KUTSAL KİTABIM

Kutsal Kitabın Aslının Ne Söylediğini Bugün Biliyor Muyuz?
BUGÜN insanlar, haberlerin hem içerikleri, hem de bolluklarından dolayı sık sık yakınır. Kimse genellikle haberlerin tümünü tam anlamıyla kavrayıp için sindiremez. Birçok insan da, haberlerin doğruluğunu kontrol edemediği için, olaydan kuşku duymaktadır. Bununla birlikte, haberler, genellikle olduğu gibi kabullenilmektedir. İnsanlar, hayatlarını bunlara göre ayarlamağa çalışır.
Fakat Mukaddes Kitaba gelince, pek çok insanın kuşkulanması yerindedir. Bu kişiler sık sık şöyle soruyorlar: “Neden hayatımı Mukaddes Kitaba göre ayarlayayım? Tanrı’dan olduğu söylenen ‘haberlerin’ gerçekten O’ndan geldiğinden nasıl emin olabilirim? O’ndan gelmiş olsa bile, yüzyıllar boyunca bunun değiştirilmiş olmadığını nasıl bilebilirim?”
Siz de, bu yukardaki soruları kendinize sorunuz mu? Bu sorulara yanıtları vermeyi bu mektubumda hedef edindim. Kutsal kitap, Tanrı Yehova’nın yazılı sözü olmakla kalmaz, Tanrı’nın amacını ve bunu nasıl gerçekleştireceğini ayrıntılı anlatan tek kitaptır.
Kutsal Kitap hakkında doğan diğer soruları günümüze kadar nasıl geldiğini tercüme farklılıklarını anlatacağım bu yazı serisini beğeni ile irdeleyeceğinizi hem ümiy ediyorum hem de eminim çünkü, bu kitap içerini tam anlamak yaşamsal önem taşır!
Kutsal Kitap, bir kişinin şahsiyetinde kalıcı değişiklikler meydana getirmesi gerektiği düşünüldüğünden, böyle bir kitabın güvenilirliğinin yakından incelenmesine gerek duyulur. Böyle bir incelemenin yapılmasını zaten bizzat Kutsal Kitap teşvik eder. Bir Kutsal Kitap yazarı bunu şu şekilde dile getirdi: “Ey sevgililer, her ruha (ilham edilmiş ifadelere – YD) inanmayın, fakat Allahtan mıdır diye ruhları (ilham edilmiş ifadeleri – YD) imtihan edin, çünkü dünyaya çok yalancı peygamberler çıkmışlardır.”—I.Yuhanna 4:1.
Kutsal Kitap incelemesi ve kişisel tutumumuz: Kutsal Kitabı incelerken, şahsınız, dürüst ve samimi olmalıdır. Şahsen, önceki görüş ve fikirlerine zıt olsa bile, gerçek bulguları kabullenmeğe hazır olmalıdır. Fakat Mukaddes Kitabın doğruluğunu ortaya koyabilecek böyle bir inceleme gerçekten yapılabilir mi?
*Bundan sonra Kutsal kitap’tan yapacağım ayet iktibaslarını kaynağını değinmediğim sürece, Kitabı Mukaddes veya Kutsal Kitap Orijinal kayıtlarını dikkate alan ve Orijinal metinlere sadık kalan çevri Yeni Dünya Çevrisi’nden (YD) yapacağım. Ayetleri elinizdeki çevri veya diğer çevrilerle karşılaştırmanızı öneririm.
Kısım 1: Kutsal Kitapta Tekvin ila Vahiy Kayıtlarında Çelişkiler Var mı?
KUTSAL KİTAP, ‘Tanrı’nın yalan söylemesi imkânsızdır’ der. (Bakınız: İbraniler 6:18) Bundan dolayı, O’nun kitabı, tutarsızlıklar ve önemli çelişkilerle dolu olursa, nasıl Tanrı’nın Sözü olarak adlandırılabilir? Böyle bir şey asla olamaz. Şöyle sorabilirsiniz: ‘O halde neden çelişkilere rastlıyoruz?’
Yüzyıllar boyu büyük çaba harcanarak, el yazmasıyla çoğaltılan ve o günlerin yaygın dillerine tercüme edilmesine ihtiyaç duyulan bir kitapta da muhtemelen bazı yazım farklılıkları yapıldı. Fakat bunlardan hiçbiri, Kutsal Kitabın bir bütün olarak ilham edilişi ve otoritesi üzerine şüphe düşürecek kadar büyük ve önemli olmamıştır. Dikkatle yapılan bir inceleme, görünüşteki çelişkiler için dürüst bir çözümün mevcut olduğunu gösterebilir.
Kutsal Kitapta çelişkiler olduğunu iddia edenler, çoğu kez tam bir araştırma yapmadan,Kusal Kitaba inanmak veya onun tarafından yönetilmek istemeyen kişilerin, dürtüleriyle bu görüşü kabul etmişlerdir. Kutsal Kitap, Süleymanın Meselleri 18:13’te “dinlemeden cevap vermek, insan için sefahet (Akılsızlık -YD)ve utançtır” diye uyarır.
Bazı kişiler arasıra Kutsal Kitap yazarlarının, sayılarla ilgili meseleler, olayların kronolojik sırası, iktibasların sözleri ve benzer konularda daima uyum içinde olmadıklarını iddia ederek, duruma itiraz ederler. Fakat bir an düşünün; bir olayı gören bir kaç görgü tanığından ne gördüklerini yazmaları istenseydi, tüm ifadeleri söz ve ayrıntılarla ilgili, tamamen aynı olacak mıydı? Eğer yazılanlar tamamen birbirinin aynı olsaydı, yazarların aralarında gizlice anlaşıp yazdıklarından şüphe etmeyecek miydiniz?

Böylece Tanrı, Kutsal Kitap yazarlarının kendilerine özgü üslup ve sözleri kullanmalarına izin verirken kendi düşüncelerini ve önemli gerçekleri tam olarak aktarmalarını sağladı.
Önceki kayıtlardan yapılan iktibaslar, yeni yazarların amaç ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere biraz farklı kelimelerle ifade edilmiş olabilir, buna rağmen temel anlam ve asıl düşünceler korunmuştur. Olayları gruplandırmak için de aynı şey söylenebilir. Bir yazar, olayları tam olarak kronolojik sıraya göre yazarken, başka biri olayları belirli fikirlerle ilgili bağlantılara göre sıralayabilir. Benzer şekilde bir yazar kendi görüş açısına göre olayların bir özetini verecek belirli şeyleri yazmayabilir.
Örnek: İncil yazarı Matta, İsa tarafından gözleri iyileştirilen iki körden söz ederken, Markos ve Luka sadece bir kişiden söz ederler. (Karşılaştırınız: Matta 20:29-34; Markos 10:46; Luka 18:35) Matta’nın bu kaydı çelişkili değildir. Markos ve Luka, sadece İsa’nın konuştuğu adama dikkatlerini verirlerken, Matta, verdiği rakamda daha titiz davranır.
Zamanı ölçmek için farklı yöntemler: Yahudi milleti, her biri yılın farklı zamanlarda başlayan, kutsal ve dünyevi olmak üzere iki takvim kullanırlardı. Aynı olaya değinen yazarlar değişik ay ve günleri verdiklerinde, sadece farklı bir takvim kullanmış olduklarından böyle yazmış olabilirler. Doğulu yazarlar, kesirli sayıları pek az kullandıklarından, bir yılın kısımları tam olarak sayılırdı. Yuvarlak sayı olarak en yakın tam sayı alınırdı. Örneğin, Tekvin’in 5. babında bulunan soy hattı kayıtlarında bu nokta görülmektedir.
“Çelişkileri” Çözmek: Kutsal Kitapta, acaba bazı ayetlere tam olarak ters düşen ayetler yok mudur? Bazı Kutsal Kitap eleştirmenleri tarafından gösterilen birkaçını ele alalım. Tekvin 2:2’de Tanrı’nın “bütün işten” istirahat ettiğini söyleyen kayıt vardır. Bununla ters düşen, İsa’nın, Yuhanna 5:17’de Tanrı “şimdiye kadar işlemektedir” diyen sözüdür. Fakat bağlamın gösterdiği gibi, Tekvin’deki kayıt, Tanrı’nın maddi yaratma işlerinden söz eder, oysa İsa, Tanrı’nın insanlık için sağladığı rehberlik ve özenle ilgili işlere değinir.
Diğer bir örnek, Çıkış 34:7 ile Hezekiel 18:20 ayetleriyle ilgilidir. Birinci ayette Tanrı “babaların günahını oğullarda, ve oğulların oğullarında” arayacağını söylerken, ikincisinde “babanın fesadını oğul taşımaz” der. Bu iki ayet acaba neden çelişkili gibi görünür? Durum ayetlerin bağlamlarından anlaşılır. Önceki ve sonraki ayetleri ve ortamı incelemek yeterlidir. O zaman Tanrı sadece babaların değil, oğulların ve torunların da cezalandırılacağını söylediğinde, İsraillilerin kendisine karşı suç işleyip esarete götürüldükleri takdirde, bir millet olarak sonucun ne olacağına değindiği anlaşılır. Öte yandan bir oğulun, babasının suçundan sorumlu olmayacağını söylerken, kişisel sorumluluk hakkında konuşur.
Matta 1:18-25 ve Luka 1:26-38’de yazılı olan İsa’nın doğum kaydı gibi kayıtlarda da benzer farklar bulunabilir. Fakat onlar acaba bir çelişki midir?
Ünlü bir kişinin iki ayrı biyografisini hiç okudunuz mu? Eğer okudunuzsa, bu biyografilerin çelişkili olmadıklarını ancak farklı ayrıntılara değindiklerine dikkat ettiniz mi? Bu, çoğu kez yazarın kişisel izlenimlerinden veya kullandığı kaynaklardan dolayıdır. Aynı zamanda yazarın, anlatmak için neyi önemli saydığına, görüş açısına ve eserini yazdığı okuyucuların düşüncesiyle de bağlantılıdır. Böylece Milletlerden olan okurlar için yazılan kayıtlar, bazı gerçekleri zaten anlayan ve kabul eden Yahudilere yazılanlardan farklı olacaktı.
Bunlar, dikkatli bir inceleme olmaksızın birbiriyle çelişir gibi görünen Kutsal Kitaptaki pasajlardan sadece birkaçıdır. Fakat yazarın görüş açısı ve bağlamlar zihinde tutularak, dikkatlice incelendiğinde, onların çelişki olmadığı, sadece ek araştırmayı gerektiren pasajlar oldukları sonucuna varılır. İnsanların büyük çoğunluğu bu tür çabalar harcamaz. Sadece “Kutsal Kitap çelişkilidir” demeyi çok daha uygun ve kolay bulurlar.
Kutsal Kitap Güvenimize Layıktır: Tanrı’nın Kutsal Kitapta ruhu (etkin faal Kuvveti), kayıtlarını yazmaları için Kutsal Kitap yazarlarına büyük bir anlatım özgürlüğü vermiştir. „Kendisi, Tanrı’nın eski devirlerden beri kutsal peygamberleri aracılığıyla sözünü ettiği, her şeyin geri verileceği zamana dek gökte beklemelidir.“ (Elçilerin İşleri 3:21) Böylece onlar, gördükleriyle işittiklerini renkli ve canlı bir şekilde kaleme aldılar. Bununla birlikte aralarındaki farklılıklar gerçekte onların güvenilir ve dürüst olup gizlice anlaşarak yazmadıklarını kanıtlar. „Biz size Efendimiz İsa Mesih’in gücünü ve hazır bulunuşunu kurnazca uydurulmuş masallara dayanarak bildirmedik, çünkü onun ihtişamına kendi gözlerimizle tanık olmuştuk. Kendisine o muhteşem ışıktan, “Bu Benim sevgili oğlumdur, ondan memnunum” sözleri geldiğinde, Babamız Tanrı tarafından onurlandırılıp yüceltildi. Evet, onunla birlikte kutsal dağdayken, gökten gelen bu sözleri biz de duyduk. Sonuç olarak, daha kesin bir peygamberlik sözüne sahip olduk. Sizler de, gün ağarıp sabah yıldızı doğuncaya dek, karanlık yerde, yüreklerinizde ışık saçan bir kandil gibi olan bu söze dikkat etmekle iyi yapıyorsunuz. Her şeyden önce şunu biliyorsunuz ki, Kutsal Yazılardaki hiçbir peygamberlik sözü kişisel yorum değildir. Çünkü peygamberlik sözü hiçbir zaman insan iradesiyle ortaya çıkmamıştır; insanlar kutsal ruhun yönlendirmesiyle, Tanrı’dan aldıklarını aktarmışlardır.“ (2. Petrus 1:16-21)
Anlatımlarında farklılık bulunurken, yazarların tümü, aynı yönü işaretlediler, aynı maksadı yansıttılar: Yehova Tanrı’nın, insanlığı mutlu etmek için neler yapacağını ve insanların da, Tanrı’nın lütfunu kazanmak için neler yapması gerektiğini göstermek.— „anlayışı yardıma çağırır, sağgörüye seslenirsen ve tüm bunları gümüş arar gibi arar, define araştırır gibi araştırırsan, işte o zaman Yehova korkusunun ne olduğunu anlar, Tanrı bilgisini bulursun. Çünkü hikmet Yehova’dan gelir; bilgi ve anlayış O’nun ağzından çıkar.“ (Özdeyişler 2:3-6) „Böylece sen de doğruluğu, adaleti ve dürüstlüğü, erdem yolunun ne olduğunu anlarsın.“(Özdeyişler 2:9)
Kutsal Kitap akıl gücümüze seslenen bir kitaptır. Baştan sona kadar uyum içindedir. Kendisiyle asla çelişmez. 66 kitabın (İngilizce King James Version’a göre, 1.189 bap ve 31.173 ayet) tümü de tamamen güvenimize layıktır. Evet, Kutsal Kitaba güvenebiliriz.
[Düşünme Çerçevesi: Kutsal Kitapta “Çelişkiler” Bulursanız Acaba Şu Sebeplerden Olabilir Mi?] ♦ Belirli tarihsel gerçekler veya eski adetleri bilmediğiniz için mi?
♦ Ayetin bağlantılı olduğu düşünceleri gözönüne almadığınızdan mı?
♦ Yazarın görüş açısını görmezlikten geldiğiniz için mi?
♦ Yanlış dinsel düşünceleri Mukaddes Kitabın gerçekten öğrettiğiyle bağdaştırmaya çalıştığınız için mi?
KUTSAL KİTABIN DEĞİŞMEMİŞ OLDUĞU DOĞRULANMIŞTIR: Bu Kitap çok eski olmakla birlikte, birçok eski Kutsal Kitap el yazmasının onun içindekileri doğruladığı dikkate değer. Dünyanın her tarafında bulunan kütüphanelerde ve özel kolleksiyonlarda binlerce eski Kutsal Kitap el yazması vardır. Bunlar, bugünkü Kutsal Kitabın, zamanın verdiği zararlara dayanabildiğini ve içindekilerin günümüze kadar değişmeyen şekilde nakledildiğini göstermektedir.
El yazmalarını kontrol etmek mümkündür? Örneğin, çoktan beri mevcut olan Almanya’daki Institute for New Testament Textual Studies (İncil Metninin Araştırma Enstitüsü) elindeki yaklaşık 5.300 İncil (Yunanca Kutsal Yazılar) el yazısının yüzde 95’ini mikrofilm veya fotoğraflarla tespit ederek bilimsel incelemeye sunmuştur. Böylece ilgili, ziyaretçi bir bilim uzmanı olsun ya da olmasın, uzmanların yardımıyla Kutsa Kitabın 20. yüzyılımıza kadar ne oranda doğru nakledildiğini öğrenebilir. İncilin asıl yazılışıyla en eski papirüs el yazma kopyaları arasında 25 yılı geçmeyen çok kısa bir süre vardır. Böylece Kutsal Kitabın, eskiden yazılmış olan her hangi bir eserden daha güvenilir şekilde bize ulaştığı iddia edilebilir. Das Buch der Bücher (Kitapların Kitabı) adlı eserin 3. sayfasında Karl Ringhausen şöyle diyor: “Jül Sezar, Galya Savaşı eserini İsa’nın doğumundan 52 yıl önce yazdı. Oysa daha sonra yazılmış olan onun en eski kopyaları, Milattan Sonra dokuzuncu yüzyıla aittir. Yunan filozofu Eflatun (M.Ö.427’den 347) felsefi eserinden elimizdeki en eski kopya, Milattan Sonra 895 tarihini taşımaktadır. Eski kitapların ilk yazılışıyla, yani orijinal kaleme alınışıyla en eski kopyaları arasında genellikle yaklaşık bin yıl veya daha fazla zaman vardır.” O döneme ait eski kopyaların sayısı hakkında The Bible From the Beginnig (Başlangıçtan Beri Kutsa Kitap) eseri şöyle der: “Toplam olarak klasik el yazmalarının sayısı, Kutsa Kitabınkine oranla bir avuç kadardır. Hiçbir, eski kitap, Kutsal Kitap kadar tasdik edilmiş değildir.”
Kutsal Kitap çağdaş eserlerle karşılaştırıldığında nasıl bir durum ortaya çıkar? İlginç olarak yakın geçmişte yaşayıp şimdi hayatta olmayan bazı yazarların eserlerinin asıl metinlerinin gerçek içeriği hakkında bile kesinlik yoktur. Bundan başka, Goethe, Schiller, Hölderlin ve birçok başka Alman, yazarlarının eserlerinden eleştiriler denilen çalışma nüshaları vardır. Bunlar, bilimsel şekilde asıl metine yeniden tespit etme girişimleridir. Uzmanlar, sık sık, hangi metnin yazarın asıl sözlerini yansıttığını tartışmaktadırlar.

Siyasetin parmağı: Mao Tse-tung’un ölümünden sonra herkes bütün derlenmiş yapıtlarının beşinci cildi için uzun süre bekledi. Çinli uzmanlara göre, gecikme, memleketin yönetimindeki iç siyasal istikrarsızlıktan kaynaklanmakta ve yazıdaki hangi sözlerin Mao’nun kaleminin bir ürünü olduğu yönünden uzlaşmazlıklar yansıtmaktaydı. Sonuçta beşinci cilt çıktı, fakat pek çok uzman, doğruluğundan kuşkulandıklarını belirttiler.
KUTSAL KİTAP NEDEN O KADAR FARKLIDIR? Kutsal Kitap, yakın geçmişte yazılan bu eserlerden ne kadar farklıdır! O, diğerlerinden çok daha eskidir, fakat buna rağmen onun metninin değişmemiş olması özelliği onu diğerlerinden ayırmaktadır. Bu iş nasıl oldu? Daha eski zamanlardan gelmekle birlikte, Mukaddes Kitabın şimdiki şeklinin güven verecek kadar hatasız bir şekilde ve değişmeden bize ulaşması nasıl mümkündür?
İlk önce, Kutsa Kitabı kopya edenlerin ve yardımcılarından çoğunun, Kutsal Kitap’a ve onun kaynağı olan Tanrı’ya karşı büyük saygıları vardır. Masoretlerin (Milattan Sonra altıncı ile onuncu yüzyılları arasında yaşayan bir Yahudi Mukaddes Kitap bilginleri grubu) hata yapmamak ve Kutsal Yazılarda tek harfi bile atlamamak gayesiyle Mukaddes Kitap metninin her satırının harflerini titizlikle saydıkları bilinmektedir. Bu güvenilir uygulama, yani Mukaddes Kitabı kopya ederken hata yapmamak veya bir tek harfi bile atlamamak için uygulanan bu yöntem çok daha önce de denenmiş olabilir. İsa, Dağdaki Vaazında: “ Gerçek şu ki, gök ve yer silinip gitse de, Kanunun en küçük bir harfi, hatta bir noktası bile silinmeyecek ve her sözü gerçekleşecektir. „ (Matta 5:18)
Kopyacıların Mukaddes Kitap metninin saflığını ve doğruluğunu bir şekilde korumağa çalışmaları, İşaya kitabının tümü içinde olmak üzere, birçok metinden oluşan ve MÖ birinci ile ikinci yüzyıllara ait olan Ölü Deniz Tomarlarının neden hemen hemen fark göstermeden günlerimizdeki metne uyduğunu açıklar.
İkinci olarak, bu bilginler ve kopyacıların çoğu, şeref kazanmakla değil, sadece işleriyle, yani Kutsal metni nakletmekle ilgileniyorlardı. Gerçekte bu adamlar, el yazmalarının doğru şekilde kopya edilmesini veya Mukaddes Kitabın metnini korumak üzere onları kullanacak bilginlere teslim edilmesini sağlamak için, sık sık kazandıkları onuru, mallarını, sağlıklarını, hatta hayatlarını bile feda ettiler.
Örneğin Konstantin von Tischendorf, 4. yüzyılın en güvenilir Kutsal Kitap el yazmalarından birini elde etmek için, 19. yüzyılın ortalarında çöldeki zor yolculuğun tehlikelerini göze almağa hazırdı. Önce o, Sina Dağındaki St. Katerin manastırında iken, Mukaddes Kitabın el yazmalarını bir kağıt sepetinde bulmuştu.
Üçüncü olarak, Mukaddes Kitabın metninin doğru şekilde nakletmeğe büyük özen gösterenlerden birçoğunun, Tanrı’nın Sözüne karşı büyük sevgisi vardı. Bir Mezmur yazarı gibi, onlar, Tanrı’nın Sözünden zevk alıp, Kutsal Kitap metnini başlarına sunmaktan dolayı sevinç duydular.— „ Ne mutludur o insan ki, kötülerin öğüdünü rehber almamış, Günahkârların yolunda durmamış, Ve alaycıların arasında oturmamıştır. Zevki Yehova’nın kanununda bulur, O’nun kanununu gece gündüz, üzerinde düşünerek okur.“ (Mezmur 1:1-2)
Dördüncü ve en önemli neden ise, Kutsal Kitap’ı kaleme aldıran Tanrı’nın, ilham vasıtasıyla onun yazılışına bizzat neden olduğudur; bunu unutmamak gerek. O, Kutsal Kitap üzerinde çalışanların, insanın en derin duygularına dokunan ve hayattaki ‘şeyleri doğrultmasına’ yarayan Kendi sözlerini yazmaları için onlara gerekli yardımları sağlamıştır. „Kutsal Yazıların tümü Tanrı ilhamıdır ve öğretmek, yanlışı göstermek, düzeltmek ve doğruluk yolunda terbiye etmek bakımından yararlıdır. Bu sayede Tanrı adamı, her iyi iş için tam anlamıyla yeterli ve hazırlıklı olabilir.“ (2. Timoteos 3:16-17) Bizzat Sözünün bugüne kadar doğru şekilde nakledilmesini sağlaması da akla uygundur. Öyle ise, her isteyrn kişi, Kutsa Kitabın aslının ne söylediğini bugün gerçekten güvenilir şekilde bilebilir.

Mukaddes Kitaba İnanabilir misiniz?: Günümüz dünyasında bile Kutsa Kitaba yaygın olarak inanılmaktadır. Örneğin, yakın geçmişte Amerikalılar arasında yapılan bir kamuoyu yoklamasına katılanların yüzde 80’i, Kutsa Kitabın Tanrı’nın ilham edilmiş Sözü olduğuna inandığını belirtti. Türkiye de, yaşadığınız yerde gerek Hıristiyan veya gerekse de İslam inanısında olduğunu belirten Kitaba Kitaba inananların oranı ister böyle yüksek oranda veya isterse düşük olsun, bu kişilerin kilisede veya *Camilerde kendilerine Kutsa Kitabın içeriğinin öğretilmesini beklemeleri doğaldır. Fakat bir gerçek, genellikle onlara böyle bir öğretim verilmez. Örneğin, ölümden sonra canın cezalandırılması öğretisini ele alalım.
*[Ek Bilg Çerçevesi: Mukaddes Kitap Hakkında Kuran Ne Der?] Kuran, Tevrat ve İncil’i “aydınlatıcı Kitap” olarak adlandırır (Âli İmran [3]:184; Fâtır [35]:25). Kuran’daki birçok ayet, bu kitapların Tanrı’dan geldiğini belirtir (Bakara [2]:89; En’âm [6]:92). Tevrat ve İncil’le ilgili olarak Kuran’da şu sözler geçer: “O, yol göstericidir ve aydınlatıcıdır” (Maide [5]:44, 46). Ayrıca, Maide [5]:43, Tevrat’ta “Allah’ın hükmünün” bulunduğunu söyler. Celâleyn, Fahreddin Razi, Taberi ve Beyzavî gibi büyük tefsir âlimlerinin birçoğu, Kuran’a göre Tevrat’ın “Allah’ın kitabı” (Âli İmran [3]:23) ve “açık-seçik bilgi sunan kitap” (Sâffat [37]:117) olduğu konusunda görüş birliği içindedirler.
Bununla birlikte bazıları hâlâ, bugün mevcut olan Tevrat ve İncil’in bozulmuş olduğuna ve güvenilir olmadığına inanmaktadır. Peki ama bu doğruysa, söz konusu sahtecilik ne zaman yapıldı? Kuran açısından bakıldığında, birçok Kuran ayeti Tevrat’a ve İncil’e iman edilmesi gerektiğini söylediğinden, Kuran’ın yazılmasından önce herhangi bir bozulma mümkün olamaz. (Örnek: Bakara [2]:136; Âl-i İmrân [3]:84; Nisâ [4]:136’ya bakın.) Kuran aynı zamanda, Tevrat ve İncil konusunda deneyimli kişilere başvurmayı da tavsiye ederek, “Bilmiyorsanız bilen Kitap ehline sorun” der (Nahl [16]:43; Enbiyâ [21]:7).
Söz konusu metinler bozulmuş olsaydı, bu tavsiyede bulunulur muydu? Ayrıca, birçok Kuran ayeti, “Kitap (Tevrat ve İncil) ehli”ni, kendi kitaplarına başvurmaya önemle teşvik eder (Örneğin Mâide [5]:47, 68). Bu kitaplar bozulmuş olsaydı, herhalde onlara başvurma davetinde bulunulmazdı.Aynı şekilde, Kuran’ın yazılmasından sonra da herhangi bir bozulma söz konusu olamaz; çünkü, Kuran’ın yazılmasından dört ya da beş yüzyıl önce yazılmış Tevrat ve İncil el yazmaları ile elimizdeki Kutsa Kitap metni karşılaştırıldığında, hiçbir değişiklik ya da bozulma olmadığı görülmektedir. Bu el yazmaları halka açık kütüphanelerde ve müzelerde görülebilir.
Bununla birlikte, bazı kişiler belirli Kuran ayetlerinin böyle bir bozulmadan (Arapça tahrîf) söz ettiğini söyleyerek buna karşı çıkarlar. Peki bu konuda İslam âlimleri ne diyor? Tefsir kitapları “tahrîf”i iki şekilde açıklamaktadır: (1) Metin üzerinde sahtecilik (yazılı bir harfin yerini değiştirme) (2) metnin anlamını değiştirme (çarpıtma). İslam tefsircileri, tahrifin yazılı metin üzerinde değişiklik anlamına geldiği konusunda görüş birliği içinde değildir.
Sahîh-i Buhari’nin “Kitâbü’t-Tevhid” bölümünde “tahrîf” sözcüğünün anlamı şöyle açıklanmaktadır: “Tahrîf değiştirme anlamına gelir. Ancak, hiç kimse Allah’ın kitabından yazılı harfleri değiştiremez. Metnin tahrifi, onun manasını bozmak [yanlış yorumlamak] anlamında yapılmıştır.” Nisâ [4]:46 üzerine bir yorumunda İmam Fahreddin Razi şöyle der: “Tahrif, boş kuşku ve yanlış açıklamaların metne girmesi ve kâfirlerin kendi mezheplerinin görüşleriyle çelişen ayetlerde şimdi de yaptıkları gibi, söz oyunlarıyla kelimelere, gerçek anlamlarına uymayan temelsiz bir anlam vermeleridir. Daha doğru olan görüş budur.” Kendisi Mâide [5]:13 üzerine bir yorumunda da şöyle diyor: “Bu tahrif, (1) asılsız bir yorum ve (2) yazılı metnin değiştirilmesi olabilir. Ancak birinci açıklamanın daha muhtemel olduğunu zaten görmüştük; çünkü kesintiye uğramadan ve yaygın şekilde, elden ele günümüze dek gelmiş bir kitabın yazılı metnini değiştirmek imkânsızdır.” Tanrı’nın kitaplarının anlamını bozmakla ilgili örnekler, birçok dinin kendi sahte inançlarını desteklemek için kullandığı yorumlarda görülebilir.
Mukaddes Kitabın bozulmamış olduğuna kuşku yoktur! Kuran’a inanan bir kişi Kutsa Kitap metninin bozulmamış olduğu görüşünü paylaşmalıdır. Kuran’da, Tevrat ve İncil için, “yol göstericive aydınlatıcı” ifadelerinin kullanıldığı ve “Allah’ın sözünü değiştirebilecek yoktur” dendiği zamandan bu yana Kutsal Yazılar değişmediğine göre, bunların Yaratıcı’nın Sözü olduğuna kuşku yoktur (En’âm [6]:34)
Mukaddes Kitabın herhangi bir yerinde araf veya ateşli bir cehennem öğretiliyor mu? Bugün Hıristiyan âleminde birçok bilgin bu soruya hayır yanıtını verir. New Catholic Encyclopedia şunları belirtiyor: “Sonuçta, arafla ilgili Katolik öğretisi Kutsal Yazılara değil, geleneğe dayalıdır.” A Dictionary of Christian Theology (Hıristiyan İlahiyat Teoloji Lügatı) cehennem hakkında şu yorumu yapıyor: “Y[eni] A[hitte] İsa’nın ilk takipçilerinin vaazlarında cehennem ateşini görmüyoruz.” Gerçekten de, İngiltere Kilisesinin öğreti komisyonu, cehennem öğretisini tamamen reddetmeyi önerince gazete başlıklarına konu oldu. Litchfield Katedralinin başrahibi Dr. Tom Wright, cehennem hakkındaki eski imgelerin “Tanrı’yı bir canavar haline getirdiğini ve birçoklarında acı veren ruhsal yaralara yol açtığını” belirtiyor. Komisyonun raporu, cehennemi “mutlak yokluk” olarak tanımlıyor. Benzer şekilde, New Catholic Encyclopedia Katolik görüşü hakkında şunu belirtiyor: “Bugün ilahiyat, cehennem meselesini Tanrı’dan ayrı kalma olarak değerlendiriyor.”
Gerçekte, Mukaddes Kitabın can hakkında öğrettikleri araf ve cehennem ateşi öğretileriyle çelişir. Mukaddes Kitap sık sık canların ölümünden söz eder. „Bütün canlar Benimdir. Babanın canı da, oğlun canı da Benimdir. Günah işleyen can ölecektir.“ (Hezekiel 18:4) Mukaddes Kitaba göre ölüler bilinçsizdir, acı hissedemez. “Yaşıyanlar biliyorlar ki, öleceklerdir; fakat ölüler bir şey bilmezler.” (Vaiz 9:5) Mukaddes Kitabın ölüler için sunduğu ümit gelecekte olacak bir dirilmedir. Arkadaşı Lazar öldüğünde, İsa ölümü uykuya benzetti. Lazar’ın kız kardeşi Marta Mukaddes Kitapta öğretilen bu ümidi şu sözlerle ifade etti: „Buna hayret etmeyin, çünkü mezarlarda olan herkesin onun sesini işitip çıkacağı zaman geliyor. O zaman, iyi işler yapanlar yaşam için, kötü işler yapanlar da hüküm için dirilmiş olacaklar.“ (Yuhanna 5:28-29) Bunları söyledikten sonra, “Dostumuz Lazar dinlenmeye çekilmiştir. Fakat ben onu uykudan uyandırmak için gidiyorum” dedi. O zaman öğrencileri, “Efendimiz, dinlenmeye çekildiyse iyileşecektir” dediler. İsa onun ölümü hakkında konuşmuştu. Fakat onlar uykuda dinlenmekten bahsettiğini düşündüler. O zaman İsa açıkça, “Lazar öldü” dedi.(Yuhanna 11:11-14) Marta da, “Biliyorum, son günde, dirilme sırasında kalkacak” dedi.(Yuhanna 11:24) Ölü de, ayaklarında ve ellerindeki sargılarla dışarı çıktı; yüzüne bir bez sarılmıştı. İsa, “Onu çözün, bırakın gitsin” dedi.(Yuhanna 11:44) İsa, Lazar’ı dirilterek insanlıkla ilgili bu ümidi doğruladı.
Tarihçiler, insanın bedenden ayrı, ölümsüz bir cana sahip olduğuyla ilgili öğretinin kaynağının Mukaddes Kitap değil, Yunan felsefesi olduğuna dikkat çekiyor. New Catholic Encyclopedia, eski İbranilerin, insanı maddi bir bedenle maddi olmayan bir canın birleşimi olarak düşünmediğini belirtir. Ansiklopedi, İbranilerin bu konudaki inancını şöyle anlatır: “Hayat nefesi, Tanrı’nın topraktan oluşturduğu ilk insana girince, o ‘yaşayan bir varlık’ oldu Sonra Yehova Tanrı yerin toprağından adamı yarattı, onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan bir can oldu. (Başlangıç 2:7) „ Âdem toplam dokuz yüz otuz yıl yaşayıp öldü.” (Başlangıç 5:5) Adem günahından dolayı ölüme mahkumdu ve öldüğünden sonra ne bir cennte nakledildiği ne de bir cehennemde cazalandırılmaya gönderilmedi. Ademe Tanrı itaatsizliğin sonucu başına gelecek olan akibeti belirtmişti: “Yehova Tanrı adama şu emri de verdi: “Bahçenin her ağacının meyvesinden dilediğin gibi yiyebilirsin. Fakat iyiyi kötüyü bilme ağacının meyvesinden kesinlikle yemeyeceksin, çünkü ondan yediğin gün mutlaka ölürsün.” Günah sonrası Tanrı şunu söyledi: “Alın teri dökerek ekmek yiyip sonunda toprağa döneceksin, çünkü ondan alındın. Topraksın, yine toprağa döneceksin.” Başlangıç 2:16,17,3:19 Kendisne devamen herhangi bir yaşam türü söylenmedi. Mukaddes Kitap ayrıca tüm ölen insanlık için şu açıklamayı verir: “Hepsi aynı yere gidiyor. Hepsi topraktan geldi ve toprağa dönüyor.” (Vaiz 3:20) Peygamber Eyup’un inancı da farklı değildi: “ Ne olur hatırla, beni topraktan yaptın, Yine toprağa döndüreceksin.”(Eyüp 10:9) “Tüm canlılar hep birden son soluğunu verir, Âdemoğlu yine toprağa döner.“ (Eyüp 34:15) Ölüm, Yunan felsefesinde olduğu gibi, insandaki iki farklı öğenin birbirinden ayrılması olarak görülmedi; hayat nefesi ayrılır ve insan ‘ölü bir varlık’ olur (Karşılaştırınız: L[evililer] 21:.11; S[ayılar] 6:.6; 19:.13). Her iki durumda da ‘varlık’ sözcüğü İbranice [ne′feş] sözcüğü olup genellikle ‘can’ olarak tercüme edilir fakat, aslında kişinin kendisi demektir.”Aynı ansiklopedi, son zamanlarda Katolik bilginlerin “Y[eni] A[hdin] Helenistik [Yunan] anlamda canın ölümsüzlüğünü öğretmediğini ileri sürdüklerini” belirtiyor. Şu sonuca varıyor: “Soruna temel çözüm, felsefi spekülasyondan daha çok, doğaüstü bir armağan olan Dirilmede bulunur.”
Cehennem Tanrı’nın Kişiliğine aykırıdır: “Tanrı sevgidir” (1. Yuhn. 4:8)Yehova yalan söylemez ve adaletsiz davranmaz (Tekr. 32:4; Tit. 1:2).Bağışlamaya Hazır Oluşu. Hepimiz günahkârız ve birçok kez hata yapıyoruz (Yak. 3:2; 1. Yuhn. 1:8, 9).Yehova “bol bol” bağışlamaya hazır olduğundan O’na ne kadar minnettar olsak azdır! (İşa. 55:7).

*[Ek Bilg Çerçevesi:Mukaddes Kitap Cehennem öğretmediğine göre Kuran’ın Cehennem öğretsi için ne denebilir?] Kuran defalarca Kutsal Kitabın bir tastikçisi olduğunu belirtir. Kur’an’ı dikkatle okuyan herkes, Tevrat, Zebur ve İncil’in Tanrı’nın Sözü olduğunun defalarca vurgulandığını görmüştür. Kur’an’ın tamamı 114 olan Surelerinin hiç olmazsa 62 ayetinde söz konusu bu üç kitabın Tanrı’nın Sözü olduğu belirtiliyor. Ve yine hiç olmazsa, bunlardan başka 12 ayetinde de Kur’an’ın bu kitapları tasdik etmek amacıyla “indirildiği” beyan ediliyor.
İşte onlardan bazıları: “Elinizde bulunan Tevrat’ı tasdik ederek indirdiğim Kur’an’a inanın” (2. Sure [Bakara Suresi] 41. ayet). “Vaktaki Allah katından onlara, kendilerinde olanı tasdik eden Kitab geldi” (Bakara Suresi 89. ayet). “Onlara ‘Allah’ın indirdiğine inanın’ denildiğinde ‘Bize indirilene inanırız’ deyip ondan sonra gelen Kur’an’ı inkâr ederler; halbuki o, ellerinde bulunan Tevrat’ı tasdik eden hak bir kitab’dır” (Bakara Suresi 91. ayet). “Kendisinden önceki Kitabları tasdik eden Hak Kitab’ı sana indirdi. Önceden insanlara yol gösterici olarak Tevrat ve İncil’i de indirmişti” (3. Sure [Âl-i İmrân Suresi] 3 ve 4. ayetler). “Bu indirdiğimiz, kendinden öncekileri doğrulayan Mekkelileri ve etrafındakileri uyaran mubarek Kitab’dır” (6. Sure [En’am Suresi] 92. ayet). “Sana indirdiğimizden şüphede isen, senden önce indirdiğimiz Kitab’ları okuyanlara sor” (10. Sure [Yûnus Suresi] 94. ayet). “Ey Muhammed! Bu, sana vahyettiğimiz, öncekileri doğrulayan gerçek Kitab’dır” (35. Sure [Fâtır Suresi] 31. ayet).
Bununla beraber, Kur’an ayrıca hangi kitapların Tanrı’nın Sözünü oluşturduğunu bilmenin yeterli olmadığı noktasını vurguluyor. Bu kitapların söyledikleriyle ilgilenmeliyiz. “Ey kitap ehli! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni gereğince uygulamadıkça bir temeliniz olmaz.” (5. Sure [Maide Suresi] 68. ayet; aynı zamanda 3. Sure [Âl-i İmran Suresi] 93. ayetine de bakın.) Kur’an aynı zamanda şöyle diyor: “Kendilerine Tevrat öğretildiği halde, onun gereğini yapmayanların durumu, sırtına kitab yüklenmiş merkebin durumu gibidir” (62. Sure [Cuma Suresi] 5. ayet).Özet olarak, Tevrat, Zebur ve İncil kitaplarının Tanrı’dan olduklarını Kur’an öğretiyor. Onlar hem kabul edilmeli, hem de uygulanmalıdır.
Bu açıklamalara göre, Kuran öğretileri, kendisinden önceki Kutsal Kitap öğretileri ile uzumlu öğreti vermesi beklenir. Besmele olarak bilinen dua da “Esirgeyen ve Bağılayan Allah’ın adıyla” diye başlar. Kuran, hem Tanrı’nın en yüce isminin ne olduğunu belirtmemekle beraber İslam alemi, tanrının sıfatlarını isim olarak öğretir ve bunun 99 olduğunu belirtir. İmanın şartının beş lduğu İslam aleminde öğretilir ve Kendisinden önce indirilen Tevrat Zebur ve incil’e inanılmasını şart koşar. Kendisinden önceki bu bu kitaplar cehennem öğretisi, öğretmediğine göre ve Kutsal Kitap içindeki öğretrileri tastik ettiği yani onayladığına göre ve mademki,Tevrat, Zebur ve İncil’in bir devamı ve Kuran içinde olan dinsel öğretilerinin kaynağı aynı Tanrı ise kökeni Babil olan Putperes ve Tek yaşayan Tanrıyı kabullenmeyen millet ya da milletlerin dinsel öğretisini neden öğretmekte? Yukarda belirtidiği gibi, Allah mademki, sevgi dolu, esirgeyen ve bağışlayan ise, nasıl olur da, Allah’ın kişiliğine ters düşen, ezacı Allah kişiliği öğretilmekte. Ha-şa ( Ne haddime) bu Allah’ın şahsına bir küfür, itham olmaz mı? İslam bilginleri bu çarpık duruma kendileri bir yanıt bulmalı.Bu benim sorumluluğum değildir.
Kutsal Kitap içindeki hakikat şudur: “Tanrı dünyayı (İnsanlık Dünyasını) öyle sevdi ki, biricik oğlunu verdi; ona iman eden hiç kimse yok olmasın, hepsi sonsuz yaşama sahip olsun diye bunu yaptı” (Yuhn. 3:16). Acaba Tanrı insanlığa sevgisini, günahkârlar için fidye olması amacıyla biricik Oğlunu dünyaya göndermekten daha olağanüstü bir şekilde gösterebilir miydi? (Yuhn. 15:13). Sevginin bu muhteşem ifadesi aynı zamanda insanlar için de bir örnektir; insanlar tıpkı İsa’nın yaptığı gibi günlük yaşamlarında Tanrı’nın özverili sevgisini yansıtma fırsatına sahiptir (Yuhn. 17:25, 26).Biricik Oğlunun, sadakatsiz ve Tanrı’ya küfreden biri gibi işkence direğinde öldüğünü görmek Yehova’ya kim bilir ne kadar acı vermişti! Ancak Yehova, kusurlu insanlara duyduğu sevgiden ötürü ve Kendi kusursuz adalet standardına bağlı kalmak için bu acıyı yaşamaya razı oldu (Romalılar 5:18-21’i okuyunuz). Adaletsizlikle dolu bu dünya Yehova’nın, adaletin doruğu olduğunu kanıtlamasına fırsat verdi.
Böyle sevgi dolu bir yaratıcı nasıl olurda, günah işlemiş birini, bir kadını bir saç telinin görünmesinden dolayı bir kadını, onlarca, yüzlerce, binlerce sene yakar?
Cehennem hakkında yollazacağım ek açıklama ayrıntılı olacak.
Mukaddes Kitap mı Yoksa Gelenek mi?: O halde, Mukaddes Kitaba dayanmayan fikirler kilise öğretimine nasıl girdi? Birçok kilise, kendileri için en yüksek otoritenin Mukaddes Kitap olduğunu iddia ediyor. Örneğin, yakın bir geçmişte Papa II. Jean Paul, Kutsal Yazıların “kilise üyeleri tarafından tümüyle doğru ve inançlarının en yüksek standardı olarak kabul edilmesinin” gereğinden söz etti. Bununla birlikte, bugün Hıristiyan âleminin öğretilerinin İsa’nın ilk yüzyıldaki takipçilerininkiyle aynı olmadığı genel olarak kabul edilmektedir. Çoğu kilise, bu değişikliklere kilise öğretisinin gösterdiği sürekli gelişimin bir parçası olarak bakıyor. Üstelik, Katolik Kilisesi, kilise geleneklerinin Kutsal Yazılarla aynı otoriteye sahip olduğu görüşündedir. New Catholic Encyclopedia, kilisenin “ne gelenekten bağımsız, sadece Kutsal Yazılara dayalı bir hakikate, ne de Kutsal Yazılardan bağımsız, sadece geleneğe dayalı bir hakikate sahip olduğunu” söylüyor.
Tarih boyunca kiliseler, Kutsal Yazılara dayalı öğretileri, sadece geleneğe dayalı olanlarla değiştirdiler. Aslında, şimdi birçok kilise Mukaddes Kitabın öğretilerinin yanlış olduğuna inanıyor. Örneğin, New Catholic Encyclopedia, “Bilimin ve tarihin çağdaş bilgisi ışığında değerlendirildiğinde, Mukaddes Kitabın birçok ifadesinin doğru olmadığının açık” olduğunu belirtiyor. Ölülerin bilinçsiz durumda oluşu hakkındaki Mukaddes Kitap öğretisinden söz ederken şunu ekliyor: “Dinsel meselelerde bile E[ski] A[hit] . . . . ölümden sonraki yaşam hakkında eksik bilgi yansıtıyor.” Ansiklopedi buna bir örnek olarak Mezmur 6:5’i alıntılar: “Senin anılman ölümde yoktur; ölüler diyarında [Şeol veya Hades’te] sana kim şükredecek?” Bazı Protestan ilahiyat fakülteleri ve yüksek okulları Mukaddes Kitabın yanılmaz olduğunu artık öğretmiyorlar. Diğer yandan Katolik Kilisesi, magisteriumun, yani öğretme yetkisinin kendisine ait olduğunu düşünüyor; buna dayanarak Mukaddes Kitapta öğretilenler üzerinde yorum yapıyor. Bununla birlikte şunu merak edebilirsiniz: ‘Ya bu yorumlar Kutsal Yazılarla çelişkili görünüyorsa?’
Kutsal Yazıların Önemi: İsa, bir otorite olarak Kutsal Yazılardan defalarca alıntı yaparak konuşmasındaki noktaları sık sık “yazılmıştır,” diyerek bitirmiştir. (Katşılaştırınız: Matta 4:4, 7, 10; Luka 19:46) Gerçekten de, İsa evlilik hakkında konuşurken, kaynak olarak Yunan felsefi varsayımlarını değil, Tekvin’in yaratılış kaydını kullandı. (Karşılaştırınız: Tekvin 1:27; 2:24; Matta 19:3-9) İsa’nın, Kutsal Yazıların Tanrı tarafından ilham edildiğini ve hakikat olduğunu kabul ettiği açıktır. O, duasında Tanrı’ya “senin sözün hakikattir,” dedi.—Yuhanna 17:17.
Kutsal Kitap, İsa’nın yaşadığı günlerdeki dinsel liderleri kınayan şu sözlerini kaydeder:“İsa şu karşılığı verdi: “İşaya peygamberin siz ikiyüzlüler için yazdığı şu sözler ne kadar yerinde: ‘Bu halk dudaklarıyla beni sayar, fakat yürekleri benden çok uzaktır. Bana ibadet edip duruyorlar ama boşuna; çünkü öğreti olarak insan emirlerini öğretiyorlar.’ Sizler Tanrı’nın emirlerini bırakıp insan geleneklerine bağlanıyorsunuz.” Sonra şöyle devam etti: “Kendi geleneklerinizi korumak için Tanrı’nın emirlerini bir kenara itmeyi iyi bilirsiniz. Örneğin, Musa şöyle dedi: ‘Annene ve babana saygılı ol’ ve ‘Annesine ya da babasına hakaret eden mutlaka ölmelidir.’ Siz ise diyorsunuz ki, ‘Bir adam annesine ya da babasına, “Sana yararı dokunabilecek neyim varsa ‘kurban’dır (Tanrı’ya adanmış armağandır)” derse . . .’ Artık ona annesi ya da babası için tek bir şey bile yaptırtmazsınız. Bu şekilde, kuşaktan kuşağa aktardığınız geleneğinizle Tanrı’nın sözünü geçersiz kılıyorsunuz. Buna benzer daha pek çok şey yapıyorsunuz.”(Markos 7:6-13) Benzer şekilde, Elçi Pavlus öğretimine ne Yunan felsefesini ne de yanlış gelenekleri soktu. O, “sakının,” diye uyardı. “İnsanların ananesine . . . . göre, felsefe ve boş hile ile kimse sizi yağma etmesin.” (Karşılaştırınız: Koloseliler 2:8; I. Korintoslular 1:22, 23; 2:1-13) Pavlus İsa’nın takipçilerini Kutsal Yazılara dayanan ve onlarla tamamen uyum içinde olan bazı gelenekler ya da öğretileri korumaya önemle teşvik etti. (Bakınız: II. Selânikliler 2:13-15) Şunları yazdı: “ Kutsal Yazıların tümü Tanrı ilhamıdır ve öğretmek, yanlışı göstermek, düzeltmek ve doğruluk yolunda terbiye etmek bakımından yararlıdır. Bu sayede Tanrı adamı, her iyi iş için tam anlamıyla yeterli ve hazırlıklı olabilir.(2. Timoteos 3:16-17)
Elçi Pavlus, Kutsal Yazılardan bir uzaklaşma olacağını önceden gördü. Timoteos’u şöyle uyardı: “Zaman gelecektir ki, sağlam öğretişe tahammül etmiyecekler; . . . . ve hakikatten kulaklarını döndürecekler.” Timoteos’u “Fakat sen her şeyde ayık ol,” diye önemle teşvik etti. (II. Timoteos 4:3-5) Bu nasıl başarılabilir? Bunun bir yolu “açık fikirli” olmaktır. Yunanca bir sözlük Kutsal Kitapta bunun için kullanılan sözcüğü “öğrenmeye ve bir şeyi tarafsızca değerlendirmeye istekli olma” diye tanımlıyor. Luka, Pavlus’un Veria’daki dinleyicilerini tarif etmek için bu ifadeyi kullandı. Pavlus’un öğrettikleri onlar için yeniydi ve yanlış bir yola sürüklenmek istemiyorlardı. Luka onları överek şunları dedi: “Veriya’daki Yahudiler, Selanik’tekilerden daha açık fikirliydiler. Tanrı sözünü büyük ilgiyle karşılayarak her gün Kutsal Yazıları inceliyor, öğretilenlerin doğru olup olmadığını araştırıyorlardı.” Açık fikirli olmak, Verialıları bir şeye inanmak konusunda kuşkucu ve isteksiz yapmadı. Aksine, dürüstçe yaptıkları araştırmalar sonucu, ‘birçokları iman etti.’—Resullerin [Elçilerin] İşleri 17:11, 12, Müjde.
Kutsal Kitaba Göre Yaşamanın Yararları: İsa’nın ilk takipçileri hem Mukaddes Kitaba bağlılıkları hem de özverili sevgileriyle dikkati çektiler. Bununla birlikte, günümüzde birçokları “Tanrı yolundaymış gibi görünüp de o yolun gücünü inkâr eden” kişilerdir. (II. Timoteos 3:5, Müjde) Bugün, Hıristiyanlığın, ilk yüzyıldaki asıl biçimine sadık kalmayan hiçbir şekli insanların yaşamında gerçek bir olumlu etki yaratamaz. Bu, Hıristiyan âleminin büyük bir kısmında gördüğümüz giderek artan şiddetin, ahlaksızlığın, aile çöküntüsünün ve maddeciliğin nedenini açıklamaya yardımcı olabilir mi? Bazı “Hıristiyan” ülkelerde, aynı dinin mensupları arasında bile acımasız etnik savaşlar yapılmaktadır. Verialıların sahip oldukları açık fikirli tutum tümüyle yok mu oldu? Bugün Kutsal Kitap’a inanan ve ona göre yaşayan bir topluluk var mı?
Encyclopedia Canadiana şunları belirtiyor: “Yehova’nın Şahitlerinin işi, miladi tarihimizin birinci ve ikinci yüzyıllarında İsa ve öğrencilerince uygulanmış ilk öğretimi canlandırma ve yeniden oluşturma işidir.” New Catholic Encyclopedia Şahitlerden söz ederken şunu belirtiyor: “Onlar, Kutsal Kitabı inançlarının tek kaynağı ve davranışlarının tek standardı olarak kabul ederler.”
Tüm dünyada Yehova’nın Şahitlerinin tanıtıcı özelliğinin ruhi refah, barış ve mutluluk olmasının başlıca nedenlerinden biri kuşkusuz budur. Bu nedenle, siz hakikatin dostu olan dostlarımızı, Kutsal Kitap’ın ruhi yönden sağlıklı öğretileri hakkında daha çok bilgi almaya teşvik ediyoruz. Daha çok bilgi, Mukaddes Kitaba daha çok güvenmeyi ve Tanrı’ya daha güçlü bir iman geliştirmeyi sağlayabilir. Böyle bir imanın sağlayacağı sonsuz yararlar her çabaya değer.
[Teşvikim] Kutsal Kitap’ın güvenilirliği konusunda daha fazla bilgi için, Yehova’nın Şahitleri tarafından yayımlanan Tüm İnsanlar İçin Bir Kitap adlı küçük kitaba bakınız. Bu kitabı dostum Mustafa Bey aracılığı ile de elde edebilirsiniz.
Tanrı Mukaddes Kitabı Nasıl İlham Etti? İLETİŞİMİN bugün tarihin hiçbir devrinde görülmemiş ölçüde etkileyici bir yeri vardır. Telefonlar, fakslar, bilgisayarlarla mesajların neredeyse dünyanın her yerine anında iletileceği bir zamanı yıllar önce kim düşünebilirdi?
Bununla birlikte en ilginç olanı, insanın kullanma becerisini elde edemeyeceği bir iletişim türüdür, yani Tanrısal ilhamdır. Yehova, yazılı Sözü olan Mukaddes Kitabı oluşturmak üzere 40 kadar insan yazara ilham verdi. Tıpkı insanların birden fazla iletişim aracına sahip olması gibi, Yehova da Kutsal Yazıları ilham etmek üzere farklı iletişim yöntemleri kullandı.
Dikte Ettirme. Tanrı, sonradan Mukaddes Kitap kaydına konan belirli mesajlar iletti. Örneğin, Kanun ahdini oluşturan talimatları ele alalım. Yehova Musa’ya, “bu sözleri yaz; çünkü seninle ve İsraille bu sözlere göre ahdettim” dedi. (Çıkış 34:27) ‘Musa, meleklerin ilettiği’ bu ‘sözleri’ yazdı; bunlar şimdi Kutsal Yazıların Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye kitaplarında bulunabilir.—Resullerin İşleri 7:53.
İşaya, Yeremya, Hezekiel, Amos, Nahum ve Mika da içinde olmak üzere başka birçok peygamber melekler aracılığıyla Tanrı’dan belirli mesajlar aldılar. Bu adamlar duyurularına bazen şu ifadeyle başladılar: “Yehova diyor ki.”, „Yehova şöyle diyor“,“Yehova şunları diyor „ (Karşılaştırınız: İşaya 37:6; Yeremya 2:2; Hezekiel 11:5; Amos 1:3; Mika 2:3; Nahum 1:12) Sonra Tanrı’nın söylediklerini yazıya geçirdiler.
Rüyetler, Rüyalar ve Vecitler. Rüyet genellikle olağandışı yollarla, uyanık durumdayken kişinin zihnine konan bir imge, görüntü ya da mesajdır. Örneğin, Petrus, Yakub ve Yuhanna “iyice uyandıkları vakit” görünümü değişen İsa’yla ilgili bir rüyet gördüler. (Karşılaştırınız: Luka 9:28-36; II. Petrus 1:16-21) Bazı durumlarda, mesaj, kişi uykudayken onun bilinçaltını etkileyerek rüya, yani gece rüyetiyle iletilir. Bu nedenle, Daniel ‘yatağının üzerinde başının rüyetleri’ hakkında yazar; çevirmen Ronald A. Knox bunu “yatıp rüyamı izlerken” diye tercüme eder.—Daniel 4:10.
Yehova’nın vecit, yani trans haline soktuğu kişinin, kısmen uyanık olsa da, derin bir konsantrasyon durumunda olduğu anlaşılıyor. (Resullerin İşleri 10:9-16 ile karşılaştırın.) Mukaddes Kitapta “vecit” (ek′stasis) olarak çevrilen Yunanca sözcük ‘yerinden çıkarma ya da bir yere koyma’ anlamına gelir. Bu, zihni normal durumundan çıkarma fikrini çağrıştırır.
Bu nedenle, vecit durumundaki kişi, rüyete tümüyle açık olmakla birlikte, etrafının bilincinde değildir. Resul Pavlus ‘cennete kapılıp götürüldüğünde ve insanın söylemesi uygun olmayan sözler işittiğinde’ büyük olasılıkla böyle bir vecit durumundaydı.—II. Korintoslular 12:2-4.
Tanrı tarafından dikte ettirilen mesajları kopya edenlerin tersine, rüyetler veya rüyalar gören ya da vecit durumuna gelen Kutsal Kitap yazarları çoğunlukla gördüklerini kendi sözleriyle anlatmak üzere seçme özgürlüğüne sahiptiler. Habakkuk’a şunlar söylendi: “Rüyeti yaz, ve levhaların üzerine açıkça kaz da, onu okuyan koşsun.”—Habakkuk 2:2.
Bu, Kutsal Kitap’ın bu kısımlarının, dikte ettirilen bölümler gibi tümüyle ilham edilmiş olmadığı anlamına mı gelir? Kesinlikle değil. İnsanın değil, Tanrı’nın düşüncelerinin iletilmesi için, Yehova, mesajını ruhu aracılığıyla her bir yazarın zihnine sağlam bir şekilde yerleştirdi. Yehova, yazarın uygun sözcükleri seçmesine izin vermekle birlikte, esas olan hiçbir bilginin atlanmaması ve sonuçta sözlerin tümüyle Tanrı’nın sözleri olarak kabul edilmesi için yazarın zihnini ve yüreğini yönlendirdi.—I. Selânikliler 2:13.
Tanrısal Vahiy. Kutsal Kitap, peygamberlik—önceden açıklanmış ve yazılmış tarih—içerir; bu, insan yeteneğini oldukça aşar. Bir örnek, “Yunan ili kıralı” Büyük İskender’in yükselişi ve düşüşünün yaklaşık 200 yıl önceden bildirilmesidir! (Ayetlere bakınız: Daniel 8:1-8, 20-22) Kutsal Kitap ayrıca insan gözlerinin hiçbir zaman tanık olmadığı olayları da açıklar. Göğün ve yerin yaratılışı buna bir örnektir. (Tekvin 1:1-27; 2:7, 8) Sonra, Eyub kitabında bildirildiği gibi gökte yapılmış konuşmalara da yer verilmiştir.—Eyub 1:6-12; 2:1-6.
Tanrı tarafından doğrudan yazara açıklanmadığı durumlarda, böyle olaylar başka birine bildirildi; böylece sözlü ya da yazılı tarihe dahil oldular ve Mukaddes Kitap kaydının bir kısmı oluncaya dek nesilden nesle aktarıldılar. (Çerçeveye bakınız.) Her durumda, Yehova’nın tüm bu bilgilerin Kaynağı olduğundan ve kayıtların hatalar, abartmalar ve mitlerle bozulmaması için yazarları yönlendirdiğinden emin olabiliriz. Petrus peygamberlik konusunda, “peygamberlik sözü hiçbir zaman insan iradesiyle ortaya çıkmamıştır; insanlar kutsal ruhun yönlendirmesiyle, Tanrı’dan aldıklarını aktarmışlardır.” diye yazdı.—II. Petrus 1:21
Özenli Bir Çaba Gerektirdi: ‘Mukaddes ruhla yönlendiriliyorlarsa’ da Mukaddes Kitap yazarlarının dikkatlice düşünmeleri gerekiyordu. Örneğin, Süleyman “kulak verdi (derin düşündü) ve araştırdı, ve bir çok meselleri sıraya koydu. [O] hoş sözleri, ve doğrulukla yazılmış olanı, hakikat sözlerini bulmağa çalıştı.”—Vaiz 12:9, 10.
Mukaddes Kitabın bazı yazarları malzemelerini belgelemek için bir hayli araştırma yapmak zorundaydılar. Örneğin, Luka kendi İncil kaydı hakkında şunu yazdı: ‘Ben de tüm bu olayları ta başından özenle araştırmış olarak bunları sırasıyla yazdım.’ Tabii, Tanrı’nın ruhu Luka’nın gayretlerini bereketledi; güvenilir tarihsel belgeler bulmasını, İsa’nın hâlâ hayatta olan öğrencileri ve büyük olasılıkla annesi Meryem gibi güvenilir görgü tanıklarıyla görüşmesini de sağladığına kuşku yoktur. Daha sonra Tanrı’nın ruhu bilgiyi doğru kaydetmesi için Luka’yı yönlendirdi.—Luka 1:1-4, Müjde.
Luka’nınkinin tersine, Yuhanna’nın İncili İsa’nın ölümünden yaklaşık 65 yıl sonra yazılmış bir görgü tanığı kaydıydı. Yuhanna’nın hafızasını geçen zamanın zayıflatamayacağı şekilde keskinleştiren kuşkusuz Yehova’nın ruhuydu. Bu, İsa’nın, takipçileri için geçerli olan şu vaadiyle uyumluydu: “Benim ismimle Babanın göndereceği Tesellici, Ruhülkudüs [mukaddes ruh], o size her şeyi öğretecek, ve size söylediğim her şeyi hatırınıza getirecektir.”—Yuhanna 14:26.
Bazı durumlarda, Kutsal Kitap yazarları yazılarına daha önceki tarih yazarlarının, görgü tanıklığına dayanan belgelerden hazırladığı derlemeleri kattılar; bu yazarların hepsi ilham altında yazmamıştı. Yeremya, Birinci ve İkinci Kırallar’ı çoğunlukla bu yolla yazdı. (II. Kırallar 1:18) Ezra, Birinci ve İkinci Tarihler kitaplarına malzeme toplamak için, “kıral Davudun Tarihler kitabı” ve “Yahuda ve İsrail kırallarının kitabı” da içinde olmak üzere en azından 14 kaynağa başvurdu; ve bu kaynaklar ilham altında yazılmamıştı. ( Karşılaştırınız: I. Tarihler 27:24; II. Tarihler 16:11) Musa bile ‘Yehova’nın Cenkleri kitabından’ alıntı yaptı; bunun Tanrı’nın kavminin savaşları hakkında güvenilir bir kayıt olduğu anlaşılmaktadır.—Sayılar 21:14, 15. Böyle durumlarda, mukaddes ruh faal olarak işledi ve Kutsal Kitap yazarlarını sadece güvenilir malzemeyi seçmeye yöneltti; böylece bu malzeme ilham edilmiş Kutsal Kitap kaydının bir kısmı oldu.

Pratik Öğüt—Kimden? Mukaddes Kitap sağlam kişisel gözlemlere dayanan bir pratik öğüt hazinesi içerir. Örneğin, Süleyman şöyle yazdı: “Adam için yemekten ve içmekten ve emeğile canını sevindirmekten daha iyi bir şey yoktur. Gördüm ki, bu da Allah tarafındandır.” (Vaiz 2:24) Pavlus’un evlilik hakkındaki öğüdü ‘kendi reyine [görüşüne] göre’ idi, fakat şöyle devam etti: “Bende de Allahın Ruhu vardır, sanırım.” (I. Korintoslular 7:25, 39, 40) Pavlus kesinlikle Tanrı’nın ruhuna sahipti, çünkü resul Petrus’un dediği gibi Pavlus’un yazdıkları “kendisine verilmiş olan hikmete göre” idi. (II. Petrus 3:15, 16) Böylece, o Tanrı’nın ruhunun yönlendirmesi altında görüşünü söylüyordu.
Kutsal Kitap yazarları bu gibi kişisel kanılarını belirttiklerinde, bunu ellerindeki Kutsal Yazıları incelemeyi ve uygulamayı içeren bir deneyime dayanarak yapıyorlardı. Onların yazılarının Tanrı’nın düşünüşüyle uyumlu olduğundan emin olabiliriz. Kaydettikleri yazılar Tanrı’nın Sözünün bir kısmı olmuştur. Tabii Kutsal Kitapta, hatalı düşünen bazı kişilerin ifadeleri de yer alır. (Eyub 15:15’i 42:7 ile karşılaştırınız.) Ayrıca, durumla ilgili tüm etkenleri ortaya koymaksızın yalnızca Tanrı’nın hizmetçilerinin keder duygularını ifade eden birkaç söz de içerir. Böyle kişisel ifadeler kullanmakla birlikte, yazar doğru bir kayıt oluşturmak üzere yine Tanrı’nın ruhuyla yönlendirildi; bu onun yanlış düşünüşü saptamasına ve açığa vurmasına hizmet etti. Bunun yanında, mantıklı bir okuyucu her durumda yazarın düşünüşünün doğru olup olmadığı bağlamdan anlayabilir. Özetle, tüm Kutsal Kitabın Tanrı’nın mesajı olduğuna güvenebiliriz. Gerçekten de Yehova, tüm içeriğinin amacına uymasına ve Kendisine hizmet etmeyi arzulayanlara gerekli öğretimi sağlamasına dikkat etti. „Önceden yazılmış olan her şey, bizim eğitilmemiz için yazıldı; böylece tahammülümüz ve Kutsal Yazılardan aldığımız teselli sayesinde ümide sahip olabiliriz.“ (Romalılar 15:4)
Neden İnsan Yazarlar? Yehova’nın Mukaddes Kitabın yazılmasında insanları kullanması O’nun büyük hikmetini gösterir. Şunu düşünelim: Tanrı bu işi meleklere devretseydi, Kutsal Kitap aynı çekiciliğe sahip olacak mıydı? Tanrı’nın niteliklerini ve işlerini bir meleğin bakış açısından okumaktan heyecan duyacağımız doğrudur. Fakat insan unsurundan tümüyle yoksun olsaydı, Kutsal Kitap’ın mesajını kavramakta zorluk çekebilirdik. Örneğin, Mukaddes Kitap sadece Kral Davud’un zina yaptığını, cinayet işlediğini ve sonra tövbe ettiğini bildirebilirdi. Oysa Davud’un davranışlarıyla ilgili yürek parçalayan acısını ifade ederken ve Yehova’dan bağışlanma dilerken kullandığı sözlerin elimizde olması çok daha iyi değil midir? O, “suçum daima önümdedir,” diye yazdı. “Ey Allah, kırılmış ve ezilmiş yüreği hor görmezsin.” (Mezmur 51:3, 17) Bu nedenle, Kutsal Kitap insan unsurunun yarattığı sıcaklığa, çeşitliliğe ve çekiciliğe sahiptir. Evet, Yehova Sözünü bize vermek için en iyi yolu seçti. Zayıflıkları ve zaafları olan insan kullanılsa da, bu kişiler yazdıklarında hiçbir hata olmaması için mukaddes ruhla yönlendirildiler. Bu nedenle Kutsal Kitap eşsiz bir değere sahiptir. Onun öğütleri sağlam ve gelecekte yeryüzündeki Cennet’le ilgili peygamberlikleri güvenilirdir.— Karşılaştırınız: Mezmur 119:105; II. Petrus 3:13.
Her gün Tanrı’nın Sözünden bir kısım okumayı neden alışkanlık edinmeyesiniz? Petrus, bu sözün içerdiği “ruhanî, hilesiz sütü özleyin, ta ki kurtuluş için onunla büyüyesiniz” diye yazdı. (I. Petrus 2:3) Tanrı tarafından ilham edildiğinden her Kutsal Yazıyı, ‘Tanrı adamının her iyi iş için bütünüyle donatılmış, tam yeterli olması’ açısından “öğretmek, tedip etmek, doğrultmak, adalet konusunda terbiye etmek için yararlı” bulacaksınız.—II. Timoteos 3:16, 17.
[Çerçeve: Musa Yazdığı Bilgileri Nereden Edindi?] MUSA Kutsal Yazıların Tekvin kitabını yazdı, fakat kaydettiği olayların tümü onun doğumundan çok önce meydana gelmişti. Öyleyse bu bilgileri nereden edindi? Bunlar kendisine Tanrı tarafından doğrudan açıklanmış ya da bazı olaylarla ilgili bilgiler sözlü olarak nesilden nesle aktarılmış olabilir. İlk zamanlarda insanların ömrü daha uzun olduğundan, Musa’nın Tekvin’de kaydettiklerinin çoğu Âdem’den Musa’ya sadece beş halka, yani Metuşelah, Sam, İshak, Levi ve Amram vasıtasıyla aktarılmış olabilir.Ayrıca, Musa yazılı kayıtlara da başvurmuş olabilir. Bu konuda, Musa’nın, hakkında yazacağı kişinin isminden sonra “zürriyetleri (tarihi) bunlardır” ifadesini kullanması dikkate değerdir. (Tekvin 6:9; 10:1; 11:10, 27; 25:12, 19; 36:1, 9; 37:2) Bazı bilginlere göre burada “tarih” olarak tercüme edilen İbranice tohledhohth′ sözcüğüyle zaten var olan yazılı tarihi bir belgeye değinilmektedir ve Musa bunu kayıtları için kaynak olarak kullanmıştır. Tabii, bu kesin olarak söylenemez.Tekvin yada Başlangıç kitabının içerdiği bilgiler yukarıda sözü edilen üç yöntemle elde edilmiş olabilir—doğrudan açıklama, sözlü olarak iletme ve yazılı kayıtlar. Önemli nokta şudur: Musa, Yehova’nın ruhundan ilham aldı. Bu nedenle yazdıklarını Tanrı’nın sözü olarak kabul etmek doğrudur.
[ EK NOTLAR]  En azından bir olayda, yani On Emir’le ilgili durumda bilgi doğrudan “Allahın parmağı ile” yazıldı. O zaman Musa’nın yaptığı sadece bu sözleri tomarlara veya başka materyallere yazarak kopyalarını çıkarmaktı.—Çıkış 31:18; Tesniye 10:1-5.
 “sevkolunarak” diye tercüme edilen Yunanca phe′ro sözcüğü başka bir biçimiyle, Resullerin İşleri 27:15, 17’de rüzgârın sürüklediği bir gemi anlatılırken kullanılır. Öyleyse mukaddes ruh Kutsal Kitap yazarlarının ‘izlediği yolu denetledi.’ Onları, sahte olan her bilgiyi reddetmek ve sadece hakiki olanı dahil etmek üzere harekete geçirdi.
 Örneğin, I. Kırallar 19:4 ile 14. ve 18. ayetlerini; Eyub 10:1-3; Mezmur 73:12, 13, 21; Yunus 4:1-3, 9 ve Habakkuk 1:1-4, 13 ayetlerini karşılaştırın.
Kutsal Kitabı Kim Yazdı? ŞÜPHECİLER: “Kutsal Kitap’ın tezatlarla dolu” olduğunu iddia ederler. “Bundan başka içinde insan felsefesi de bulunmaktadır. Bu nedenle bir kimse Kutsal Kitabı yaşam için güvenilir bir rehber olarak nasıl kabul edilebilir?” derler.
Bu şüphecilerin Kutsal Kitap’ın kusurlu, insan düşüncelerini yansıtan bir eserden başka bir şey olmadığı görüşüne siz de katılıyor musunuz? Bazı din adamları katılıyor. Şimdi ölmüş olan İsviçreli Protestan Teoloji bilgini Karl Barth Kirchliche Dogmatik (Kilise Dogma Teolojisi) adlı kitabında şöyle yazdı: “Peygamberler ve resuller bu sıfatla yaptıkları konuşma ve yazılarda hatalar yapabildiler.” Gerçi, birden fazla Mukaddes Kitap yazarı tarafından ele alınan bir olayın anlatılışında üslup farklılığı bulunabilir. Ayrıca Kutsal Kitap’ın başka yerlerinde bulunan ifadelerle görünüşte uyum içinde olmayan sözler de bulunabilir. Fakat bunlar acaba gerçekten birer çelişki midir? Kutsal Kitap sadece insanların ürünü müdür? Kutsa Kitabı gerçekten kim yazdı?
Cevap gayet basittir: “İnsanlar . . . . Allahtan söylediler.” Fakat ne söyleyeceklerini ve ne yazacaklarını nasıl bildiler? Sözleri yukarıda iktibas edilen resul Petrus, onların “ruhülkudüs (mukaddes ruh) tarafından sevkolunarak” söylediklerini açıklar.—II. Petrus 1:21.
Aslına bakılırsa Kutsal Kitap, “Tanrı’nın Sözü” olduğunu tekrar tekrar vurgular. 119. Mezmur’un 176 ayeti, sadece bu noktaya 176 kez değinir. Bu ifadeyi önemli kılan özellik, genellikle bir kitap yazanların, kitabı kendilerinin yazdığını bildirmekle ilgilenmiş olmalarıdır. Fakat Kutsal Kitabı yazan erkekler böyle değillerdi. Tüm şeref Tanrı’ya verilmiştir. Kutsal Kitap, yazanların değil, Tanrı’nın eseridir.— „ Ayrıca şunun için de Tanrı’ya hep şükrediyoruz: Bizden işittiğiniz sözü, insanların değil Tanrı’nın sözü olarak kabul ettiniz; gerçekten de öyledir. Üstelik bu sözün iman eden sizlerde etkili olduğu görülüyor.“ (1. Selanikliler 2:13) „Benim aracılığımla konuşan Yehova’nın ruhuydu, O’nun sözü dilimdeydi.“ (2. Samuel 23:2)
“Mukaddes Ruh Tarafından Sevkolunarak”—Nasıl? Bu erkekler ‘mukaddes ruh tarafından nasıl sevk olundular?’ Birinci yüzyılda İsa’nın takipçilerinden biri olan Timoteos’a yazılan bir mektuptaki “her Mukaddes Yazı Tanrı tarafından ilham edilmiştir” sözleri, bu konuda bir cevap teşkil eder.
Kutsal Kitap’ın Yunanca metninde “Tanrı tarafından ilham edilmiş” olarak tercüme edilen orijinal theopneustos sözcüğü, harfi anlamda “Tanrı tarafından üflenen” demektir. Tanrı, Kendi görünmez faal kuvveti olan mukaddes ruh vasıtasıyla Kendi düşüncelerini yazarların zihinlerine “üfledi.” Bunun için Yehova Tanrı, Mukaddes Kitabın Kaynağı ve onu Meydana Getiren’dir. O’nun düşünceleri, yazarı yönetti ve O, bir işadamının sekreterini kendi mektuplarını yazdırmakta kullandığı gibi davrandı.—II. Timoteos 3:16 Okuyunuz.
Bu “Tanrı tarafından üflenen” ifadenin bir paraleli de, Kutsal Kitap’ın “mukaddes ruh tarafından sevkolunarak” ifadesinde bulunur. Bu nasıl olabilir? Yunanca’da rüzgâr tarafından belirli bir yöne sürüklnen gemilerle ilgili “sevk olunarak” ifadesi kullanıldı. (Resullerin İşleri 27:15, 17 ile karşılaştır.) Böylece rüzgâr nasıl bir yelkenliyi sürüklerse, Kutsal Kitap yazarları da Tanrı’nın etkisi altında, O “üfleyince”, Kutsal ruh tarafından sevk olunarak düşünüp konuştular ve yazdılar.
Yazmak İçin Tanrı Tarafından Kullanılan Erkekler: Kutsal Kitap yazarlarının özgeçmişleri hakkında az bilgimiz var. Onlar, kendilerine önem vermektense, arka planda kalarak hep Tanrı’yı şereflendirmeye çalıştılar. Bununla birlikte aralarında krallar, devlet görevlileri, hâkimler, peygamberler, çobanlar, çiftçiler ve balıkçıların bulunduğunu biliyoruz. Sayıları yaklaşık olarak kırktır. Bu nedenle, Tanrı’dan gelen bir mesaj olduğu halde, Kutsal Kitap değişik insanların içtenliği, çeşitliliği ve üslubunun çekiciliği vardır.
Birçok Kutsal Kitap yazarı birbirini tanımadı. Hatta bazılarının arasında yüzyıllar vardı ve onların bulundukları toplum ile gördükleri eğitim olduğu kadar, karakter ve tecrübeleri de son derece farklıydı. Bununla beraber, ister genç, isterse yaşlı olsunlar, onların yazıları tam bir uyum içindedir. Bu adamlar yaklaşık 1.600 yıllık bir süre boyunca yazdı ve kitap bu sürenin sonunda tamamlandı. Dikkatli bir incelemeden sonra Mukaddes Kitabın pek çok ifadesinin dikkate değer bir uyum yansıttığını göreceksiniz. Böylece birçok yazar kullanıldığı halde Kutsal Kitap tek bir Yazar’ın fikrini yansıtır.
Bu husus, olağanüstü bir eser olan Kutsal Kitap, “işitilmiş olan şeyleri bir suretle kaçırmıyalım diye onlara daha ziyade dikkat et”mek için bizi harekete geçirmemeli mi? Şöyle yazan Petrus’un vardığı sonuca bizim de varmamız gerekmez mi? “Bizde daha sabit peygamberlik sözü vardır; gün ağarıp sabah yıldızı yüreklerinizde doğuncıya kadar, karanlık yerde nur saçan bir çerağ gibi ona dikkat ederek iyi yaparsınız.”— Karşılaştırınız: İbraniler 2:1; II. Petrus 1:19.
[Ek Çerçeve]“Ne fevkalâde bir kitap! Onun içeriğinden çok, anlatım tarzı beni şaşırtır; sözleri, tıpkı bir ağaç, bir çiçek, deniz, yıldızlar ve bizzat insanın kendisi gibi, hemen hemen doğal birer ürün olur. O fışkırır, akar, parlar, güler, nasıl bilinmez neden de bilinmez, her şey tamamiyle doğal şekilde bulunur. O, sadece insan hikmetine tanıklık eden diğer kitaplara bir karşıt olarak, gerçekten Tanrı’nın Sözüdür.”—19. yüzyılda yaşamış Alman şairi ve gazetecisi Heinrich Heine’in Kutsal Kitap hakkındaki düşünceleri bunlardır.
[ Ek Tanrı’nın Ruh’u ]Rüzgârın yelkenlileri sevk ettiği gibi, Mukaddes Kitabın yazarları da Tanrı’nın ruhu tarafından sevk edilmişlerdi.
Bilim adamları ve Kutsal Kitap eleştirmenleri, gerçekten Kutsal Kitapta efsane ve hatalar bulunduğunu ispatladılar mı? Bunu ispatladıklarını kabul etmeden önce, birçok bilginin, düşüncelerini kesin ve güvenilir bir şekilde sunmasına rağmen, her zaman haklı olmadığını unutmamalısınız. İddialarının zayıf temellere dayandığı çoğu kez görülmüştür.
Şüpheli Varsayımlar: Bir Kutsal Kitap eleştirmeninin kesin görünen bir ifadesine örnek olarak, S. R. Driver’in, Daniel kitabı hakkında söylediklerini inceleyelim. Genellikle bu kitabın bizzat Daniel tarafından MÖ altıncı yüzyılda, Babil’de yazıldığı kabul edilir. (Daniel 12:8, 9) Ancak Driver, kitabın, bu tarihten çok sonra yazıldığını iddia etmektedir. Neden? Sunulan bir “delil”, kitabın Yunanca kelimeler içermesiydi ve Driver şunu öne sürdü: “Güvenle söylenebilir ki, bu kelimeler Büyük İskender’in fetihlerinden dolayı Asya’da, Yunan etkisinin yayılmasından sonra yazılmasaydı, Daniel kitabında kullanılamazdı.” İskender, fetihlerini takriben MÖ 330 civarında yaptı. Driver’in ifadesi bundan daha kesin olamazdı. Bunu desteklemek için, müzik aletlerinin ismi olan sadece üç Yunanca kelime sayar. (Daniel 3:5) Yunanlıların, yazılı tarihin başından beri batı Asya ile yakın bir ilişkisi olduğundan, herhangi bir kimse, MÖ altıncı yüzyılda bazı müzik aletlerinin Yunanca isimlerle Babil’de kullanılmadığını nasıl geçerli olarak iddia edebilir? Bu, Daniel kitabının yazıldığı zaman ve yazarının doğruluğundan şüphe etmek için ne kadar temelsiz bir iddiadır!
Başka bir örnek, Mukaddes Yazıların ilk beş kitabının ele alınış tarzıdır. Geleneksel olarak bunların büyük bölümünün Musa tarafından takriben MÖ 1500’de yazıldığı söylenir. Böyle olmakla birlikte, eleştirmenler, bu kitaplarda değişik yazı üslupları gördüklerini iddia ederler. Ayrıca, Tanrı’ya bazen Yehova ismiyle, bazen de “Tanrı” karşılığı olan İbranice kelimeyle değinildiğine işaret ederler. Böyle incelemeler sonucunda, Mukaddes Yazıların bu kitaplarının gerçekten değişik zamanlarda yazıldığı ve MÖ 537’den sonra son şeklini alan belgelerin bir birleştirilmesi olduğu kanaatine varırlar.
Bu kurama geniş çapta inanılır, ancak hâlâ hiç kimse, Musa’nın Yaratıcı’ya neden hem Tanrı, hem de Yehova olarak değinemeyeceğini izah edemedi. Hiç kimse, onun değişik konuları anlatırken, yaşamının değişik zamanlarında yazarken veya daha önceki kaynakları kullanırken değişik üsluplarla yazmasının neden mümkün olamadığını ispatlayamadı. Üstelik John Romer, Testament—The Bible and History (Ahit—Mukaddes Kitap ve Tarih) kitabında şöyle demektedir: “Bütün bu çözümleme yöntemine karşı yapılan temel itiraz, modern bilimin bu derece sevdiği değişik metinlerin teorik unsurlarının varlığını ispatlayan hiçbir eski metin parçasının bugüne kadar bulunamamasıdır.” Birçok Kutsal Kitap eleştirmeninin, esas varsayımı McClintock and Strong’s Cyclopedia tarafından şöyle izah edilir: “Araştırmacılar . . . . hikayelerin arkasında yatan tarihsel gerçeklerin, doğada bildiğimiz diğer gerçeklere benzeyen sadece doğal şeyler olduğunu farz ederek harekete geçerler . . . . Ancak bir yazar, bilinen Doğa kanunlarının dışında kalan bir olayı gerçek olarak ifade etti mi? O halde . . . . iddia edilen olay olmadı, demektir.”
Böylece, birçok kişi, bilinen doğa kanunları alanının dışında kaldığından, mucizelerin meydana gelmiş olamayacağını kabul eder. Benzer şekilde, insanlar, çok uzak geleceği göremediklerinden, uzun vadeli peygamberliklerin verilmesi imkansız olmalıdır. Mucize, bir masal veya bir efsane olmalıdır. Açıkça gerçekleşen bir peygamberlik, yerine gelmesinden sonra yazılmış olmalıdır. Bundan dolayı bazıları, Daniel kitabındaki peygamberliklerin MÖ ikinci yüzyılda gerçekleştiğini ve kitabın da, bu yüzden o zaman yazılmış olduğunu öne sürerler.
Ancak bu tür varsayımların dayandığı inanç şudur: Tanrı yoktur veya eğer varsa, insan tarihine asla müdahale etmez. Şüphesiz Kutsal Kitabın tüm hedefi, Tanrı’nın varlığını ve insan tarihinde etkin olduğunu göstermektir. Eğer bu doğru ise—ki deliller böyle olduğunu göstermektedir— Kutsal Kitabın çağdaş eleştirmenlerinin dayandıkları temel, hükümsüz kalmaktadır.
Kutsal Kitabın Tanrı’nın İlham Edilmiş Hediyesi Olduğunu Gösteren Deliller: Kutsal Kitap, “Allah sevgidir” der, hikmet ve kudret niteliklerini Tanrı’ya atfen kullanır. ( Karşılaştırınız: I. Yuhanna 4:8; Eyub 12:13; İşaya 40:26) ‘Bütün yollarının adalet’ olduğunu söyler. (Tesniye 32:4) Kutsal Kitaba göre, Tanrı merhamet ve acıma gibi niteliklere de sahiptir.—Çıkış 34:6; Romalılar 9:15.
Kutsal Kitap, böyle nitelikleri Tanrı’ya atfen kullandığından, onu el yordamıyla arayan insanları kendine doğru çeker. Bu kitap yaratılışı, günah ve ölümün başlangıcını ve Tanrı ile barışma yolunu anlatır. Yeryüzünde tekrar kurulacak cennetteki yaşama dair heyecan verici bir ümit sunar. Ancak bütün bu bilgiler, Kutsal Kitabın Tanrı’dan gelen ilham edilmiş bir hediye olduğu ispatlandığı takdirde değer kazanır.
Kutsal Kitap ve Bilim: Kutsal Kitap, eleştiriye karşı daima zafer kazandı. Örneğin, açık fikirlilikle okunduğunda, Kutsal Kitabın bilimle uyum içinde olduğu görülür. Şüphesiz Kutsal Kitap bir bilim kitabı değil, ruhi bir rehber olarak hazırlandı. Ancak yine de Kutsal Kitabın bilimsel gerçeklere uyup uymadığını bir görelim.
Anatomi: Mukaddes Kitap, insanın, henüz cenin iken ‘bütün kısımlarının yazıldığını’ doğru olarak söyler. (Mezmurlar 139:13-16) Beyin, kalp, akciğer, gözler gibi—bedenin tüm kısımları anne karnındaki döllenmiş yumurtacığın genetik yapısında ‘yazılmıştır.’ Bu genetik yapı, bedenin her kısmının hangi uygun sıra ile oluşacağını gösteren bir zaman çizelgesini de kapsar. Düşünün, insan bedeninin gelişimiyle ilgili bu gerçekler, bilim adamlarının genetik yapıyı keşfetmesinden yaklaşık 3.000 yıl önce Kutsal Kitapta yazılmıştı.
Hayvanların Yaşamı: Mukaddes Kitaba göre, “tavşan . . . . geviş getirir.” (Levililer 11:6) François Bourlière (The Natural History of Mammals, 1964, sayfa 41) şöyle demektedir: “Yiyeceği bağırsaklardan bir kez yerine iki kez geçirme alışkanlığı tavşan ve yabani tavşanlarda sık görülen bir olaydır. Evcil tavşanlar, akşam yediklerini genellikle çiğnemeden yutar ve bu yiyecekler, ertesi sabah midelerinde bulunan gıdaların hemen hemen yarısını oluşturur. Yabani tavşanlarda ise, geviş getirme günde iki kez olur ve aynı alışkanlık Avrupa’daki tavşanlarda da görülmüştür.” Buna dair, Mammals of the World (E.P. Walker tarafından, 1964, Cilt II, sayfa 647) adlı kitapta şunlar söylenmektedir: “Bu, geviş getiren memeli hayvanlarda görülen geviş getirme durumuna benzemektedir.”
Arkeoloji: Mukaddes Kitapta geçen krallar, şehirler ve milletler, kil tabletler, çömlekler, yazıtlar ve buna benzer eşyaların bulunmasıyla canlandılar. Örneğin, Kutsal Yazılarda geçen Hittîler gibi kavimler gerçekten yaşadı. (Çıkış 3:8) The Bible Comes Alive adlı kitabında Sir Charles Marston şöyle dedi: “İnsanların Mukaddes Kitaba gösterdiği güveni sarsmaya ve Kitabın yetkisini yıkmaya çalışanlar, bulunan deliller karşısında kendileri yıkılıyor ve yetkileri yok oluyor. Arkeologların elde ettiği bulgular, yıkıcı eleştirmenliği, kesin olmayan gerçeklerden yola çıkarak oluşturulmuş kurgu dünyasına doğru götürüyor.”
Arkeoloji, Mukaddes Kitabı birçok yolla desteklemiştir. Örneğin, bulgular Tekvin 10. bapta geçen yer ve isimlerin gerçekliğini onaylar. Kazılarda, İbrahim’in doğmuş olduğu ticari ve dinsel bir merkez olan Kildanîlerin Ur şehri bulundu. (Tekvin 11:27-31) Arkeologlar, Gihon sularının kaynağından yukarıya doğru, Yeruşalim’in güneydoğu kısmında Kral Davud’un aldığı Yebusî şehrini ortaya çıkardı. (II. Samuel 5:4-10) Kral Hizkiya’nın yaptığı havuz veya kemerli su yolunun bir kenarına kazılmış “Siloam” yazısı, 1880 yılında gün ışığına çıktı. (II. Kırallar 20:20) M.Ö. 539’da Babil’in, Büyük Koreş tarafından ele geçirilişinin anlatıldığı Nabonidus Yazıtı, 19. yüzyılda kazılarda meydana çıktı. Ester kitabında anlatılan olayların ayrıntıları, 1880 ile 1890 yılları arasında, Persepolis şehrindeki yazıtların ve Kral Kserkses’e ait (Ahaşveroş) Şuşan sarayının bulunmasıyla doğrulandı. 1961 yılında Kayseriye’de, Roma tiyatrosunun yıkıntıları arasında bulunan bir yazıt, İsa’yı işkence direğinde idam ettiren Romalı vali Pontuslu Pilatus’un yaşadığını ispatladı.—Matta 27:11-26.
Astronomi: Günümüzden 2700 yıl ve genelde insanların dünyanın yuvarlak olduğunu öğrenmelerinden çok önce, peygamber İşaya şöyle yazdı: “Dünya dairesi üzerinde oturan odur.” (İşaya 40:22) Burada “daire” olarak tercüme edilen İbranice hug kelimesi “küre” olarak da tercüme edilebilir. (A Concordance of the Hebrew and Chaldee Scriptures, B. Davidson tarafından) Ayrıca, yer yüzeyinin “daire” şeklinde olduğu uzaydan ve bazen çok yüksekten uçan bir uçaktan da açıkça görülmektedir. Bundan başka, Eyub 26:7 Tanrı’nın “hiçliğin üzerine dünyayı as”tığını söyler. Bu doğrudur, çünkü astronomlar, yeryüzünü herhangi görünür bir desteğin tutmadığını bilir.
Botanik: Bazıları, İsa “hardal tanesi”ne “bütün tohumlardan en küçüğü” diye değindiğinden dolayı, yanlış şekilde, Mukaddes Kitabın doğru olmadığı sonucuna vardılar. (Markos 4:30-32) İsa, herhalde, çapı 1 ila 1,6 mm olan siyah hardal tohumunu (Brassica nigra veya Sinapis nigra) kastetti. Şüphesiz bundan daha küçük, toz kadar ince olan orkide tohumları da var; ancak İsa orkide yetiştiren insanlara hitaben konuşmuyordu. Galile’de yaşayan bu Yahudiler, o yöredeki çiftçiler tarafından ekilen değişik tohum türleri arasında, hardal tanesinin en küçük tohum olduğunu biliyordu. Burada İsa, Gökteki Krallık hakkında konuşuyordu, botanik dersi vermiyordu.
Jeoloji: Mukades Kitabın yaratılışa dair kaydı hakkında, ünlü bir jeolog Wallace Pratt şöyle dedi: “Bir jeolog olarak benden, yeryüzünün başlangıcı ve yaşamın meydana gelişiyle ilgili çağdaş fikirlerimizi, Tekvin kitabının hitap ettiği kavimler gibi kırsal bölgede basit bir yaşam süren insanlara kısaca anlatmam istense, Tekvin kitabının birinci babının anlatımını yakından izlemekten daha iyi açıklama yapamam.” Pratt, Tekvin kitabında kaydedilen olayların sırasının—okyanusların başlangıcı, toprağın ortaya çıkışı ve denizde yaşayan canlıların, kuşların ve memeli hayvanların meydana gelişinin—esas olarak jeolojik döneme ait başlıca bölünmelere uygun olduğunu belirtti.
Tıp: The Physician Examines the Bible (Doktor Mukaddes Kitabı İnceliyor) adlı kitabında C. Raimer Smith şöyle yazdı: “Tıpla ilgili konularda Mukaddes Kitabın bu kadar doğru bilgi verdiğini görmek beni çok şaşırttı. . . . . Çıban ve yaranın tedavisine dair anlatılanlar çağdaş standartlar açısından bile doğrudur. . . . . Birçok insan, cebe konulan bir kestanenin romatizmayı önlediği; kurbağaya dokunmanın siğillere yol açtığı; faniladan kırmızı bir fular takmanın boğaz ağrısını geçirdiği; küçük bir poşet çadıruşağı otunu (kötü kokulu bir ot) üstünde taşımanın hastalıkları önlediği; bir çocuğun her hastalandığında bağırsaklarında tenya bulunduğu şeklindeki batıl itikatlara hâlâ inanmaktadır; ancak böyle ifadeler Mukaddes Kitapta bulunmaz. Bu başlı başına şaşırtıcıdır ve bana göre Mukaddes Kitabın Tanrısal kaynaklı olduğunu ispat eder.”
Tarihsel Ayrıntıların Güvenilirliği: Avukat Irwin H. Linton, A Lawyer Examines the Bible (Bir Hukukçu Mukaddes Kitabı İnceliyor) adlı kitabında şu gerçeğe dikkat çekti: “Edebi eserler, efsaneler ve sahte şahitler, anlattıkları olayları uzak bir yere ve belirsiz bir zamana yerleştirmeye çalışırlar ve bu şekilde, biz hukukçuların, iyi bir savunmada ‘ifadelerin zaman ve yer belirtmesi’ gerektiğine dair öğrenmiş olduğumuz ilk kuralı bozarlar. Oysa Mukaddes Kitap, olayların tarihini ve yerini son derece kesin bir dille belirtir.” Linton, bu sözlerini ispatlamak için Luka 3:1, 2’den alıntı yapar. Orada, İncil yazarı, İsa Mesih’in hizmetine başladığı tarihi tespit etmek amacıyla resmi görevlerdeki yedi kişiye değinir. Luka’nın verdiği şu ayrıntılara dikkat edin: “Kayser Tiberiusun saltanatının on beşinci yılında, Pontuslu Pilatus Yahudiye valisi, Hirodes Galile reisirubu, kardeşi Filipus İturea ve Trahonitis havalisi reisirubu, Lisanyas Abilini reisirubu, Hanna ile Kayafa başkâhin bulundukları zamanda, çölde Zekeriyanın oğlu Yahyaya Allahın sözü geldi!”
Kutsal Kitap, böyle ayrıntılarla doludur. Üstelik, Kutsal Yazıların, İnciller gibi bazı kısımları Yahudi, Yunan ve Roma kültürlerinin en çok geliştiği dönem boyunca kaleme alındı. O dönem, hukukçular, yazarlar, yöneticiler ve benzer kişilerin dönemiydi. Şüphesizdir ki, eğer İncillerde ve Mukaddes Kitabın diğer bölümlerinde geçen ayrıntılar gerçeğe uygun olmasaydı, sahte olarak açığa vurulurdu. Oysa dünyevi tarihçiler İsa Mesih’in gerçekten yaşadığını ve benzer gerçekleri doğruladılar. Örneğin İsa ve Onun takipçileri hakkında Romalı tarihçi Tacitus şöyle yazdı: “[Hıristiyan] isminin türetildiği Hıristos, Tiberius’un saltanatı sırasında valilerimizden biri olan Pontuslu Pilatus tarafından idam edildi.” (Annals, XV. Kitap, 44) Mukaddes Kitabın tarihsel doğruluğu, onun, insan toplumuna Tanrı’dan gelen bir hediye olduğunu kanıtlamaya yardım eder.
En Büyük Kanıtı: Arkeoloji, astronomi, tarih ve diğer bilim dallarının Mukaddes Kitabı desteklemesine rağmen bu tür deliller Mukaddes Kitaba olan imanımızın temelini oluşturmaz. Mukaddes Kitabın, Tanrı’nın bize ilham edilmiş bir hediyesi olduğunu gösteren birçok kanıtın yanı sıra, en büyük kanıtı peygamberliklerinin gerçekleşmesidir.
Yehova Tanrı doğru peygamberliklerin Kaynağıdır: O, peygamberi İşaya vasıtasıyla şöyle dedi: “İşte, öncekiler vaki oldu, ve yenileri ben bildiriyorum; onlar meydana çıkmadan önce size işittiriyorum.” (İşaya 42:9) Bundan başka, Mukaddes Kitap, yazarlarının Tanrı’nın mukaddes ruhunun veya faal gücünün ilhamıyla yazdığını söyler. Örneğin, İsa’nın takipçisi resul Pavlus şöyle yazdı: ‘Her mukaddes Yazı Tanrı tarafından ilham edilmiştir.’ (II. Timoteos 3:16) Resul Petrus da şunları yazdı: “Kitabın hiç bir peygamberliği hususî tefsirden değildir. Çünkü peygamberlik asla insanın iradesile gelmemiştir, fakat insanlar Ruhülkudüs [mukaddes ruh] tarafından sevkolunarak Allahtan söylediler.” (II. Petrus 1:20, 21) O halde, Mukaddes Kitabın peygamberliklerini inceleyelim.
Mukaddes Kitabın yüzlerce peygamberliği arasında, 15 yüzyıldan fazla bir süre boyunca, geçmişte bütün Orta Doğu’ya dehşet saçan Aşur’un başkenti “kanlı şehir” Nineve hakkında bir peygamberlik de bulunur. (Nahum 3:1) Henüz Nineve kudretinin doruğundayken, Mukaddes Kitap önceden şunları bildirdi: “[Tanrı] Nineveyi bir virane, ve çöl gibi kurak edecek. Ve sürüler, milletlerin bütün hayvanları, onun içinde yatacaklar; hem saka kuşu hem de kirpi onun direk başlıklarında geceliyecekler; pencerelerde onların sesi ötecek; harabiyet eşiklerde olacak; çünkü erz ağacı kaplamaları söküldü.” (Tsefanya 2:13, 14) Bugün orayı ziyaret edenler, eski Nineve şehrinin bulunduğu yerde sadece yüksek bir toprak yığını görürler. Ayrıca, önceden bildirildiği gibi, orada koyun sürüleri otlar.
Tanrı’nın peygamberi Daniel, bir rüyette, iki boynuzlu bir koç ve gözleri arasında büyük bir boynuzu olan bir ergeç gördü. Ergeç, koçu yere yıktı ve iki boynuzunu kırdı. Bundan sonra ergecin büyük boynuzu kırıldı ve onun yerine dört boynuz çıktı. (Daniel 8:1-8) Melek Cebrail bu durumu şöyle açıkladı: “Gördüğün iki boynuzu olan koç Medya ve Fars [Pers] kırallarıdır. Ve o kıllı ergeç Yunan ili kıralıdır; ve gözleri arasında olan büyük boynuz birinci kıraldır. Ve kırılmış, ve yerine dört boynuz çıkmış olana gelince, o milletten dört kırallık çıkacak, fakat onun kuvvetinde olmıyacaklar.” (Daniel 8:20, 22) Tarihin de kanıtladığı gibi, iki boynuzlu koç, Med-Pers İmparatorluğu “Yunan ili kıralı” tarafından devrildi. Sembolik ergecin Büyük İskender’i temsil eden ‘büyük bir boynuzu’ vardı. Onun ölümünden sonra, bu “büyük boynuzun” yerini, “dört kırallık”ın başına geçen dört generali aldı.
İbranice Kutsal Yazılarda (“Eski Ahit”) geçen çok sayıda peygamberlik İsa Mesih’in şahsında gerçekleşti. Bunların bazısı Yunanca Kutsal Yazıların (“Yeni Ahit”) ilham edilmiş yazarları tarafından İsa’ya uygulandı. Örneğin, İncil yazarı Matta, İsa’nın bir bakireden doğduğu, yolunu hazırlayan bir habercinin olduğu ve Yeruşalim’e bir sıpa üzerinde girdiğine dair peygamberliklerin gerçekleşmesine dikkat çekti. (Matta 1:18-23; 3:1-3; 21:1-9 ile İşaya 7:14; 40:3; Zekarya 9:9’u karşılaştırın.) Böyle gerçekleşmiş peygamberlikler, Mukaddes Kitabın gerçekten Tanrı’nın ilham edilmiş bir hediyesi olduğunu kanıtlamaya yardım eder.
Günümüzde gerçekleşen Mukaddes Kitap peygamberlikleri “son günlerde” yaşadığımızı ispatlar. (II. Timoteos 3:1-5) Eşi görülmemiş boyutlarda görülen savaşlar, salgın hastalıklar ve depremler, İsa’nın, gökte Krallık yetkisini aldığı ‘huzurunun alametinin’ bir kısmını oluşturur. Bu alamet, gökte kurulmuş olan Krallığın iyi haberini vaaz eden, Yehova’nın dört milyondan fazla Şahidinin dünya çapındaki faaliyetini de kapsamına alır. (Matta 24:3-14; Luka 21:10, 11) Şimdi gerçekleşmekte olan Mukaddes Kitap peygamberlikleri de, İsa Mesih’in idaresindeki Tanrı’nın gökteki hükümetinin yakında itaatli insan toplumuna ebedi mutluluğun hüküm süreceği yeni bir dünya ve insani olmayan yeni bir yönetim, getireceğine dair teminat verir.— „işte, Ben (Tanrı) yeni gökler ve yeni bir yer yaratıyorum. Önceki şeyler hatırlanmayacak, akla gelmeyecek.“ (İşaya 65:17) „O’nun vaadine dayanarak, yeni gökler ve yeni bir yer bekliyoruz; onlar doğruluğun barınağı olacaktır.“ (2. Petrus 3:13) „Yeni bir gök ve yeni bir yer gördüm; önceki gök ve önceki yer geçip gitmişti, artık deniz de yoktu. …O sırada tahttan güçlü bir ses duydum: “İşte, Tanrı’nın çadırı insanlarladır. Kendisi onlarla birlikte oturacak, O’nun toplumu olacaklar. Tanrı da onlarla olacak. Gözlerinden bütün gözyaşlarını silecek. Artık ölüm olmayacak, artık matem, feryat ve acı da olmayacak. Önceki şeyler geçti.” Tahtta oturan şöyle dedi: “İşte! Her şeyi yeni yapıyorum.” Ayrıca, “Yaz, çünkü bu sözler güvenilir ve doğrudur” diye ekledi.(Vahiy 21:1-5)

Gerçekte, Kutsal Kitaba İnanılabilir Mi? Düşünen insanların, bilimsel fikirlerin etkisi altında kalıp geri çekilerek, Kutsal Kitaba inanılamayacağı sonucuna varmalarına gerek yoktur. Böyle olmakla birlikte, sadece bu durum ona inanabileceğinizi ispatlamaz. Çünkü birçok Kutsal Kitap eleştirmeninin yapmadığını yapmaya ihtiyacınız var: Bizzat kutsal Kitabı açmak ve açık bir zihinle onu okumak. (Karşılaştırınız: Resullerin İşleri 17:11) Uzun zamandır Kutsal Kitap eleştirmenliği yapan Avustralyalı bir senaryo yazarı birkaç yıl önce, şunları itiraf etti: “Hayatımda ilk defa, bir muhabirin normalde ilk görev olarak yapması gerekeni yaptım: İnandığım gerçekleri kontrol ettim . . . . Ve dehşete düştüm, çünkü [İncil’deki olaylarda] okuduklarım, masal, yani doğaya uygun olmayan kurgu değildi. Bilgi veriliyordu. Olağanüstü olayları direkt ve dolaylı şekilde açıklayan kayıtlardı . . . . Bilgi vermenin bir tadı var ve bu tat, İncillerin içinde bulunmaktadır.”
Onun örneğini takip etmeye sizi de teşvik ediyorum. Kutsal Kitabı kendiniz için okuyun. Şahsen kendimin de tecrübe edindiği ve onaylıyacağı gibi, Kutsal Kitabın derin hikmetini, peygamberliklerinin nasıl gerçekleştiğini, hayret uyandıran uzumunu düşündüğünüzde, sadece bilimsel olmayan efsaneler koleksiyonundan daha fazlasını içerdiğini fark edeceksiniz. Ölmeden önce Yeşu’nun halka dediği gibi düşünceye sahip olacaksınız: “Evet, artık ben de herkesin gittiği yere gidiyorum. Sizler tüm yüreğinizle ve tüm canınızla biliyorsunuz ki, Tanrınız Yehova’nın size verdiği vaatlerden hiçbiri boş çıkmadı. Sizin için hepsi gerçekleşti. O’nun bütün sözleri yerine geldi.” (Yeşu 23:14) Kutsal Kitabın hikmetinin ne şekilde hayatınızı daha iyiye doğru değiştirdiğini şahsen gördüğünüzde, Kutsal Kitabın, Tanrı’nın Sözü olduğuna dair hiç şüpheniz kalmayacak. (II.Timoteos 3:16, 17) Evet, Kutsal Kitaba inanabilirsiniz! Hakikat sever Hiçbir insanın, İnanısı, dünya görüşü, eğitim derecesi ne olursa olsun, Kutsal Kitaba iman etmemek için bir haklı nedeni yoktur. — Yehova Tanrı hakkında, İsa’nın demiş olduğu gibi: „sözün hakikattir“. Yuhanna 17:17.
GERÇEKLEŞMİŞ MUKADDES KİTAP PEYGAMBERLİKLERİNDEN BAZILARI
PEYGAMBERLİK GERÇEKLEŞMESİ
 Tekvin 49:10 Yahuda İsrail’de Kraliyet sıptı olur(I. Tarihler 5:2; İbraniler 7:14)
 Tsefanya 2:13,14 Nineve, M.Ö. 632 civarında harap edilir
 Yeremya 25:1-11 İşaya 39:6: Yeruşalim’in ele geçmesiyle,şehrin 70 yıl ıssız kaldığı dönem başlar(II. Tarihler 36:17-21; Yeremya 39:1-9)
 İşaya 13:1, 17-22 Koreş Babil’i ele geçirir, Yahudiler44:24-28; 45:1, 2 ülkelerine geri döner (II. Tarihler 36:20-23; Ezra 1:1-4; 2:1-6)
 Daniel 8:3-8, 20-22 Med-Pers dünya kudreti Büyük İskender tarafından devrilir ve Yunan İmparatorluğu bölünür
 İşaya 7:14 İsa, Beytlehem şehrinde bir bakireden doğar. Mika 5:2 (Matta 1:18- 23; 2:1-6)
 Daniel 9:24-26 İsa Maşiah olarak meshedilir (M.S. 29) (Luka 3:1-3, 21-23)
 İşaya 9:1, 2 İsa, insanları aydınlatan hizmetine Galile’de başlar (Matta 4:12-23)
 İşaya 53:4, 5,1 2 İsa’nın fidye kurbanı olarak ölmesi (Matta 20:28; 27:50)
 Mezmurlar 22:18: İsa’nın elbisesine kura atılması (Yuhanna 19:23, 24)
 Mezmurlar 16:10 İsa’nın üçüncü günde ölülerden Matta 12:40: diriltilmesi (Markos 16:1-6; I. Korintoslular 15:3-8)
 Luka 19:41-44; Yeruşalim’in Romalılar tarafından 21:20-24 harap edilmesi (M.S. 70)
 Luka 21:10 “Son günleri” işaretleyen, savaş, açlık, Matta 24:3-12; deprem, salgın hastalık, kanunsuzluk ve II. Timoteos 3:1-5 benzeri olayların daha önce hiç görülmemiş çapta artması
 Matta 24:14 Yehova’nın Şahitleri, Tanrı’nın Gökteki İşaya 43:10; Krallığının kurulduğunu ve yakında Mezmurlar 2:1-9 bütün muhaliflerini yok edeceğini dünya çapında vaaz ediyor
 Matta 24:21-34; Yehova’nın Şahitlerinin uluslararası Vahiy 7:9-17 ailesi Tanrı’ya tapınıp, “büyük sıkıntıda” sağ kalmak üzere hazırlanıyor

Bu ayetleri Kutsal Kitaptan açarak karşılaştırmanızı teşvik ederim. İman geliştirici bu kanıtlar, Kutsal Kitabın doğruluğunu kanıtlamanın yanı sıra, günümüzde gerçekleşecek peygamberliklerin mutlaka yerine geleceşine dair teminat oluşturarak, Tanrısal vaatlere güvenimizi arttırır.
Günümüzde gerçekleşen Kutsal Kitap peygamberlikleri: Günümüzde gerçekleşen Kutsal Kitap peygamberlikleri “son günlerde” yaşadığımızı ispatlar.

Eşi görülmemiş boyutlarda görülen savaşlar, salgın hastalıklar ve depremler, İsa’nın, gökte Krallık yetkisini aldığı ‘huzurunun alametinin’ bir kısmını oluşturur.
İsa şu alameti verdi: “İsa Zeytinlik Dağında otururken öğrencileri özel olarak yanına gelip şöyle dediler: “Bize söyler misin, bu olaylar ne zaman olacak? Senin hazır bulunuşunun ve bu ortamın sonunun alameti ne olacak?” İsa şöyle cevap verdi: “Dikkatli olun da kimse sizi aldatmasın. Çünkü birçok kişi benim adımla gelip, ‘Mesih benim’ diyerek birçoklarını saptıracaklar. Savaş gürültüleri ve savaş haberleri duyacaksınız; sakın korkuya kapılmayın. Çünkü bunların olması gerekir, ancak henüz son gelmemiştir. Millet milletle ve krallık krallıkla çatışacak, birçok yerde kıtlıklar ve depremler olacak. Tüm bunlar sancıların başlangıcıdır. O zaman insanlar sizi sıkıntıya sokacaklar ve öldürecekler. Benim ismimden ötürü bütün milletler sizden nefret edecek. Ayrıca o zaman birçok kişi iman yolundan ayrılacak, birbirini ele verecek ve birbirinden nefret edecekler. Sahte peygamberler ortaya çıkıp birçok kişiyi saptıracak. Kötülüğün çoğalması yüzünden çoğu insanın sevgisi soğuyacak. Fakat kim sona kadar dayanırsa kurtulacak. Krallığın bu iyi haberi, dünyanın her yerinde bütün milletlere şahitlik amacıyla duyurulacak ve son o zaman gelecek. (Matta 24:3-14)
Doktor ve elçi Luka ise İsa’nın anlatımında şu ayrıntılara yer verir: “Sonra İsa anlatmaya devam etti: “Millet milletle ve krallık krallıkla çatışacak. Büyük depremler, birçok yerde salgın hastalıklar ve kıtlıklar olacak. Korkunç görüntüler ve gökten büyük alametler görülecek.“ (Luka 21:10-11)
Tanrıya yabancılaşmış İnsanlık dünyası tamamen yozlaştı: “Fakat şunu bil ki, son günlerde çetin ve bunalımlı bir dönem gelecek. Çünkü insanlar, kendini seven, parayı seven, böbürlenen, kibirli, küfürbaz, ana baba sözü dinlemeyen, nankör, vefasız, insan sevgisinden yoksun, uzlaşmaz, iftiracı, özdenetimden yoksun, azgın, iyilik düşmanı, hain, dik başlı, gururlu, Tanrı yerine zevki seven, Tanrı’ya bağlı gibi görünüp, yaşamlarıyla böyle bir bağlılığın gücünü inkâr eden kişiler olacaklar; böylelerinden sakın.(II. Timoteos 3:1-5)
Bu alametler günümüzde gerçekleşmekte ve inkar edilemiyecek kadar göz önünde olduğu 7.000.000’u aşkın Yehova’nın sadık Şahitleri vasıtası ile 400 aşkın dilde Kutsal Kitap kursu amacıyla gönüllü taktimeler ile basılmış yayınlar aracılığı ile 235 aşkın ülkede ilan edilmektedir.
Herhalde, siz de Kutsal Kitapta önceden bildirilen, dünya çapında görülen gelişmeleri fark ediyorsunuz. Ancak neden daha derin bir araştırma yapmayasınız? Bu amaçla size ekte PDF dijital olarak hazırlanmış Gözcü Kulesi dergisinin günümüzdeki peygamberlikleri ele alan güncel sayısını yolluyorum lütfen irdeleyin.
Gelecek mektupta bu peygamberlikleri ayrıntılı ele alacağım.
Saygılarımla
Atilla Kumbolu