir şey gördüm. Gözlerime inanamadım, bu bir köpek yavrusuydu. Yeni doğmuştu, minicikti, ıslaktı ve tüm gücüyle çıkarttığı sesle yardım istercesine çırpınıyordu.
Eğildim, elime aldım, bir elimin avuç içini ancak doldurmuştu. Kımıl kımıl dört minik ayak çırpınıyordu. Göbek bağı üzerinden sarkıyordu. İki sımsıkı yumuk göz, ne kadar mükemmel bir görüntüydü. Bu muhteşem görüntüye bakakaldım.
Çevreme bakındıysam da bir anne köpeğe rastlamadım. Bir an tereddüt ettim, ne yapacağım ben bu küçük yavruyu diye… Anne bırakıp gitmiş miydi, yada doğurduğundan habersizdi belki de… Tek bir yavru mu doğurmuştu, varsa diğer yavrular neredeydi?
Bu inşaatın içerisinde, bu çimlerin arasında ne kadar güvenliydi. Sonbaharın serin sabahında o ıslaklıkla onu oracıkta nasıl bırakabilirdim.
Tarçın kokusunu almış olmalı ki minik yavrunun, sağımda solumda bacaklarıma sıçrayarak hızla eve gittik. Evde onu sarabileceğim bir havlu bulmuş, küçük bir kutuya havlu ile sarıp sarmalayıp koyuvermiştim. İlk defa susmuştu. Sıcaklık hoşuna gitmiş olmalıydı, belki de güven…
Ben, Tarçın ve yavru köpek en yakın olan veterinere gittik. 24 saat hizmet veren veterinere gidene kadar tüm yollar yeni eğitim dönemi başlamadan bakıma girdiğinden neredeyse iki üç dakikalık yolu 20 dakikada gitmek sabahın heyecanına sıkıntı katmıştı.
Veterinerin kapısını birkaç kez çaldım, tam geri dönecekken gözleri açılsa da uykusundan ayamamış genç veteriner kapıyı açtı. Arkasından içeri girdim. Kutuyu uzattım, durumu anlattım.
Kararlı ve net bir şekilde; “aldığınız yere götürüp bırakın, anne gelecektir. Büyük bir ihtimal ya yemek arıyordur, ya da diğer yavruları taşıyor olacaktır” dedi.
“Yavruyu bulduğum yer korunaklı bir yer değil, ortalıkta anne de görünmüyordu. Zira uzun bir süre parkat dolaştım” dediysem de veteriner kararlıydı.
“Yavruyu buraya bıraksanız da, besleyemeyiz, anne sütü şart.
Burada yaşama şansı çok düşük. Ama bulduğunuz yere bırakırsanız yaşama şansı yüksek, zira anne mutlaka gelecektir” diyerek yapabileceği bir şey olmadığını söyledi.
İstemeyerek de olsa tekrar parka doğru gittim. İşe de geç kalmıştım. Minik yavruyu aldığım yere istemeyerek de olsa kutu ile bıraktım. Çevreme baktım kimseler yoktu. Eve gittim, işe gitmek için hazırlandım. Aklım yavru köpekteydi. Bir kez daha bakayım dedim,
neredeyse aradan yarım saat kadar süre geçmişti.
Yavru köpek küçük kutsundan çıkmış çimlerin üzerinde debeleniyordu.
Yine soğuk, yine ıslak, yine cılız sesiyle… Bu şekilde bırakmam mümkün değildi. Şimdiye anne köpek gelip almalıydı. O an hatırladım, mahallemizde çok sayıda sokak köpeği vardı. İçlerinden sarı tüylü, mavi gözlü, cinsi karışık dişi köpeğin memeleri dışarıda idi. Sanırım onun yavrusu, sabah da gördüğüm sokak köpeği o olsa gerekti. Demek doğum zamanı gelmişti.
Parkın tam karşısında lokanta vardı, köpeği olan ve köpeklerle ilgilenen çırağı, Kadir’i tanıyordum. Gidip ona haber vermek ve onun ben olmasam da en az benim kadar ilgileneceğinden emindim. Ne şans ki dükkan sahibi işten ayrıldığını söyledi. Ne için aradığımı merakla sordu. Durumu ona da anlatmıştım. “İlerideki kahvehanede çalışıyor, ben arar söylerim” demişti anlattıklarımı onaylarcasına. Sevinmiştim. Oradan ayrıldım. En azından gözüm arkada kalmayacaktı. Arabaya gidip otursam da gözüm yavru köpeğin üzerindeydi. Arayıp aramadığından emin olmak için tekrar lokantaya gittim. Henüz aramadığını söyledi. Üzülmüştüm, benim kadar önemsememiş olmalıydı. Benim yanımda arayıp kendisine anlattığım durumu Kadir’e anlattı. Artık içim rahattı, yavruyla ilgilenirdi bundan emindim.
Birkaç gün sonra Kadir’i görmüş hemen yanına gitmiştim. “Kusura bakma, köpekleri sevdiğini bildiğim için böyle bir şeyde ilk aklıma gelen sen oldun” dedim. “Ayrıca çok teşekkür ederim” diye de ekledim. “Ne oldu, yavru köpek annesine kavuştu mu?” diye sordum. Gülümseyerek, “kavuştu, kavuştu” dedi. Yavruyu alıp annesini sokak sokak aramış, boş yıkıntı olan evin bahçesinde anneyi bulmuş. Yanında da dört yavru daha varmış. Yolda giderken bir yavru daha bulmuş. Sevinmiştim. Göz göre göre bir yavrunun telef olmasına göz yumamazdım. “Ara sıra yemek götürmeli” dedim. “Ben veriyorum abla, lokantadan artan yemekleri her akşam götürüyorum” diyerek merak etmememi söyledi.
Bazıları için saçma gelen, bazıları için taktir edilen davranışımın en güzel yanı, birkaç ay sonra o sokak köpeği, biz Tarçın’la gezerken yanımıza gelip, sanki bana bir şeyler anlatmak istercesine sağa sola hareket edip, kendisini takip etmemi istercesine yol gösteriyordu.
Anne köpek bizim de yolumuz olan tarafa yönelmişti, o önde biz arkada boş yıkık evin bahçesine doğru gitmiştik. Bahçesinde altı yavru birbiriyle oynaşıp boğuşuyordu. Anne köpek yanlarına gittiğinde tümü annesine sokulmuş karınlarını doyurma telaşına girmişlerdi. Acaba hangisi bizim yavrumuzdu? Yüzümde tebessüm ayrılmıştım yanlarından…
Bizi yöneten hükümetin her şeyi hallettiği gibi, yeni yasalarına yenilerini ekleyip tüm sokak hayvanlarını bir barınakta toplayıp, üremelerine engel olup uzun zaman sonra tükenmelerine neden olacak, onların sokaklarda doğal yaşamlarını sürdürmelerine engel olmaları ne derece doğru diye geçirmiştim aklımdan…
YENER BALTA, 5 Aralık 2012

+
Yener,
Davranışından gururlandım. Sonunu da güzel bağlamışsın. Bir küçük köpeğe gösterdiğin duyarlılık varsa eğer seni Cennetlik yapar.
Güzel bir öykü olmuş, rahatlıkla istediğin yere gönderebilirsin.
Sevgiler…
Hayri Balta, 6.12.2012

X

UFUK KALELİOĞLU 6 Aralık 2012
Yenercigim bu olayın oykulesmemis halini senden duyduğumda cok duygulanmistim duyarlılığın cok etkileyici hikaye haline dönüşup bağlantı sekli harika olmuş. Ama en guzelide Hayri abiyle diyalogunuz. Cok özel cok güzel daimi olsun. :)))