ADIM YENER

ADIM YENER,

 

Bundan mutluluk duyuyorum. Bilinen, en çok kullanılan adlardansa tercihim kendi adım. Küçükken mahalle ve okul arkadaşlarımın arasında çok alay konusu olsa da erkek adı diye; Yener yenmez, Yener fener, diye art arda tekerlemeye dönüştürseler de, ilerleyen yaşlarda sevdim adımı… O çocuk aklımla üzüldüğüm zamanlar olmuştur.

Yener adının anlamı oldukça açık. Kazanan, üstün gelen, yenen, galip… İlkokulda sorulurdu hep, adının anlamı ne diye, açıklamada zorlanmazdım, anlamı kelimenin kendisiydi zira…

İsim babam, babam… Ne güzel adlar bulmuş bizler için… Tek tek biz doğmadan aylar öncesinden araştırır bulurmuş adlarımızı… Elçin, Gülçin, Elgin, Yener… Ben de kafiye bozulmuş. Şu an gülümsüyorum…

Annem üç çocuğun ardından bir kez daha hamile kalınca, üzerindeki yükün daha da ağırlaşacağından karnındaki bebekten kurtulmayı istemiş. Kendi bildiği yöntemlerle denemiş olmamış… Babam da; “bu bebek kız da olsa, erkek de olsa adı Yener olsun, zira bu bebek seni yendi” demiş. Adımın hakkını ilk burada vermişim…

O dönemde babam Amerikan hastanesinde muhasebe bölümünde çalışırken, annemi kontrol için hastaneye götürmüş. Burada bir iğne yapılmış, bu iğne bebeği düşürür, düşmezse de bir zarar vermez, iyi gelir diye!.. Bu hikayeyi hayatım boyunca defalarca dinlemişimdir. Annemi bu konuda aldatmışlar. İlk mücadeleyi onca spermden galip gelerek, ikinci mücadeleyi de doğarak gerçekleştirmişim. Her iki durumda da bilinç henüz hakim değil, gülümsetiyor bu yazdıklarım beni…Çocukluk dönemimde annemden; “seni doğurmak hiç istemedim, ne yaptıysam düşmedin, doğurmak zorunda kaldım” sözlerini hep işitmişimdir. Ne acı!.. İstenmeyen bir bebek olarak dünyaya gelmek!.. Bu sözlerle büyümek!.. Bir çocuk için ne derece iyi, tartışılır. Daha “sen” olduğunu bilmeden, sen olduğunda da bu gerçekle büyümek… Hangi yaşa gelinirse gelinsin, tüm yaşam boyunca içinde hissederek, izlerini hayatın boyunca üzerinde taşıyarak yaşamak…

Anne ve babama sormuşumdur; “beni dünyaya neden getirdiniz” diye? Bu soruma geçerli bir cevap bulabilseydim, eminim ben de bir kez olmak şartı ile doğum yapmayı düşünürdüm. Üç kız çocuktan sonra, o zamanda olmazsa olmaz erkek çocuk beklentisi besbelli… Belki de korunma yöntemlerinin bu zamanki kadar yaygın olmayışı…

Babamın arkadaşı geçenlerde bu konuya kaynak olacak çok güzel bilgiler paylaştı benimle… Adımı yazıya dönüştürmeyi düşünürken, biraz daha elimi çabuk tutmuş oldum. Şöyle diyordu babamın arkadaşı;

“Yener adını baba Balta çok severdi. Hatta sen doğmadan bu adı kendisi yazılarında müstear ad olarak kullanırdı. Yanlış anımsamıyorsam bir ara o güzel anneniz Meliha ablamızı da Yener olarak anardı baba Balta. Sen doğunca sana bıraktı o çok sevdiği güzel adı.

Gerçekten, ne güzel ad Yener Balta. Sen de bu adın hakkını veriyorsun doğrusu.”

Teşekkür ediyorum kendisine buradan. Gerçekten hakkını veriyor muyum? Sanmam! Ne yendim, ne kazandım, ne de üstün geldim şu yaşıma kadar yaşadıklarımda… Neyse, niyetim burada özeleştiri yapmak değil…

Babam anneme ben beni bildim bileli “Yener” diye hitap ederdi. Bu benim belki de istenmeden dünyaya gelişimdeki, üzerimde bıraktığı olmusuzluğu olumluya çeviren en güzel seslenişti. Mutlu olurdum adımı babamın sesinde annemle paylaşmaktan. Bir kez bile anneme gerçek adıyla hitap ettiğini duymadım, kızsa da, sevse de seslenmedi adıyla…

Hatta bir keresinde bir tanıdığımız hayretler içerisinde sormuştu bana… “Dikkat ettim de, nasıl oluyor da karıştırmıyorsunuz, kime Yener diye seslense o efendim diyor” demişti. Sanırım o sesin tonunda, vurgusunda saklıydı.

“Hayat kırkından sonra başlar.” diye duymuşumdur. Hoş ben kırkı geçeli çok oldu. Belki de adımın hakkını bu yaşımdan sonra vereceğim!.. Kim bilir? Kazanan, üstün gelen, galip gelen, yenen Yener olacağım belki de…

YENER BALTA, 25 OCAK 2013

 

 

 

Yener,

Yazısını okudum.

Anlatımın ne desen değer.

Her zaman belirtirim.

Yener sende yetenek var!” derim…

 

Ancak bu yazı ile bana çıkışamazsın,

Sen dilinle söylüyorsun:

Senin dünyaya getirmemek için Annen elinden geleni yapmış,

Söyle daha ne yapsın!…”

Şimdi kal sağlıcakla,

Başarılar bu yolda sana…

 

Av. Hayri Balta, 25.1.2013