LAİKLİK 69

69

BÖYLE GELMİŞ DE BÖYLE Mİ GİDECEK SÜR GİT!

YOK MU GERÇEKLERİ SÖYLEYECEK BİR YİĞİT…

Gazetelerde, TV’lerde bir “sakal” davası sürüp gidiyor.

  1. yüzyılda hâlâ -ilkçağın insanları gibi- totem peşinde koşuyoruz!

Hz. Muhammed, bunu önlemek için, “Yâ Rab, benim eşyalarımı tapınak vasıtası yapma!..” demiş.

Bu hadis, peygamberin ağzından çıktığını bütün hadisçilerin kabul ettikleri 17 hadisten biridir. Bu sözü söyleyen Hz. Muhammed, tıraş olurken kılla…rını toplattırır mıydı?

Dünyada yüzlerce “Sakal-ı Şerif” diye tanımlanan kıl var. Hepsi uydurma. Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki “Kutsal Emanetler” diye saklanan birçok eşya, onun-bunun saraya bahşiş almak için getirdikleri nesneler.

“Fatıma Anamız”ın seccadesi denen seccade, 17. asır halısı…

Peygamber’in teyemmüm taşı olarak saklanan taş ise bir Asur tableti!..

Bunun gibi daha birçokları var… Bunları bir kitap halinde toplayan ilk Müze Müdürü Tahsin Öz’ün 1953 yılında basılan kitabı, ne yazık ki zamanın yönetimi tarafından hemen toplattırıldı ve o günden bugüne de ülkeyi aynı kafada olanlar idare etti! Uydurulmuş şeylere inanmak, doğruları araştırmaktan daha kolay geliyor insanımıza…

Bu sakal olayı, bana başka bir olayı hatırlattı: 1970-78 yılları arasında, eşim Kemal Çığ Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü idi. Daha önce de -1944’ten beri- Müdür Yardımcısı ve Kitaplık Şefi olarak çalışıyordu müzede. Müdürlüğü esnasında, o zamanın Diyanet İşleri Başkanı Lütfü Doğan, “Kutsal Emanetler”i ziyaret etmek için randevu istiyor. Kemal Çığ, gazetecileri getirmemek koşulu ile halka kapalı olan bir günde randevuyu veriyor.

Kararlaştırılan günde büyük bir cemaat akın ediyor “Kutsal Emanetler Salonu”na. Peygamberin hırkası olarak tanımlanan hırka çıkarılıyor. Gelenler büyük bir huşu içinde dualara, kuran okumalara başlıyorlar ve sonunda her ay bu ziyareti yapmaya karar veriyorlar…

Salonda iş bitince, eşim, baştakileri odasına kahve içmek için davet ediyor. Tam kahveler bitmek üzere iken Kemal Çığ, “Hazır bütün din büyüklerimiz burada iken kafamı kurcalayan bir soruyu sormak istiyorum.” diyor ve sorusunu soruyor:

“Benim bildiğime göre, Hz. Muhammed’in ağzından çıktığından bütün muhaddislerin hemfikir olduğu 17 hadisten biri, ‘Yâ Rab, benim eşyalarımı tapınak vasıtası yapma!..’dır. Şimdi sizin hırka’ya ve diğer eşyalara dualar yapmanız bu hadis’e karşı değil midir?”

Bu söz üzerine, gelenlerin hepsi birden yerlerinden fırlarlar ve bir şey söyleyemeden oradan ayrılırlar! Fakat, her ay gelmeyi istedikleri halde bir daha uğramamaları da Kemal Çığ’ın sorusunun yanıtı olmuştur…

Şimdi ben de bugünkü hocalarımıza soruyorum:

Böyle bir hadis’i biliyor musunuz? Biliyorsanız, neden bir sakal kılı, bir hırka peşine düşenleri ve onlara dua edip onlardan medet umanları uyarmıyorsunuz? Neden?

Muazzez İlmiye Çığ, (Mehmet Teceren iletisinden, 26.8.201, kendisine teşekkürler…)

+

Eklenen Bir İki Söz

Yazı eksiksiz, tastamam…

Tam yazıya ben ne yazsam…

Yine de bir iki söz etmeden duramam:

Kuran’ın ilk suresi Fatiha’da: “(Allah’ım!) Yalnız sana ibadet eder yalnız senden yardım dileriz.” (K. 1/5) denir.

Bu sözleri söyleyen kimdir?

Bizimkiler, hırka,  sakal karşısında ağlar

Dua eder, gözyaşı döker.

Şefaat (yardım) bekler…

Akıl, sağduyu, kılavuz olmazsa,

Bilim,  teknoloji benimsenmezse

“Uydurulmuş şeylere inandıkça…”

Hırkadan, sakaldan medet umuldukça,

Muhtaç olursunuz o gavurlara (!)

Koşun koşun iftar çadırlarına,

Orada sizi bekliyor sıcak çorba…

Böyle gelmiş de böyle mi gidecek sür git!

Yok mu gerçekleri söyleyecek bir yiğit…

Av. Eren Bilge, 27.8.201

XXX