BİR DEMET SEVGİ

BİR DEMET SEVGİ

Görür görmez durdu, sağına soluna bakındı, çevrede kimse yoktu. Bankın üzerinde öylece taptaze duruyordu, tüm canlılığı ve renkleriyle. İzlenecek bir manzara bile yoktu, gökyüzünün maviliğini yansıtan ne bir su, ne de yeşilin bin bir tonunu oluşturan bir park.

 

Caddeye bakan banklar amaçsızca tek sıra halinde yola paralel dizilmişti. Yürüyüş yolu bile değildi, ama banklar konmuştu oturulsun, bir soluk alınsın diye.

 

Araçların yoldan geçişleri ona kara sinek sürülerinin geride bıraktığı çirkinliği hissettirdi bir anda. İçi almıyordu orada oturmaya.

 

Görmek onu durdurmaya yetmişti. Uzandı, eğildi, elini uzatmakla uzatmamak arası bir kararsızlıkta geri çekti. Ne çok şey geçmişti aklından bir anda. Sanki birilerine bir mesaj iletiliyordu. Ya da kabullenilmemiş bir sevginin “hayır” ifadesi miydi? Belki de biten bir aşkın özür demetiydi bırakılan. Belki unutulmuştur diye düşündü. Tam bana ne ki diye düşünürken çevrede

hastanelerin olduğunu fark edip, umut dolu bir duygu ile alınmış olup, amansız bir hastalığa yakalanan birilerini görmeye gelip de görememek miydi?

 

Tüm sıraladıklarını bir anda aklından sildi. Ne kadar heyecanlanmıştı, her şeyin ilkiydi o anda yaşadığı. Uzun siyah saçları omuzlarından dökülürken, kara gözleri gözlerinin akıyla inatlaşırken, gözleri gözlerine deydiği anda

kilitleniyordu bakışları.

 

Okuldan dönüyordu, üzerinde ki siyah önlüğü onu daha bir asi gösteriyordu, yakışıyordu da. Belki de onun bu inadı idi beni çeken diye düşündü. Bir kez görebilmek, söze dökebilmekti tek istediği. Bir kez daha konuşabilse sanki kabul edecek gibi geliyordu. Kaç kez geçmişti onların sokağından. İşte şimdi karşısındaydı. Kalbi tüm hızı ile çarpmaya başladı, duracak gibi oldu bir an. Tüm bedeni ateşler içindeydi. Diyemedi. Onun için hissettiklerini bir sonra ki heyecanlı rastlaşmaya bıraktı istemeden.

 

Bankın üzerindeki renk cümbüşü kendi geçmişine götürdü bir anda. Çalan korna ve ani firen sesi çocuğu için alacağı kitabı aklına getirdi. Bir türlü bitmiyordu yol, yürümek bu karmaşada yorucu gelmiş, ulaşımın daha sonra rahatlaması için kapatılan yollar ve yağan yağmurla birlikte çekilmez bir hal almıştı.

 

Kalp kırmak kolaydı, bir düşüncesizlik yapmıştı ve özür dilemek için bile bir fırsat tanımamıştı. Fırsat kaç kez yakalanırdı ki! Aklından atamamıştı. Çoğu şey onu hala hatırlatabiliyordu. Aradan yıllar geçmiş, ona olan sevgisi evliliğe dönüşecekken nedensiz, anlamsız bir sebepten görüşemez olmuşlardı.

 

Ailesi ile birlikte sevdiği insanın evine gitmek için hazırlanmış, özel günler için sakladığı kıyafetlerini giymişti. Çok sevdiği çiçeklerden kocaman bir demet yaptırmış, giderken bir kutu çikolata ile formaliteyi yerine getirmişti. Ailelerin tanışması o kadar da önemli değildi onlar için, onlar birlikte olsunlardı yeterdi. Bir çatı altında her anları birlikte geçsin yeterdi.

 

Aileler iki sevgilinin sevgisini tek sevgiye dönüşmesi için engel olmuştu. Kuralları yıkamamış, değerleri çiğneyememişti, bir türlü yapamamıştı işte. Çiçek kabul görmemiş, vazoya bile konup odaya getirilmemişti.

 

Camlarda biriken su damlacıkları gibi gözlerinde biriken göz yaşlarını içine akıtarak, geçmişin hatırlanması o anı çıkmaza dönüştürmekten başka bir şey değildi.

 

Benden…

2 EKİM 2006