KIZMAK YOK

  1. CEHENNEMLİK MİYİZ?

 Kimsenin inancına karışmaya hakkımız yok. Allah bile kendi peygamberine: “Sen yalnızca bildirmekle yükümlüsün. Daha fazla ileriye gitme!” demiştir.

Bu gerçeği Sayın Cumhurbaşkanımız son konuşmasında dile getirmiştir.

Dinsel gerçek bu iken kendilerini Allah’ın mücahitleri sanan; dinden habersiz din adamları, son günlerde arka arkaya gazetelere demeçler vererek Türkiye Cumhuriyeti’nin aydın ve Atatürkçü yurttaşlarını suçlamışlar, onların cehennemlik olduğu hakkında demeçler vermişler.

Gelin sabah gazetesinde iki gün arka arkaya yayınlanan şu demeci birlikte okuyalım:

Türkiye Din Görevlileri Federasyonu Genel Başkanı

“Bütün Kadınlar başlarını örtmek zorundadır. Bu Allah’ın emridir”

Allah’ın emri ise yalnız Müslümanlar için mi geçerlidir?

Allah’ın emri bütün insanlar için geçerli değil midir?

Allah emrini yerine getirendir…

Müslüman kadınlar dışındaki bütün kadınlar niçin başı açık gezmektedir…

 

“Müslüman Türk vatandaşı ya Allah’ın emri ya Atatürk ilkeleri şeklinde son derece vahim bir tercihle karşı karşıya bırakılmaktadır”

Demeci daha geniş olarak okumak isterseniz 6 Ocak 1986 tarihli Sabah gazetesinde “Başörtü Kavgası” başlıklı habere göz atabilirsiniz. Habere baktığınızda Danıştay’a çatıldığını da göreceksiniz.

 

Aynı gazetede bir gün sonra İstanbul Müftü Vekili Cemal Çağlar da baş kaldırarak, “Başını örtmeyen cehenneme gider!” fetvasında bulundu.

Müftü vekili aynı konuda Danıştay’a da dokundu:

“Danıştay’ın başörtüsü konusundaki kararı Müslümanlığa hakarettir!” dedi.

Daha da ileri giderek: “Din işleriyle uğraşanlar devlet işleriyle uğraşmıyorsa, devlet işleriyle uğraşanlar da din işleriyle uğraşmasınlar!” diye tehdit etti.

 

Böyle derken, kendisinin de bir devlet memuru olduğunu unutuyor.

Oh, ne güzel, hem din işleriyle uğraşıyor, hem de devletten tıkır tıkır her ay maaş alıyor.

Arkalarında namaza duranlar ise devletten bir kuruş almıyor….

Bunlar ise dini hizmetleri karşılığında hem devletten maaş alıyorlar, hem de Allah’a kulluklarını eda etmiş oluyorlar.

 

Hani Allah’a kulluk karşılıksız olurdu.

Hani Müslümanlıkta ruhban sınıfı yoktu!…

 

Birkaç gün önce Sayın Başbakanımız İran’a gitmişti.

Televizyonumuz Başbakanımızın gezisini yansıtırken İran’dan görüntüler de sergiledi.

En çok dikkatimi çeken Irandaki kadınların çarşaflara bürünmüş, başörtülü görüntüleri idi.

Bu görüntüyü görünce Atatürk’ün büyüklüğünü bir kez daha aklıma geldi…

 

Şimdi olaya gerçekçi açıdan bakalım. Biz Cumhuriyet çocuklarının hangisinin eşinin, kızının, karısının başörtüsü var.

Yine Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmiş olan devlet ve hükümet büyüklerinin hangisinin eşinin, kızının, bacısının şeriat inançlarına göre çarşafa bürünüp başını, gözünü, yüzünü, örttüğü görülmüştür…

Öyleyse sorabiliriz: Bizler, eşlerimiz, kızlarımız, bacılarımız, devlet ve hükümet büyüklerimizin eşleri, kızları ve bacıları cehennemlik mi?

Değilse, bu sözde din görevlilerinin bizleri suçluluk duygusu içine atmalarına niçin izin verildi?

Oy için değil mi?

Ankara, Barış, 11Ocak 1986

  1. TANRI KONUSUNDA