LAİKLİK 26

.

26 TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN ŞAN VE ŞEREFİ” NASIL YÜCELTİLİYOR?

Yukarıda gördüğünüz fotoğrafı ve aşağıdaki “Basından Seçmeleri”; Cumhuriyetimizi, Atatürk ilkeleri doğrultusunda korumaktan başka tutkusu olmayan iyi yürekli dostumuz Em. Albay Cemil Denk göndermiş.

Kendisine teşekkür ettikten sonar birkaç satır da bizim yazmamız gerekmiş…

+

İşte Em, Albay Cemil Denk’in Basından Seçmeleri:

SUUDİ Arabistan Kralı Abdullah’a, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan Türkiye Cumhuriyetinin “Devlet Şeref Madalyası” verdi. Ancak Kral, ziyaret tarihi Ulu Önder Atatürk’ün ölüm yıl dönümü 10 Kasım’a denk gelmesine rağmen ANITKABİR’E GİTMEDİ.

Skandal bununla da bitmedi.

Suudi bayrağının yarıya indirilmesine karşı çıktı.

Kaldığı otelde Gül ve Erdoğan’ı ayağına çağırarak görüştü.”

“Acaba Suudi Kralı’yla Gül ve Erdoğan’ın aralarında bizim bilmediğimiz bir dinsel hiyerarşi mi mevcut…” (Melih Aşık. Milliyet yazan)

“- DİNSEL HİYERARŞİ” olması akla yakın geliyor!..

Laikliğin içini bu kadar oymaya çalışan bir kadronun şeriatçı bir ülkenin kralına böyle bir rağbeti göstermesi normaldir!..

Üstelik bunlarda bir de Arap merakı var!”. (Cemil Tosun Sözcü)

 “Belki bu kadar açık konuşmak ayıp olacak ama itiraf edelim: Arabın ihanetini unuttuk, parasına diktik gözümüzü.” (Nazlı Ilıcak, Sabah yazarı)

“AKP’nin, ikinci cumhuriyetçilerin desteği ile kurmaya çalıştığı düzenin adını koyalım: 3. MEŞRUTİYET!” (Cumhuriyet- Kaan Bür)

“Devletin şerefini de pazarladık. Sırada ne vardı? (Cumhuriyet. M. Alpaslan Yener)

      :“Hamdolsun istediğimizi aldık diyenlere karşı; bizim de, an dolsun, emperyalizm ve işbirlikçilerine istediklerini vermeyeceğiz’ deme hakkımız var.” ( Cumhuriyet Tarık Emre) 15.11.2007)

+

Yazarınız da şöyle der:

Anayasamızın 103. maddesinde Cumhurbaşkanımız şöyle yemin eder:

“Cumhurbaşkanı sıfatıyla… Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından  ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla  yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Türk milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerinde üzerine andiçerim.”

“Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini yüceltmek” bir şeriat devleti kralının çağırması üzerine ayağına mı gitmek mi derim..

Cumhur Başkanları yabancı konukları ve devlet başkanlarını karşılamak için ayakta durur.

Teamüle göre konuk devlet başkanları Cumhur Başkanımıza doğru yürür.

Cumhur Başkanları durduğu yerden bir adımı bile atmaz.

Konuk devlet başkanları yanına kadar gelmezse elini uzatmaz.

Öyle ki Osmanlı Padişahları tahtında oturur, ayağa bile kalkmaz.

Bizimkisi ise, Şeriatçı Kralın huzuruna gider çağrı alır almaz…

Konuk kral ne Anıtkabir’e giderek şeref defterini imzalar.

Ne de bayrağını yarıya indirerek Devletimize saygı duyar…

Kralımız öyle mağrur bir kraldır ki som altından koltuğunu birlikte getirir.

Sanki bir başka koltuğu oturursa kıçı kaşınır.

Her gittiği yere kendi fotoğrafını asar.

Kendi fotoğrafından başka fotoğrafın asılmasını yasaklar.

Krallığının bayrağı yanında durur.

Bayrağının gölgesinde tahtına kurulur.

Yeşil renkli bayrağın üzerinde ayet yazılmıştır.

Bu ayetin altına da bir kılıç konulmuştur…

Ayet ve kılıç; iki şıktan birini kabul edeceksin anlamındadır.

Derler ki “Cennet kılıçların gölgesi altındadır..”

Bunlar tipik bir şeriat devletinin simgesidir.

Laik bir devletin Cumhur Başkanı, Şeriat Devleti kralının ayağına nasıl gidebilir?

“Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefi” böyle mi yüceltilir?..

Gördünüz mü? “Türkiye Cumhuriyetinin Şan ve Şerefi” Nasıl Yüceltiliyor?

Av. Hayri Balta, 16.11.2007