İSA KARTAL

Değerli Büyüğüm,

İnternet  te sitenizi yeni buldum.

Bu güne kadar sizi tanıyamadığım beni için büyük bir kayıp…

Bundan sonra sık sık sitenizi ziyaret edeceğim.

Sizin gibi  değerli insanlar çok olsaydı bunlar %47’leri bulur muydu?

Çorumdan sizi seven  birisi.

Saygılarımla…

İsa Kartal, 26.1.2007

X

Sayın İsa Kartal,

 

Önce sevgi…

Aldım iletini…

 

Beni anladığınız için teşekkürler…

Azıcık kafası çalışan ne demek istediğimi anlar.

 

Şimdi kal sağlıcakla,

Yeniden sevgiler sana…

 

Eren Bilge, 27.1.2008

X

Değerli Büyüğüm,

Sizi çok iyi anlıyorum.

Ben de sizin gibi düşünüyorum.

Dileğim sizi benim gibi anlayanların çoğalması…

Saygılarımla,

İsa Kartal, 28.1.2008

X

Değerli Büyüğüm;

Okyanus gibi olan Site’nize daldım, çıkamıyorum.

Site’nizdeki “Anıları 1 ve 2” ve “Kışkırtıcı Ajanlar’ı” okuduğum da Necdet Sevinç ve Zekeriya Beyaz’ın Gaziantep’li olduğunuzu öğrendim.

Sizden nasıl etkilenip de doğru yolu bulmadıklarına şaşıyorum.

Ya bunlar bilmiyor  ya da işlerine gelmiyor… ya da bunlar kör…

Sizin gibi  değerli birisinin bilgilerinden  nasıl olmuş da faydalanmamışlar.

 

Değerli yazar Turan Dursun, İlhan Arsel, İsmet Zeki Eyüboğlu (Türk Şiirinde Tanrıya Tutanlar) Şakir Keçeli’nin kitaplarını okudum.

Ayrıca bunlara karşı olan ilahiyatçıları da okudum.

Ancak bu kadar İlahiyatçı var; Birinin ak dediğini diğeri karalar…

 

Sağlıcakla kalın

Sizi seven birisi…

X

Sayın Bizi Seven Birisi,

En sonunda seven de çıktı bizi.

 

İlginiz için teşekkür ediyorum.

Ben de sizi seviyorum.

Sitemdeki yazıları bir eleştirmen gözü ile oku.

Yanlışım varsa bildir…

Böylece bulurum doğruyu.

 

Varsa eleştirilecek yanım,

Bildir, erinme sakın…

Sevinirim, çünkü eleştiriye yatkınım…

 

Şimdi kal sağlıcakla,

Sevgiler sana.

 

Eren Bilge, 4.2.2008

X

Değerli büyüğüm;

Esas tanrıyı bulanlardansınız.

İnsanlar hep birlikte birbirlerini sevmedikçe  ha dinli olmuş ha dinsiz fark eder mi?

Saygılarla

Sizi seven birisi, 4.2.2008

X

Değerli Büyüğüm;

Hayvanlar alınmasın. Bu sözlerine  hayvanlara hakaret gibi,

İyi akşamlar sağlıklı günler dileğiyle…

Saygılar..

Sizi seven birisi, 5.2.2008

X

Sayın İsa Kartal,

İletinde geçen “Hakaret” sözü beni düşündürdü.

Benim kastım hakaret değildi.

Bir gerçeği dile getirmekti.

 

Bu nedenle ayette geçen hayvan sözcüğünü sildim.

Ben Zekeriya Beyaz, Necdet Sevinç de olsa

Kimseye hakaret edecek yapıda bir kişi değilim.

 

Bu nedenle aşağıdaki ayeti dikkate alalım…

Zekeria Beyaz ile Necdet Sevinç’in takdirini geleceğe bırakalım.

 

Ayetten alınan cümleler aşağıdadır.

Dünkü yazım iptal edilerek bu gün gönderdiğim yazı

Nazarı dikkate alınmlıdır.

 

Şimdi kal sağlıcakla,

Sevgiler sana…

Eren Bilge…

 

 

 

Gaziantep İli

Bayındırlık Müdürlüğü

Milli Eğitim Tesisleri

İnşaat Bürosu

Sayı : 28/446

Adı, soyadı: Hayri Balta, Baba adı: Mehmet Doğ. Yeri, yılı: Gaziantep 1932 İşi : Memur.

Yukarıda kimliği belirtilen fotoğrafı yapışık Hayri Balta; Müdürlüğümüze bağlı Okul Yaptırma Bürosunda sorum­lu yazman olarak üç yıl çalışmıştır.

İşlerini; işlerinin ağırlığına rağmen, disiplinli çalışmalarıyla aksatmadan yürütmüş, göstermiş olduğu becerikli tutumu ile kısa zamanda dikkati çek­miştir.

Çalışkanlığı, doğruluğu, özel ve iş hayatındaki ağır baş­lılığı, işine olan düşkünlüğü, iş arkadaşlarıyla geçimi, amirlerine karşı saygısı yüzünden haklı olarak takdirimizi kazanmıştır.

İşbu belge isteği üzerine verilmiştir. 31.12.1962

Milli Eğitim Müdürlüğü Yapı Teknik Elamanı      : Müslüm Yeniay     : İmza

Bayındırlık Müdür Vekili Okul Yaptırma Bürosu Başkanı: Asım Ahi, imza

Tasdik olunur. Milli Eğitim müdürü

Aziz Gözaçan

Mühür ve imza

31.10.1962

Bu bonservisi Zekeriya Beyaz ile Necdet Sevinç okusun da görsünler; komünist, dinsiz diye iftira attıkları adamın aldığı bonservisi… Hayatımı karartan bu adamlara ne desem az.. 10 işyerinden atıldım. 10 kadar ev değiştirmek zorunda kaldım. Memleketim Gaziantep’ten ayrılmak zorunda kaldım. Tam otuz yıl polis tarafından izlendim.

Bilmem,  işledikleri günahın büyüklüğünü idrak edip de bir özür dileyebilirler mi?. Nerede onlardaki bu basiret…Çünkü yazılmıştır:

“Onların kalpleri vardır; fakat onunla idrak etmezler. Gözleri vardır; lakin onunla göremezler. Kulakları vardır; amma onunla işitemezler…”(K. 7/179. 2/18, 171. 8/23. 22/46. ve ayrıca bakınız: Tevrat, İşaya. 6/9-10. İncil Matta. 13/13-14)

X

Değerli büyüğüm;

Yazınızı okudum.

Dediklerinize aklı olan düşünen bir insan  “doğrudur” der; ama aklını torbaya koymuş olanlar, anlamadan duyduklarını   papağan gibi tekrarlayanlar anlamaz  veya anlamak istemez

Sizi seven birisi, 7.2.2008

X

Değerli dostum,

Önce sevgi sundum.

 

Ben bu yazılarımı yirmiye yakın kişilere gönderirim: Gönderdiğim iletiler susuz kuyuya atılan taş gibi ses getirmez.

Bir tek siz; iletimi alır almaz aldığınızı, okuduğunuzu ve teşekkürünüzü bildirirsiniz.

Bu sizin iyi bir konumda olduğunuzu gösterir.

Bu davranışınız karşısında sessiz kalınmaz

Teşekkür edilir…

 

Şimdi kal sağlıcakla,

Sevgiler sana,

Eren Bilge, 7.2.2008

X

  1. Demek istiyorum ki; bizler, kutsal kitaplarda günümüz için geçerliliğini koruyan kurallardan (ayetlerden ) yararlanmalıyız. Günümüz akıl, ahlak, bilim, erdem, hukuk ve insan hakları kurallarına uymayan bir çok ayeti de günümüz koşullarına uydurulmalıyız…

Her inanç sahibi kendi kitabındaki kuralları, “Allah kelamı!” diye,  başka inançtakilere kabul ettirmeye çalıştığı takdirde ortalık kan gölüne döner.

  1. Şimdi kutsal kitaplarda bilime aykırılıklara ilişkin bir örnek vermek istiyorum. Eh akılcı, en mükemmel ve en son din denilen İslam’ın kitabından alıyorum.

Örneğin Kuran’da, bütün canlıların; bitkilerin, hayvanların, insanların çift çift yaratıldığı ileri sürülür.

“Her şeyden çift çift yarattık ki düşünüp öğüt alasınız.” (K. 51/49) Bu anlamda olmak üzere daha onlarca ayet var…

Oysa 1942’lerde ortaokulda bizlere tek cinsiyetli hayvanların da olduğu öğretilirdi. Bunlar çift çift değil tek tekti. Kendi kendilerini döllerdi. Bu canlılara “erselik” hayvanlar denirdi. Bunlar arasında  salyangoz ve solucan gibi hayvanların tek cinsiyetli türler olduğu öğretilirdi.

Bu gerçeği Darwin de açıklar ve bir deneyimi anlatır. Darwin, iki solucanı alır, enlemesine tam yarısından keser. Sonra bunların ne yapacağını gözler. Şaşırarak görür ki ikiye böldüğü bir solucan kendi kendini bütünler. Böylece iki solucan kısa zamanda dört tane olur. ( Bk. Darwin Gerçeği. Benjamin Farrıngton Çağdaş yayınları.)

Bu olayı ben de küçüklüğümde kendi bağımızı beklerken yaşadım. Yakaladığım bir kertenkelenin kuyruğunu kestim. Kısa zamanda baktım ki kertenkele kesilen kuyruğunu tamamlamış…

Bir de yıldırım çarpması konusunda şöyle bir ayet var: “O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar.” (K. Rad 13/13” Ama bu gün ne görüyoruz. Yıldırımsavarlarla (paratonerlerle) insanlar yıldırım çarpmasından kurtuluyorlar. Demek ki bu yıldırım çarpması ilahî bir olay değil doğal bir olay.

Belki bu görüşüm için bana yine kızanlar olabilir. Yahu arkadaş Yaratan bize bu aklı niçin vermiş? Akılımızı kullanalım diye değil mi?

  1. Elbette 1400 yıl önce doğa ve biyoloji bilgisi gelişmemiş olduğu için ve o zamanlar her türün çift çift yaratıldığı, Allah’ın “yıldırımlar göndererek dilediğini öldürdüğü sanılmıştır.

Bu da bize gösteriyor ki kutsal kitaplarda yazılanlar günümüz bilimine uymamaktadır…

İslam’ın kökeni teslimden gelmektedir. Bizimkiler bu teslimiyetin “Kuran’da ve hadis kitaplarında yazılanlara teslim olmak” olduğunu söylerler.  Oysa bu teslimin anlamı; aklın, bilimin, Hak’kın, gerçeğin verilerine teslim olmaktır.

Eğer İslam’daki teslimiyeti böyle anlasaydık; bilimde ve teknikte batı dünyasından önde olurduk…

İslam’da teslim yanlış anlaşıldığı için bütün İslam ülkeleri; bol bol yer altı kaynakları olduğu halde, geri kalmışlıktan ve yoksulluktan kurtulamamıştır…

  1. İnsanoğlu anasından  olgunlaşmış olarak doğmaz. Doğuşunda, işlenmemiş ham bir maddedir. Bu madde işlenmelidir ki insanlığa da kendisine de yararı olsun. Bu da bir öğretmen,  öğretici sayesinde olur.

İnsanın, anasından doğduğu gibi kalmasına; yeniden doğmadan önceki hali denir… İnsan, yeniden doğmadan önceki halinde; bilgisiz, bencil, öfkeli, hırslı, intikamcı ve olumsuz beşerî özelliklere sahip olur ki bu çamur ile simgelenir.

Eski çağlarda eğitim ve öğretimin yetersiz olması nedeniyle bu görevi din adamları üstlenmiştir. Bunun sonucu olarak da insanlar aynı zamanda dinsel eğitim ve öğretime tabi tutulmuştur. Dinsel eğitimde amaç ise; insan nefsini disiplin altına alacak, bilgisizliğini giderecek, tekamül yolunda ilerleyecek ve insanlara yar olup bar olmayacaktır…

  1. İnsan başlangıçta hamdır; ancak,  içinde yaşadığı ekonomik,

x

Değerli Büyüğüm,

Rahatsız mısınız?..

Epey oldu iletinizi almadım, merak ettim.

Sağlıklı günler dilerim…

Sizi seven birisi…

Saygı ve sevgiler..

İsa Kartal, 19.3.2008

X

Sayın İsa Kartal,

Önce sevgi…

 

Rahatsızlığımla ilgilenmen mutlu etti beni.

Ne var ki sağlık durum geçmiş günlere göre iyi.

 

İleti göndermememin nedeni,

Sitedeki yazılarımdan izliyorsun sanıyordum seni…

 

Ama anladım  ki yazılarımı Site’den izlemektense,

E-posta yolu ile istemek daha iyi geliyor size.

 

Bundan böyle yazdıkça göndermeye çalışacağım.

Sizi yazılarımdan yoksun koymayacağım…

 

Şimdi kal sağlıcakla

Sevgiler size,

Eren Bilge, 20.3.2008

X

EMEKLİ MEMUR

 

Ankara’da, Ulus’tan Dışkapı’ya doğru giderken karşımda gördüm kendisini. İkimizin de nutku tutulmuştu sanki…

Ben ona baktım o bana. Ancak konuşabilmiştik bir süre bekledikten sonra…

Bu talihsiz karşılaşmadan çok rahatsız olmuştuk. Keşke karşılaşmasaydık. Keşke görüşmeseydik, diye düşünmüştük.

Oysa ben Ankara’da  çok sevinirim Gaziantepli bir tanıdığı görünce. Geçmişi yaşarım; çocukluğum, gençliğim gelir gözümün önüne.

Medeni cesaret sahibi olanlara yemek yedirmek isterim. Oturup bir pastanede çay içmek isterim. Elimden geldiğince de konuşur, ilgilenirim.

Adımız dinsize, komüniste, masona çıkmış ya… Moskova’dan para geliyor ya. Gerçekten komünist olanlar bile korkar benimle bir arada olmaya…

Ankara’da karşılaştığım çocukluk arkadaşlarım bile sağa sola bakar. Kimileri de,  “Aman ikimizi bir arada görmesinler dermişçesine hemen kaçar…”

Böylelerine anlayış gösteririm. Hemen ayrılmamız için ne gerekse yaparım.

Ama bu Gaziantepli hemşerim, benimle bir arada görünmekten korkmadı. Ancak yoksulluğundan, piyango bileti satıyor olmasından utandı. O utanırken beni de bir suçluluk duygusu sardı…

Oysa benim suçluluk duygusuna kapılmam için hiç bir neden yoktu. Onun da utanmasına gerek yoktu.

Ne yönetici kadroda görev almıştım, ne de yasama organında.  Belki yönetimin büyük kademelerinde görev almış olsaydım katlanamazdım onun bu durumuna…

Bu gün bir milletvekilliğine soyunmak için en az on beş milyonu gözden çıkarmak gerek… Kimileri de diyor ki “Şimdi milletvekilli olabilmek için otuz milyon gerek!”

Hayal bu yana milletvekili olsaydım şu emeklilerin sorunlarıyla ilgilenirdim. Onların. yaşam sorunlarına çözüm getirmek için TBMM’nde çaba gösterirdim.

Ben bu düşünceler içinde iken, Gaziantepli hemşerim, hem de benim, semtlim; başında Milli Piyango yazılı beyaz şapkası, elinde bir tomar mili piyango bileti, suç üstü yakalanmış gibi bana bakıyordu. Ben de ne deyeceğimi şaşırmış bir şekilde ona…

Söz  olsun diye:

«- Nasılsın?» diyebildim.

«- Nasılı var mı? Durumumu görüyorsun işte…”

Benim bir şeyler söylememi önleyerek, sözü yine kendisi aldı:

«- Ne. yapalım arkadaş, emekli olduk, geçinemez olduk. Çoluk çocuk başımızda, ortada kaldık. Yapacak başka bir mesleğim de yok. Yıllarca memurluk yaptım. Devlete hizmet ettim, devletten bana hayır yok!…”

Biraz düşündü, sonra:

“- Devlet  biz emeklilerle ilgilenmiyor, derdin nedir demiyor, ne halin varsa gör! diyor. Ama ben bu devlete hizmet ettim. Devlet ise bu emekli, bu maaşla nasıl geçinecek? demiyor!..”

Benim söyleyeceklerimi kendisi söylemişti. Gaziantep’ti emekli memur hemşerimin küçüklüğü, gençliği gözlerimin önüne geldi.

Benden küçük olduğu için gençliği geldi gözlerimin önüne. Nasıl da koşardı futbol sahalarında, antrenmanlarda ölesiye…

Kendisi gibi koşamadığım için imrenirdim ona. Arkasından nal toplamak kalırdı bana.

Top ayağında öyle bir koşardı ki rakip kaleye doğru, ben arkasından yetişemediğim için kıskanırdım doğrusu….

Şimdi zayıflamış, beli bükülmüş… İki kat gidiyordu önümde. Hem de büyük bir utanç içinde, elinde  bir tomar piyango bileti ile.

Av. Hayri Balta. Gaziantep BUGÜN,14.7.1987

X

Değerli Büyüğüm bana sorarsan çok geç bile kalındı bugün yine çoşmuş ne dediğini ne ben anlayabildim ne başkası anlar seyitonbaşıdan girdi olmadık yerleri dolandı  iyi yeşil sarıklılar kurtardı demedi.  Bunların özürleri kabahatlarından büyük saygı ve sevgiler sizi seven birisi iyi akşamlar dilerim

İsa Kartal, 20.3.2008

X

Değerli Büyüğüm ;

O dediğin kadrolar 1950 den sonra doğanlar… % 70 İmam-hatip ve o dediğin zatı şahanelerinin  evlerinde ve yurtlarında   tohumları atıldı şimdi…

Onlar meyveye döndü  bütün kilit noktalara sızdılar.

Durum vahim daha kötüye gitmezse iyi

Sizi seven birisi, 2.4.2008

X

İsa Dostum,

Önce sevgi sundum.

 

Hastaneden yeni çıktım.

Tam dört hafta dört gün yattım.

 

Şimdi yeniden yazmaya çalışıyorum.

Ne var ki çok çabuk yoruluyorum…

 

Şimdi kal sağlıcakla,

Sevgiler sana…

Eren Bilge, 15.5.2008

X

Değerli Büyüğüm  Hayri Abi

Uzun zamandır size ileti gönderemedim umarım sağlığınız yerindedir.

Sitenizi devamlı okumaktayım ve arkadaşlara örnek göstermekteyim. Şu anda 10 kadar arkadaşım da sizin okuyucunuz oldu saygı ve sevgiler.

Arif TEKİN beye de saygı ve sevgilerimizi iletin onunla da internette tanışmak isterim

Saygılar,

İ. K. 23.1.2009

X

Değerli İ. K.

Yanıtı veriyorum derhal.

 

Önceleri Sitemi her gün yüz yüz elli kişi ziyaret ederdi.

Bu da benim çektiğim emeklere değerdi.

 

Son günlerde nedense 5 10 kişi girmekte siteme…

Bilmiyorum kabahat kimde…

 

Sitemi her Pazar öğleden sonra pazartesi tarihi ile güncelliyorum,

Senin anlayacağın haftada değişik türde 20 yazı giriyorum.

 

Sağlığımla ilgilendiğin için teşekkür ederim.

Sağlığım her geçen gün daha iyi oluyor derim.

 

Arkadaşların Siteme girmekle yetinmesinler.

Soru sorarak beni deşsinler.

 

Arif Tekin dosta selamını söyleyeceğim.

Temas ettiğim de senin hakkında bilgi vereceğim.

 

Şimdi kal sağlıcakla

Saygılar sana, sevgilerimle…

 

Eren Bilge, 23.11.2009

X

Sevgili Bilge Balta Ustam,

Bugün aşağıdaki iletiyi aldım. Benden “Muzırdan Kes” adlı eserinizi istiyor. Ne yazık ki elimde bu eserinizden hiç kalmadı. Acaba sizde varsa kendisine yollayabilir misiniz?

Sevgiyle, saygıyla…

FEV, 23.7.2014

+

Değerli Büyüğüm;

Sizi Değerli Büyüğüm Hayri BALTA’nın sitesinden tanıdım iyi ki tanıdım  ikinizi de çok seviyorum  yazılarınızı takip ediyorum severek okuyor arkadaşlarımla da paylaşıyorum Hele Şafık Dayın çok güzel bir insanmış o devirde o çalışmaları yapmış. Muzırdan Kes’i gönderebilirseniz sevinirim ellerinizden öperim .

Adres :

İsa KARTAL

İl Milli Eğitim Müdürlüğü

Sivil savunma Bölüm

ÇORUM

X

Gönderilenler:

Muzırdan Kes

Yitmiş Bir Adam

Cambazlar

Sırların Sırrı

Tanrı’ya Yakınlık

SSS

X

Değerli Büyüğüm ;

Kitaplarınız için teşekkür ederim çamsakızı çoban armağan size hediye leblebi gönderdim.  Gönderici olarak Kızım Alev Bahadır olarak yazılmış bu kim diye  geri göndermezseniz sevinirim Ayrıca verdiğiniz telefonda cevap vermiyor Telefonunuzu da bildirirseniz sizi ara sıra rahatsız etmek isterim sevgilerimle sizi  seven birisi

İsa Kartal, 18.8.2014

X

Sayın Kartal,

Leblebiler için teşekkür ederim. Zahmet etmişsiniz…

Telefonlarım:  255 92 21 – 255 82 91

Bazen geçici olarak kapanıyor buna aldırma sonra bir daha telefon et. Ama ikisinden biri ile muhakkak ulaşabilirsiniz…

Şimdi kalın sağlıcakla,

Sevgiler

Av Hayri Balta, 18.8.2014

X

Sayın Kartal,

Yoğun işlerim yüzünden biraz geciktim, özür dilerim…

Bütçeni aşan masrafa girmişsin. Sen ki bir dar gelirlisin, gönderdiğin hediyelerin ederi senin bütçeni zorlamıştır sanırım…

Bir de şunu gördüm leblebicilik hatırı sayılır bir sanayi olmuş çorumda… Bu kadarını ummuyordum…

Yinede teşekkür eder sevgiler sunarım…

Av. Hayri Balta, 27.8.2014

X

Buna üzüldüm çam sakızı çoban armağanı  o kadar değil dostuma hediye alacak kadar  paramız var

Kızım öğretmen İstanbul’da

bu sene iletişim fakültesinden mezun olan bir oğlum var ellerinden öper Aynı okulda yüksek lisansı kazandı

Ben  sizinle yüz yüze de görüşmek isterim

İsa Kartal, 28.8.2014