ANNEM KAYBOLDU

ANNEM KAYBOLDU

 

Annem ve babam biraz hava değişikliği olsun diye, İstanbul’a orada yaşayan ablamın yanına gitmişlerdi. Bir haftadan fazla gittikleri yerde kalmadıkları için dönüş hazırlıkları başlamıştı. Annem ve babamın bir yerlere gitmesi, onlar için küçük de olsa bir değişiklik oluyordu.

 

Annem ve babamı giderken yolcu eder, gelirken de karşılardım. Treni tercih ediyorlardı, onlar için her bakımdan kolay oluyordu.

 

İstanbul’dan sabah trenine binecekler, öğle sonrası Ankara’da olacaklardı. Heyecanla gelmelerini bekliyordum.

 

İş yerinde yoğun bir çalışma içerisindeydim ve o akşam işin yetişmesi gerekiyordu. İzin alıp çıkmam imkansız gibi görünüyordu. Ankara’ da ki ablamı aradım, durumu kendisine aktardım, müsait olmadığını söyledi? “Gar iş yerine yakın, bir saat izin alıp karşılamana birşey demez iş veren” diyerek benim adıma ne diyeceğime karar vermişti. Bunu kendisine açıkladığımda, “taksiye binip gitsinler madem öyle” dedi. Her ikimizin de kendimize ait arabası vardı, ablamdan bu yanıtı duymak beni üzmüştü. İstanbul’da ki ablamı aradım, konuyu onunla paylaştım. “Bir de ben arayıp durumu onunla konuşayım” dedi. Annemiz ve babamızdı, yaşları ilerlemişti, kendi işlerini kendileri görebilseler de, saygı gereği karşılanmalıydı.

 

İstanbul’da ki ablam beni aramış, “senin iş yerinde sorun olmasın, gidip karşılayacak, ben konuştum” demesiyle içim rahatlamıştı. En azından önümdeki işi iç huzurumla bitirecektim. Benim ya da ablamın, ablamızı araması arasında ne fark vardı? Bu ayrıca üzerinde durulabilecek bir konuydu. Kafam takılmıştı!..

 

Annemlerin gelme vakti yaklaşıyordu, ablam varmış olmalıydı, annem ve babam karşılanmalarının mutluluğu içerisinde evlerine varacaklardı. Eve vardıklarını düşünerek bir süre sonra evi telefonla aradım, ama açan olmamıştı. Meraklanmıştım!..

 

Cep telefonumdan ablam aradı, tedirgin, çekingen, titrek bir sesle “annem kayıp” dedi. “Nasıl olur, annem mi kayıp?” dedim. “Evet, annem kayıp buraya gel” dedi. Olayı tam olarak anlatmamış, aklıma hiç gelmeyecek durumlar gelmişti. Anneme birşey mi olmuştu? Trende bir insan nasıl kaybolabilirdi? Meraklanmış, kaygılanmış ve korkmuştum…

 

Fırlayıp çıkmıştım iş yerimden, tren garı çok yakın olduğundan hemen varmıştım. İlk olarak babamı görmüştüm, babam tren garının ana girişindeki merdivene oturmuş, ablam sağa sola koşuşturuyor, taksiciler, gar görevlileri birbirleriyle konuşuyorlardı. Ablamdan neler olduğunu anlatmasını istedim.

 

Tren gelmişti, annem ve babam orta peronda inmiş, ablam elindeki valizleri babamla birlikte arabaya doğru taşıyıp, daha sonra yürürken zorluk çeken annemin koluna girip destek olacaktı. Annem, ablam gelene kadar oradaki bankta bekleyecek, ablam ve babam da elindeki valizlerle arabaya doğru gideceklerdi. Ama hiç birşey konuştukları gibi olmamıştı.

 

Ablam döndüğünde annem yerinde yokmuş. Defalarca etrafa baktığı halde annemi görememiş. Taksicilere annemi tarif ederek, binip binmediği sormuş, anlatılana göre binen olmadığı söylenmiş.

 

Bir kez de ben bakayım diyerek, trenden indikleri perona doğru gittim. Annemi görmemek imkansızdı. Zira ortalıkta ne tren ne de insanlar vardı. Korkarak tren raylarının aşağıda kalan yerlere kadar bakmıştım. Başı dönüp düşmüş olabilir miydi? Bu düşüncem beni bile korkutmuştu. Tuvaletlere, bekleme salonlarına tek tek bakmıştım. Annem yoktu!

 

Annemin nereye gidebilirdi? Bulamıyordum! Tren peronlarından çıkınca sağa ve sola ayrılan tünelin hiç diğer tarafı aklımıza gelmemişti. İhtimal vermiyordum, o tarafa gitmekte yarar vardı. Az ilerde annemi görür gibi oldum, koşarak yanına gittim, şaşkın ve kaygılıydı. Beni görünce çok mutlu olmuştu, sarıldım anneme… Peron ayrımında kalabalığın da etkisiyle tünelin sağa tarafına gideceğine, sol tarafına gitmiş, ilerledikten sonrada yanlış olduğunu anlasa da, bacaklarında yürüyecek gücü kalmadığı için yavaş yavaş geri dönerken rastlamıştım ona.

 

Ablama ve babama kızmıştı, yürüdüğümüz sürece söylenmişti.

 

Ağır adımlarla bizimkilerin yanına gitmiştik. Annem, ablama gerekeni söylemiş, ablam da; “Bavulları taşıdıktan sonra senin bulunduğun yere geldim, yoktun! Bekleyecektin, öyle anlaşmıştık, neden kızıyorsun ki…” deyip anneme açıklama yapıyordu. Annem; “yavaş yavaş yürür, senin dönüşünde nasılsa yolda karşılaşırız diye düşünmüştüm”, dedi.

 

Annem bulunmuştu ya daha ne isterdik. Hem kızgınlık hem sevinç bir arada yaşanıyordu. Annem ve babam dönüş yolu boyunca hiç konuşmamışlardı.

 

Ablam, kısa bir süreliğine de olsa üstlendiği işi başarıyla tamamlayamadığı gibi, annem ve babamı evlerine bırakma gibi bir inceliği gerçekleştiremediği için, onunla uzun bir süre konuşmak içimden gelmemişti.

 

Yener Balta, 8 Mart 2011