SENE

SENE 1 9 1 5
Sözde Ermeni Soykırım iddialarının tarihsel gerçekler ile çok kısa olarak karşılaştırılması;
1022 Ermeni topraklarının İmparator II. Basileois tarafından Bizans topraklarına katılması üzerine 40 bin Ermeni Anadolu ya sürgün edildi.
1046 Ermeni hanedanları Bizans İmparatoru IX. Kostantin tarafından katledilerek yok edildi.
1054 Sultan Tuğrul Bey,döneminde Selçuklara bağlanman Ermenilere özerklik verildi.
1098 Ermenilerin Haçlı Orduları ile işbirlikleri
1461 Fatih Sultan Mehmed,Bursadaki Ermeni Piskoposu Hovakim’i İstanbul’a getirterek kendisine Patrik ünvanı verdi. Ermenilere birçok haklar tanındı.
1890 Erzurum Ermeni İsyanı-Kumkapı Nümayişi- 1.Sason Ermeni İsyanı
1892-1893 Merzifon,Kayseri,Yozgat Ermeni İsyanları
1895 Bab-ı Âli olayı- Maraşta Ermeni isyan teşebbüsü
1896 30 Ekim İstanbul Eylemi- 1. Van Ermeni İsyanı- Osmanlı Bankası olayı
1904 2. SasonErmeni İsyanı
1905 Yıldız Camiinde II. Abdülhamid e Ermenilerin suikast teşebbüsü
1909 Adana Ermeni İsyanı
1915 2. Van İsyanı – Ermeni Komiteleri kapatıldı ve 2345 kişi tutuklandı.- Van Ermeni katliamı-Tehcir
1914-1921 arasında Ermeniler tarafından Anadoluda katledilen Müslüman sayısı 518.105
1919 ABD Senatosunun Ermenistan ın kuruluşu için aldığı kararın raporunu hazırlamak ve 7 Türk ilinin kurulacak bu yeni devlet sınırları içine alınması ile Osmanlıların yaptığı iddia edilen Ermeni katliamının yerinde tetkiki için General Harbord un Anadoluya bir heyetle gelişi ve Mustafa Kemal ile Erzincan da karşılaşması. Bu karşılaşmadan sonra General Harbord Erzurum a oradan Kars a oradanda Tiflise geçmiş ve Rus ordularının önünde Anadoluya girmiş olan Ermeni Komitecilerinin yaptıkları eziyetleri yerinde görmüş , bu nedenle hazırladığı raporla Türk insanının çok eziyet ve mezalim gördüğünü ,dolayısı ile söylenenleri yanlış olduğunu 7 Türk ilinin kurulacak Ermeni Devletine verilmesinin yanlış olduğunu raporuna yazmıştı.
1973-1993 arasında Asala tarafından öldürülen Türk Diplomat sayısı 34 , Yaralı sayısı 18
1914-1918 Osmanılnın durumu : Birinci Dünya Savaşı Osmanlıyı mahvetmişti. Koskoca Osmanlı toprakları üzerindeki Osmanlı Ordusu eritilmiş ve eskiden kendi toprakları olan yerlerde esir durumuna düşmüşlerdi. 1914-1918 arasında bu topraklarda 202.000 Türk askeri tutsak edilmişti. Bu esirler ile ilgilenecek bir Osmanlı gücü kalmamıştı. Çoğu asker sivil tutsak olduğu yerlerde öldü gitti. Malta,Sibirya,Mısır,Myanmar, Hindistan,Kıbrıs,Irak ,Yunansitan,Rusya ve birtakım Avrupa ülkelerinde Türk Esir kampları oluşturuldu. Doçent Dr. Cemalettin Taşkıran ın bu Türk esirleri ile ilgili araştırması tüyler ürperticidir.
Sesefil olmuş bir Osmanlı ülkesinin ve askerinin düştüğü hazin durum Padişahliğin parmağını dahi oynatamıyacağı bir ortam yaratmıştır. 2 .410.000 kilometrekarelik Osmanlı topragı 1.300.000 inmiş, 22 milyonluk nüfus 10 milyona düşmüştü. 3 milyona yakın Türk hayatını kaybetti.
1915 senesinin ilk günlerinde perişan haldeki Osmanlı topraklarına göz diken Avrupa Devletleri Sömürgelerinden devşirdikleri zavallı insancıkları kandırarak birer Leş Kargası gibi saldırıya geçerek bitap bir durumdaki Osmanlının son topraklarını da elde etmek i ve bu zavallı Osmanlıya son darbeyi vurup yok etmek için yedi düvel birleşip üşüştüler Anadolu ve Trakya topraklarına .Hintli,Avusturalyalı,Yeni Zellandalı,Somalili,Mısırlı,İngiliz,Fransız,İtalyan kimi ararsanız Osmanlıyı bitirmeye, Anadoluyu parça parça edip insanını İstiklalinden ve Hürriyetinden yoksun etmek için büyük bir iştah içinde koşuştular.
Nasıl bir adice oyundu bu. Mahv olmuş bir millete böyle son tekmeyi vurmak dünyanın en haince girişimi idi. Saldıranlar insan olduklarını iddia ediyorlardı. Medeni Avrupa Devletleri.
1915 Nisanında zavallı devşirme insancıkları saldırttılar Türkün üstüne . 1. Dünya Savaşında yerle bir olmuş,Anadolu ve onun insanı kendini düşünecek halde değilken üşüştüler başlarına.
Evet , anlayamadığımız ve anlatamadığımız bir olayın nasıl tarih sayfalarında yanlış ve yanıltıcı şekil verilerek Türklere mal edilmeye çalışıldığının en güzel tablosu burada yatıyor.
Bu durumdaki bir ortamda 1915 Ermeni Soykırımını Türkler nasıl yapabilirler ?
Türkler kendi canlarını ,kendi vatanlarını medeni geçinen bu canavar hainlerden saklamaya ,kaçırmaya çalışıyorken , kime kitlesel ölümler yapabilir ,kime böyle bir komplo kurabilirdi.Topraklarına saldıranlar Türkleri kesiyordu. Yakılan,yıkılan öldürülen ,ırzına geçilen Türkler mi Soykırım yapacaklardı ?
Kimin ,kime Soykırım için saldırdığı Çanakkaleden, İzmirden, Antepten belli değilmiydi.Bunları kendileri,kendi harp tarihlerinde kendi elleri ile yazdılar.
Kim uyduruyor bu soykırım yalanlarını, şaşmak lazım.
1915 te Güneydoğuda Fransızlar , Güneyde İtalyanlar var . Kaç Osmanlı askeri varki, 1.500.000 Ermeniyi katl etsin. Nasıl bir uydurmadır.? Olayları nasıl saptırmadır bu ?
Kendi yazdıkları tarihi okuyup yüzleri kızarmayan insanlar gün geçip utanacaklarına uydurma tarih notlarının altına imza koyup Türkleri suçlamaya kalkıyorlar.
1915 Anadolu günlerini Fransızlar , İngilizler çok daha iyi biliyorlar. Bunların harp notlarında böyle bir katliam olayı yer almıyor. Fransızlar Güneydoğuya hakimler. Osmanlı askeri bitap. Fransızlarla ordu değil sivil halk mücadele ediyor. Halk kendini , toprağını Fransıza kaptırmama mücadelesi veriyor. Ermeniye soy kırım yapmayı becerecek ne ordu var ne imkan. Türk halkı kendini ,vatanını ,çoluğunu çocuğunu bu ahlaksızların elinden kurtarma mücadelesinde.
Saldıran ve Anadolu da katliam yapan veya yaptıran Avrupa Devletlerinin ta kendisidir. Nereden çıktılar,neden geldiler kendileri de sonunda anlayamdılar amma 1915 Ermeni Katliamını Türklere yıkmanın maddeten, manen ve o günlerin imkanları dahilinde Türkler tarafından yapılmasının imkansızlığı ortada iken , bilinçsizce , cahilce , tarih ve kültür bilgisinden uzak medeni geçinen insanlarca yaratılması korkunç bir yalandan ibaret olduğu açıkca görülmektedir, Ermeni Soy Kırımının o günkü Osmanlının imkansızlıkları ile yapılması , 1.500.000 Ermeni Vatandaşı yok etmesi hayal bile edilemez.
Bu masalın kendileri tarafından yazılıp ,tarih bilincinden uzak insanlar tarafından inandırılmasının altında yatan ,kendi yaptıklarının tarih önünde örtbas edilmesi için yazılmış bir yalandır. Neden mi?
24 Nisan 1915 tarihini Ermeni Soykırım Tarihi olarak tanıdılar. Türkleri yok etmek için Çanakkaleye kendi ordularının ayak bastıgı günün tarihi de 25 Nisan 1915 saat 14.00 tür . Tarih kendi kendini anlatmada.
Türkler Ermeni Soykırımını 24 Nisan 1915 te yapıyor 1.500.000 Ermeni Vatandaş ölüyor, ertesi gün 25 Nisan 1915 te Dünya Türklerin boğazına sarılıyor,dünyanın en geniş devşirme kuvveti Anadolu topraklarına giriyor. Ne büyük rastlantı ?
Kabul edilmesi gereken bir durum varsa harp esnasında insanların ölmüş olmasıdır. Ancak bu karşılıklı olarak meydana gelen öldürme olaylarıdır buna Katliam veya Soykırım denilemez. Bu ,tarihi bilmemektir, cahilliktir, kötü niyettir. Ve tarihsel bir ayıptır. Dünya bilgisizlikten dolayı Türklere bu ayıbı yapmaktadır. Çünki Avrupalı medeniler Türklerden hınçlarını halen alamamıştır.
Burada uzun fakat tahrihsel olarak durumu bütün açıklığı ile anlatmaya yardım eden açıklamayı gerekli yerlerden yapalım, fakat bu bölümü çok dikkatle okuyalım,hepsi hatıralardan alınmadır;
ATATÜRK ÜN SIRDAŞI KILIÇ ALİ NİN ANILAR KİTABI Derleyen :Hulusi Turgut /İş Bankası Yayınları sayfa 69 : ‘’ İtilaf devletleri ,yani İngiltere –Fransa-Rusya-İtalya ve daha sonra Amerika nın bulunduğu bloğun kesin zaferinin asıl sahibi, savaşa son olarak katılan Amerikaydı.
Sınırları içine 7 Türk Vilayetini alan Yeni Ermenistan Devletinin kurulması kararı Amerikan Senatosunun onayından geçmişti. Başkan Wilson un Pariste başkanlık ettiği ve İngiltere yi Lloyd George, Fıransa yı Clemenceau, İtalya yı Orlando nun temsil ettiği Dörtler Meclis-i Alisi Yakındoğu ve Ortadoğu da kararlaştırılan hükümetleri uygulama görevini üzerine alan Amerika ya Ermeni Devletinin kurulacağı yerde alınacak tedbir ve yapılacak uygulamalar için tam yetki tanınmıştı.
İşte, 1 Eylül 1919 da emrine 17 savaş gemisi , 9.000 deniz asekri, cebinde rakamı dokuz sıfırlı ödeme çek defteri, Avrupa savaş sahnelerindeki Amerikan Kuvvetleri Başkomutanı General Persing e tanınmış uygulama yetkileri ile İstanbul a gelmiş olan Major General James G.Harbord un görevi, yeni Ermeni Devletinin kurulacağı yerleri görmek, incelemeler yapmak ve raporunu kongreye sunmaktı.
Tehlike gerçekten büyüktü: çünkü Bolşevik (Rus)ihtilalinden sonra Rus sınırları içinde kurulmuş Ermeni Devletinin kuvvetleri de sınırlarımıza yığılmıştı.
Istanbul da Türk milliyetçileri harekete geçmişler, Harbord la temas kurmuşlar, Istanbul daki Robert Kolej in Türk dostu müdürü ve öğretmenlerinin aracılığı ile, kafası efsanelerle doldurulmuş Amerikalı generale gerçekleri anlatmaya çalışmışlar, durumdan da Sivas ta bulunan Mustafa Kemal i , Halide Edip Adıvar Hanım ve Hüseyin Ragıp Baydur bey in ayrıntılı mektuplarıyla heberdar etmişler,Amerikalı Generalle mutlaka buluşmasını tavsiyede bulunmuşlardı.
Uzun uğraşılaradan sonra Hardord un Sivasa uğraması sağlanmıştı. İtiraf edeyim ki Amerkalı General in Sivas a geleceği öğrenildikten sonra ,Paşa nın bu ziyarete verdiği farklı önemi ve yaptığı hazırlıkları bizler yadırğamıştık. Paşa adeta bütün zamanını muhatabına gerçekleri açık seçik anlatabilmeye ayırmıştı. Görüşmeler için İdadi binasının öğretmeler odasını düzenledik. Geceleri için de Kitapçızadalerin evini hazırladık.
Görev geregi sivil giyinenlerimizin bile askeri kıyafet içinde karşılamada bulunması emrini almıştık. Paşa konuğunu askeri törenle karşılayacaktı. 3. Kolordunun takviyeli bandosu, şehrin ileri gelenleri, heybetli bir kişi olan Sivas Valisi Reşit Paşa nın kendisine pek yakışan-jekataty a- benzeyen istanbulinli kılığı, elverdiğince temiz giydirilmiş kız-erkek öğrenciler ve bunlar içinde biri kız biri erkek iki minik öğrencinin konuğa sunacakları çiçek buketi ve arka planda da Sivas ın yerel kıyafetleri içinde atlı yörükler yer aldı.
Paşanın yananıda ,İngilizcesi çok mükemmel olan Hüseyin Rauf Orbay ve dört Avrupa dilini ana dili gibi konuşmasıyla ün yapan Alfred Rüstem bey vardı
Harap ve adeta başıboş yerlerden geçerek geldiği ,coğrafyası nedeni ile savaşın tahribatından bir ölçüde korunmuş Sivas ta böyle bir karşılayaı beklemediği her halinden belli olan Amerikalı generalin çehresi halen gözlerimin önündedir. Tören bölüğünün başındayım, Kendisine doğru ilerleyen Rauf bey Pşayı takdim etti. Harbord un dünyada kim olursa olsun ,ilk gördüğünde muhakkak etkisi altında kalacağı,hiç değilse inceleme ihtiyacı duyacağı Mustafa Kemal ,n hele gençlık çağının o olgun devresindeki Mustafa Kemal in sarşın çehresine hayret içinde daldığına tanık oldum. Hakkında çok şey dinlediği belliydi. Paşa, o bir anda herşeye hakim olma mizacı ile generalin elini sıktı ve onu, bizim saf tuttuğumuz tören kıtasına doğru ilerletti. Selam ti’si ,önce ordu kararğahı, dahasonra Heyet-i Temsiliye nin hemen hemen bütün kadrosunu oluşturan ,çoğunluğu subay olan ,eğitim didplinine sahip tören bölüğü önünden geçinceye kadar sürdü. Reşit Paşa yı hükümeti temsil eden kişi olarak general e bizzat Musfata Kemal takdim etti. Böylelikle Sivas ta kendisnin başında olduğu hareketin, ülkeyi ve millet temsil ettiğini anlatmak istiyordu. Daha sonra milletvekili olan Sivas İdadisi öğretmenlerinden Kemal Bey in minik yavrulara öğrettiği İngilizce ‘ hoşgeldi ‘ le ellerindeki çiçek buketini sunmaları üzerine konuk general durdu, hem buketi aldı, hem de onlara doğru eğildi,

çehrelerine kendisine analtılanlarla gerçekleri öğrenmek istercesine bir süre baktı, dudaklarında tebessüm, teşekkür etti.
Bu konukseverliğin eksiksiz yerine getirilmesine neden bu kadar önem verildiği bizlerce bilinmiyor değildi. Haksız iftiraların ve olumsuz propagandaların etkilerini Yeni Dünya insanlarının kafasından silmek zorundaydık.
Paşanın ,Harbord un gelişine neden bu kadar hassaiyet gösterdiğini, zaferden sonra, Amerika nın yine bir asker olan Büyükelçisi General Sherrill i kabul ettiği günün ertesinde kendisinden dinledim. Amerikan Büyükelçisi ne Türk Ulusal Mücadelesi ni bütün evrekleriyle anlatmış olan Paşa ,soruma şu yanıtı vermişti ; ‘’Amerika sahip olduğu olanaklarla bir dünya devleti… Temsil ettiği özgür düşünce felsefesiyle de bize yakın… Türk leri ve Türk Cumhuriyetini olduğu gibi tanırsa aramızda gerçek olan dostluk kurulur ve bu dostluk iki taraf için olduğu kadar dünya için de hayırlı olur. O günlerde General Harbord a gerçekleri anlatmayı başaramasaydık çözümü güç olan oldubittilerle karşılaşabilirdik ‘’
General Harbord la Mustafa Kemal görüşmeler iki gün sürdü. Kalabalık Amerikan Heyetinin Erzuruma gitmesine karar verildi. Ermeni vahşetinin asıl sahnelendiği yer Erzurum du. Durum Kazım Karabekir Paşa ya ayrıntılı olarak bildirildi. Paşa Amerikan heyetine refakette Hüsrev Gerede ve beni memur etti.
Biz bu tehlikeli ve zorlu engelleri aşmaya çalışırken Istanbul dan Saray ve Bab-ı Ali nin nasıl ümitsizlik içinde olduğunu gösteren dehşet verici bir haber geldi. Padişah Vahdettin ,ülkeyi ve devleti İngiliz himayesine teslin eden anlaşmayı 12 Eylül 1919 da imzalamıştı. Londranın resmi onayına kadar gizli tutulan metnin bize ulaştığı 26 Eylül de General Harbodr ve heyeti ile Erzurum yolundaydık.
Mustafa Kemal Paşa, Sivas tan ayrılırken Hüsrev e ve bana ,Amerikalı Generale her şeyi olduğu gibi ve yerinde çok dikkat etmemizi emretmişti.
Kalabalık Amerikan heyeti yavaş yol aylıyordu; çükni ücra köyler bile Ermanilerin vahşetinden kurtulamamıştı. Ermeniler zaman zaman birbirlerinede saldırmışlardı. Cinayetlerin kendi eserleri olduğunu ,haksızlığa uğramış Ermenilerin tanıklığıyla kanıtlıyorduk.
Amerikan heyetinde Ermeni asıllı görevlilerde vardı. Gerçekleri anlatabilecek Ermaniler arasından özellikle yaşlıları seçiyor, doğruları onların ağzından dinlemelerini tercih ediyorduk.
Kazım Karabekir Paşa, Sivas takine benzer bir törenle Amerikan generalini karşıladı. Erzurumdaki kolordumuz diğerlerine göre dolgun kadroluydu. Mondros Mütarekesini izleyen ggünlerde ,Kazım Karabekir ve Ali Fuat Paşalar, biri Mavera-yı Kafkas (Kafkas ötesi) diğeri Yıldırım Orduları Grubu nun erimemiş güçlerini hızla Anadolunun içlerine çekmişler ve merkezi Erzurum daki 15 , merkezi Ankara daki 20. Kolordular, o dağılma ve erime sürecinde ulusal mücadelenin iki sağlam varlığı olabilmişlerdi.
Kazım Karabekir, Hüsrev le benden, General Harbord un Sivas taki resmi görüşmeler dışındaki yaşantısı hakkında bilgi aldı. Bizin Erzuruma hareketimizden çöce ,sonraki

Trabzon Milletvekili olarak Meclise katılan Deniz Binbaşısı Ali Şükrü bey i Trabzondan getirtmişti. İhtisasını Amerika da yapmış olan Ali Şükrü Bey, İngilizceyi mükemmel bildiği gibi, bilgili bir aydındı da. O kadar ki General Harbord kendisine, Sivas taki görüşmeleri yürüten Rauf ve Alfred Rüstem beyleri kastederek : Mesela İtalyada İngilizceyi siz Türkler kadar güzel konuşan subaylara rastlamadım , Hayret ediyorum demişti.
Rus kuvvetlerinin önünde Erzuruma giren Ermenilerin başında Osmanlı Meclis-i Mebusan ında Erzurum u temsil eden Karakin Pastırmacıyan vardı. Svaşl birlikte Rusyay kaçan bu adam Arman Garo (Ermani Kahramanı) adını almış ,topladığı Rus asıllı Hınçak-Taşnak komitacılarıyla Erzurum da yapmadığı vahşeti bırakmamıştı. Karakin Pastırmacıyan dan sonra Erzurum a Antranik gelmiş ve vahşeti, Rus Generali Rudçevsky nin kendisini şehirden uzaklaştırmaya mecbur bırakacak kadar korkunç boyutlara ulaştırmıştı. Antrik in zulmünden, kendilerine katılmayan Ermeniler de kurtulamamıştı. Çevredeki dağlara, kuytu yerlere gizlenmiş olana Ermeniler, Türk ordusunun şehri geri almasından sonra ortaya çıkmışlardı. Kazım Karabekir Paşa, ancak görüldükten sonra inanılabilinecek bu sert gerçeklerle Amerikan generalini karşı karşıya getirmişti. Kafileden bir durak önce ayrılarak onlardan önce şehre girmiş, Mustafa Kemal in özel mektubunu Kazım Karabekir Paşaya vermiştim. Paşa mektubu yanımda okumuş ,bana Amerikalı generalin Sivas temasları hakkında tamamlayıcı sorular sormuştu. Özellikle yolarda gördüğü yanık ve yıkık beldelerin kimler tarafından bu hale getirildiğini, yerlerini terk etmemiş Ermenilerden öğrendiğini anlattığımda : Gerçekleri burada yerinde görecek demişti.
Erzuruma gelişimizin ikinci günü, Amerikan heyetinin konuk edildiği Dumluzadelerin konağına Erzurumlu Türk kadınlarının giydiği, bedeni tamamen örten Car içinde bir kadının girdiğini gördük. Öyle tek başına gelen kadının kim olduğunu merek ettik.
Daha sonra öğrendik ki Ermeni imiş ve Merzifon Amerikan Kolejinde hemşire olarak çalışıyormuş. Ermeni komitacılarının Rus kuvvetleri önünde şehre girerken onlara sağlık personeli olarak katılmış. Fakat şehirde yapılan vahşeti görünce dayanamamış, karşı çıkmış, ölümle tehdit edilince iki Türk çocuğunu yanına alarak Rus kumandanlığına sığınmış.Rus hastanesinde hizmet görmüş.Şehir kuvvetlerimiz tarafından geri alınınca hayatını kurtardığı iki çocuğun ailesi de onu himayelerine almış.. Olayların içyüzünü öğrenmeye Amerikalı generalin geldiğini öğrenince Türk kadın kılığına girerek kendisinin yanına girebilmiş ve olanı biteni anlatmış.
Harbord un heyetinde Ermeni asıllı Amerikalı iki kişi ile Istanbul dan Patrikhanenin verdiği üç tercüman vardı. İngilzce de bilen bu Ermeniler , Türkçe metinleri İngilizceye çevireceklerdi. Sivas ta Rauf ve Rüstem beyler, Erzurumda Ali Şükrü ve İrfan beyler, metinleri diledikleri biçimde aktaracak bu Ermenileri sürekli kontrol altında bulundurmuşlardı. Nitekim heyyeteki Ermenilerden biri ,kıyafetinden Türk zannettiği hemşirenin yanında arkadaşına Ermenice : Tercümeleri istediğin gibi yap..Dikkatli ol …. deyince Ermeni hemşire bunu da Harbord a söylemiş ve general kendisini Erzurumdan ayrılıncaya kadar yanından ayırmamıştı.
Bizim camilerimiz, medreselerimiz, hatta kabristanlarımız haraptı. Buan karşılık Ermeni Kiliseleri,okulları,mezarları olduğu gibi yerindeydi.

Bazı Türk mahallerinde taş taş üstünde kalmamıştı. Buna akrşılık Ermenilerin kalabalık olduğu mahalleler olduğu gibi duruyordu. Kazım Karabekir, Harbord un Erzurum dan Kars a ordean Ervan a kadar uzanacağını öğrenince , geçeceği yolları Ermeni vahşetinin kümelendiği yöne belirledi. Zaten şehirler ve kasabalar bu doğrultudaydı ve Rus ordusunun izlediği aynı yol üzerindeki yerleri Ermani komitacıları yakıp yıkmışlardı.
Harbord , geldiği gün nasıl samimi ve saklanacak bir günah veya ayıbı olmayanların rahatlıyla karşılanmışsa, giderken de davasında haklı olan insanların iç rahatlıyla uğurlandı.
Karabekir in elini sıkarken ; Gerçekleri yerinde gördüm . demişti
General Harbord Erzurumdan Kars doğrultusunda ayrıldığı gün , Hüsrev beyle , ben Sivas a döndük.
Amerika-İngiltere- Fransa nın Ermenilere bırakılmasını kararlaştırdıkları Türk toprakları üzerinde uygulama planı hazırlayacak olan Amerikan generali gerçekleri yerinde görmüştü. Buralar her haliyle Türk tü ve kendisine anlatılanlar ustalıkla uydurulmuş bir masaldıı. Yok edilmiş olanlar Ermeniler değildi, Yok edilmesine çalışılanlar Türklerdi. İnsafsızca ve vahşetle yakılıp yıkılan Türk ün öz malıydı.
Kazım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal Paşa ya götürülmek üzere mektubunu verirken : Benim için kendisini kucaklayınız. Haklarımızı artık kendi kudretimizle koruyabiliriz dedi
Nitekim öyle oldu. Ulusal Mücadele nin ilk zaferini Doğu Cephesinde kazanacaktık.
Amerina Generali Harbord un Sivas Erzurum ziyaret ile gerçekleri görmesinden sonra önlediği Türk sınırları içinde Ermenistan kurulması planı uygulamaya konulmamıştır.
Ancak doğu cephesindeki bu açık yürekliliğin getirdiği zaferi Güneydoğu Fransız cephesinde göremiyoruz. Arap Aşiretlerinden yeterli desteği temin edemeyen Fransa bu cephede Doğu cephesinden kuyruk acısı olan Ermenileri yanına alarak Türk kuvvetlerinin üzerine Fransız kuvvetlerinin ön saflarında kullanmıştır. Burada da en büyük mezalim Fransızlar Ermenilere yaptırmışlardır.
Maraş ın Ermeni-Fransız kuvvetlerinin elinden ne büyük zorluklarla kurtarıldığı bilinmektedir, fakat Antep te de zorlanılmaktadır.