DÜRÜSTLÜK

DÜRÜSTLÜK

 

Dürüstlük, Sevgili Çocuğum…

Erdal ATABEK

 

Dürüstlük insan ahlakının temelidir.

 

Ama dürüstlük nedir?

 

Yalan söylememek, kimseyi aldatmamak, kendi çıkarı için başkalarını

kandırmamak, olduğundan başka türlü görünmemek dürüst olmak için

yeterli midir?

 

Değildir sevgili çocuğum.

 

Çağımızda bunlar da kalmadı elbette, ama dürüstlük bunlardan çok daha fazla, bunlardan çok daha başka bir şeydir.

 

Dürüst olmak, gerçekleri kabul etmektir. Dürüst olmak, her şey ve

herkes için aynı ilkeleri geçerli kılmaktır. Dürüst olmak, her zaman

ve her koşulda doğru bildiğinin yanında olmaktır. Bunlardan ötürü de

dürüst olmak çok zor bir şeydir.

 

Dürüst olmak en başta cesur olmayı gerektirir.

 

Cesur olamadan dürüst olamazsın.

 

Yalnız kalmayı göze alamazsan dürüst olamazsın.

 

Çıkarlarından yoksun kalmayı göze alamazsan dürüst olamazsın.

 

Dürüst olmak, bedeli çok ağır bir erdemdir.

 

Ama zaten bütün bunlardan ötürü de çok değerlidir.

 

O zaman insan neden dürüst olmanın peşinde koşsun ki?

 

Böylesine ağır bir yükü kim sırtlanmak ister?

 

Söze bakarsan herkes dürüst olduğunu söyler. Rahatça ve kolayca.

 

Ama biraz onların yakınlarında durur, nelerden çıkar sağladığına

bakarsan görürsün ki gerçekte dürüst değillerdir.

 

Her çıkar, ekonomik çıkar değildir sevgili çocuğum.

 

Duygusal çıkarlar vardır, kendi üstünlüğünü kabul ettirmeye dayalı çıkarlar vardır.

 

Çok çeşitli çıkarlar vardır.

 

İnsanı baştan çıkaran da her çeşitten çıkardır.

 

İşte, insanı dürüst olmaktan uzaklaştıranlar bunlardır.

 

İnsan önce kendine karşı dürüst olmaktan vazgeçer.

 

Sonra da buna uygun kılıflar hazırlar.

 

“Koşullar” der, “‘Böyle yapmak gerekiyordu” der, “Sen işin içyüzünü

bilmiyorsun” der, daha sıkışırsa karşısındakini suçlar, tehdit eder,

saldırır.

 

Ama ne yaparsa yapsın, dürüst değildir.

 

Gerçekleri kabul etmeye yanaşamaz.

 

Bir yıl önce “ahlaksal zekâ” konusunda bir yazı yazmıştım.

 

Ahlakın bir zekâ biçimi olduğunu belirmiştim ki doğrudur.

 

Dürüstlük de bu ahlaksal zekânın birinci ilkesidir.

 

Ama bak, dürüstlük insana neleri sağlar?

 

Öncelikle, dürüstlük özdeğer yaratır. Kendine değer vermeyi

öğrenirsin.

 

Özdeğer kendine saygı duymayı yaratır, özsaygın olur.

 

Özdeğer ile özsaygı da özgüveni yaratır.

 

Özgüveni olmayanlara dikkatle bakarsan görürsün ki özsaygıları ve

özdeğerleri ya eksiktir ya da yoktur.

 

Özgüven, temelsiz bir böbürlenme değildir.

 

Temelsiz bir böbürlenme, değersizliğini örtmeye yarayan bir özgüven

taklididir.

 

Özgüven, gerektiği zaman ortaya çıkan büyük bir güçtür.

 

Ama işte özgüven de baba parasıyla, dayı desteğiyle oluşmaz.

 

Özgüven senin bileğinin hakkıyla kazanacağın bir erdemdir.

 

Özgüven, dürüstlüğünün sana armağanıdır.

 

Dürüstlük sevgili çocuğum, yaşamının temel taşı olursa kazanırsın.

 

Hakkın olanı kazanırsın ki çok değerlidir.

 

Doğru olanı kazanırsın ki başını hep dik tutmanı sağlar.

 

Kendini kazanırsın ki en büyük kazancındır.

 

Geri yanı sana kendiliğinden gelir.

 

Doğru yerde durana doğru şeyler gelir.

 

Yaşamanın güzelliği bundan başka nedir ki?

 

 

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi, 15 Mayıs 2006