KIZMAK YOK

  1. KURBAN…

Dinsel Bayramlar içinde en eski bayramlardan biridir Kurban Bayramı.

Tarihçilerimiz, araştıranlar bu olayın ne zaman başladığını bile bulamazlar. Ancak, bilinen odur ki, insanlar toplum halinde yaşamaya başladıkları andan bu yana Tanrı için kurban kesmişlerdir…

İlk insanların kurban kesmelerinin nedeni bilinçli bir düşünce ile olmasa gerektir. Çünkü onlar yer kabuğunun oluşması sırasında zaman zaman yer oynaması ile, yanardağların harekete geçmesi ile yüzlerce, binlerce insanın ölmesini doğaüstü güçlerin kurban istemesine bağlamışlardır. Düşen bir yıldırımın yarattığı orman yangını ile çerden çöpten kulübelerinin yanmasını, ekinlerinin yanmasını, binlerce insanın, bunun yanında hayvanın yok olmasını Tanrının kan isteğine bağlamışlardır.

Bunun yanında günahkâr olma korkusundan, Tanrı’ya karşı suç işleme duygusundan kurtulmak için “Biz sana istediğin kurbanı keselim; yeter ki sen gazaba gelme, ” demişlerdir.

Kurban kesme, eski toplumlarda, insanların Tanrı ile anlaşması gibi olurdu. Tanrı gazaba gelip binlerce, milyonlarca insanın, hayvanın kanını akıtıp canını alacağına, kendileri en güzel gençlerini, en ileri gelenlerini, Tanrı’ya kurban edip onun kan gereksinimini karşılamakla karlı çıktıklarını sanırlardı. Öyle ya bin kişi öleceğine, bir kişi ölsündü.

Hepimizin de bildiği gibi eskiden hayvan yerine insanlar kurban edilirdi. İnsanı kurban etme geleneği İbrahim Peygamberle son buldu. Demek ki insan yerine hayvan kurban etme geleneği İbrahim Peygamberle başlamış. İbrahim Peygamberin sevilme nedenlerinden biri de bu: İnsanın kurban edilmesi geleneğine son vermiş olmasıdır…

Demek ki insanlık tarihinde kurban geleneğinin insandan hayvana doğru bir gelişmesi var. Önce insan kurban edilirken, sonra hayvan kurban edilmeye başlanmış…

Ancak, bazı toplumlarda hayvan kurban etme aşaması da geçilmiş.

Örneğin diğer kitaplı dinlerden olan Hıristiyanlıkta bu gelenek de ortadan kaldırılmıştır. Onların kitaplarında, bazı yerlerde, Tanrı’nın “… isteğim kurban değil, iyiliktir… “ (Tevrat, Hoşea, 6/6) sözüne dayanılarak hayvanları kurban etme geleneğinden vazgeçilmiştir. Hayvanları kurban etme geleneğini ortadan kaldıran da Isa Peygamberdir. Bu nedenle Hıristiyanlarda hayvan kurban etme yoktur… Ne var ki onlar da bu gelenekten vazgeçmemişler; her yılbaşında hindi kesmekteler…

Ancak, İslam toplumlarında toplumsal ve ekonomik nedenlerle kurban kesilmektedir.

Daha birkaç gün önce, radyoda kurban bayramı ile ilgili olarak bir din adamı açıklama yapıyordu: “Yoksul ve kalabalık aileler kurban etlerini dağıtmasalar da olur.” dedikten sonra: “Kurban kesmekle Tanrı’ya kan verilmiş olduğuna göre, amaç hasıl olduğundan etleri dağıtılmasa da olur” diyordu. Yani radyoda konuşan din adamına göre Tanrı kan istiyordu. Et istemiyordu. Kan akıtıldığına göre, sorun bitiyordu. Yanılgı Tanrının kan istediği inancında idi.

Oysa İslâm’ın kutsal kitabı Kur’an da bile: “Elbette kurbanların eti ve kanları Allah’a erişmez. Lâkin sizden O’na ancak takva erişir.” (Kur’an, Hac 37) diye yazıyordu. Gel sen bunu şeriatçıya anlatabilirsen anlat!… İmkanı mı var…

Bu nedenle İslam tasavvufçuları kurban kavramına başka anlam vermişlerdir. Onların görüşüne göre: İnsan beşeri duygularından kötü olanlarını Tanrı’ya kurban etmelidir. Yani öfkesini, nefretini, öç duygusunu, dünya hırsını, mala, paraya, eğlenceye düşkünlüğünü Tanrı yoluna kurban etmek gerekir. İnsana ve topluma zararlı olan bu duyguları insana ve topluma yararlı hale getirmek için onlardan vazgeçilmelidir. Tanrı için Kurban kesmenin amacı bu idi. Yani bizleri zor duruma, yoksul duruma, aşağı duruma düşüren kötü duygularımızdan kurtularak iyi duygulara sahip olmak. Bu da Kurban kesmek gibi kolay olmadığından insan, Tanrı yoluna nefsini kurban edeceğine hayvanı kurban edip işin içinden çıkıyordu…

Yoksa hayvan kesmekle, kan akıtmakla insanın ruhsal yapısında olumlu bir değişiklik olamaz. Ne var ki bize kendi kötü duygularımızı Tanrı yoluna kurban etmektense hayvan kesmek daha kolay geliyor. Böylece kendimizi kandırmakla kalmıyor, Tanrı’yı da kandırdığımızı sanıyoruz…

Ne kadar “AH!” çekilse yeridir…

Ankara, Barış, 5 Eylül 1984

  1. DÖNECEKSEK ATATÜRK’E DÖNELİM