KIZMAK YOK

  1. UYGULAMAYA BAKARLAR…

Toplumlar hukukun eşitliğini sağlayıncaya değin çok çile çekmişlerdir. Önceleri bir takım zümre ve sınıflara işlediği suçlardan ötürü ceza verilemezdi. Yani onlara yasa uygulanmazdı. Örneğin ortaçağ hukukunda düklerin, düşeslerin, soyluların, kontların serflerle aynı hukuka tabi olmadıklarını görürüz.

O çağda kişilerin ekonomik durumlarından ötürü de ayrıcalıkları vardı, halkın üstünde sayılırlardı… Halkla aynı işleme tabi tutulmazlardı. Siyasî, felsefî, dinî inançları yüzünden de insanlar yasa önünde değişik uygulamalara tabi tutulmuştur. Şimdi tarihte bu uygulamaları görünce geçmişte yaşamış toplumların bağnazlıklarına bakıp acı acı gülüyoruz.

Anayasamızda: “Herkes, dil. ırk. renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” denilmektedir. Aynı maddede (Anayasa Mad. 10) “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.” demektedir.

Böylece Anayasamız, devlet organlarını hukuka ve yasaya uygun davranmaya zorlamaktadır. Ne var ki uygulamada hukuksal eşitsizliğe aykırı, yasa önünde eşitliğe aykırı çeşitli uygulamalar görerek hukuk adına üzüntü duymaktayız. Örneğin şu güvenlik soruşturması, tam bir suçsuz ceza uygulaması. Ortaokulda iken müsamereye çıkan, ancak oynadığı oyun sakıncalı görülen öğrenci, çocukken oynadığı bir oyunun mesajı yüzünden ömür boyu işsizlik tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır… Karakolda dayak, hapishanelerde işkence… Var mı bunun yeri hukukta, anayasada, yasada?

Gelelim şu Bülent Ersoy olayına. Bu kişi erkek görünüşünde ama ruhsal bakımdan kadın yapılı. Bu yaratılışta bunun ne suçu var? Tabiatın bir kusuru bunun yaratılışı. O diyor ki ben kadınım, hukuk diyor ki, yok sen kadın değilsin, erkeksin.

Şimdi buna Polis Vazife ve Salahiyetleri Yasası’nın 12. maddesi uyarınca: “Sen sahneye çıkamazsın!” deniyor. Oysa bu madde: Kız ve kadınların gazino, bar gibi benzeri yerlerde çalışmasını en büyük mülki amirin iznine bağlamış!”.

Yargıtay Bülent Ersoy’a: kadın değil, erkek demiş. Öyle ise bu madde Bülent Ersoy’a uygulanamaz. Ama uygulanıyor. Bülent Ersoy kadın gibi giyiniyormuş, makyaj yapıyormuş… Yahu insaf… Yalnız Bülent Ersoy mu kadın gibi sahneye çıkan… Şimdi adlarını saymayayım…

Daha ne Bülent Ersoylar var ki sahnelere çıkmakta, hem de televizyonda arzı endam etmekte…

Soruyorsun:

“Örf ve adetlerimize uygun olmayacak şekilde boyananın sahneye çıkması yasaktır, şeklinde bir kanun var mı?”

Koskoca İstanbul Vali Yardımcısı:

“Hayır öyle bir kanun yok!” diyor…

Öyle ise senin bu davranışın yasaya aykırı… Aykırı ya, çünkü Bülent Ersoy’a uygulanan işlemin yasal dayanağı yok… Bu aşamada konu idare mahkemelerine intikal etse öyle sanıyorum ki idare mahkemeleri İstanbul Valisi’nin bu uygulamasını kaldırır. Çünkü iİdarenin her türlü işlem ve eylemi yasalara uymalıdır.

Bülent Ersoy’a verilen bu ceza 12 Eylül’ün genel havasından kaynaklanmış olduğunu hukukçularımız ve, psikologlarımızca bilinmektedir. 12 Eylül geçiş dönemi idi. Uygulamaları geçti. Demokrasiye geçiyoruz. Öyle ise hukuka, yasaya saygılı olmalıyız. Görülen lüzum üzerine deyip işin içinden çıkamayız. Avrupa, Amerika karşısında güç durumda kalırız. Hani Avrupa Konseyine girmeye çalışıyoruz da, biz Avrupa ülkesiyiz diyoruz da…

Avrupalı öyle külyutmaz, uygulamaya bakar…

Gaziantep, Özgür Gaziantep, 23 Ağustos 1986

  1. KIYAMET KOPMUŞ MU KOPACAK MI?