MEVSİM SONBAHAR

MEVSİM SONBAHAR

Yine havalar soğudu, mevsim sonbahar. Kış kapıda, kasım ayından kendisini hissettiriyor. Darılmasın bana kasım ayı sevemedim bir türlü! Duygu yoğunluğum gözlerimde son buluyor, her yer her an puslu, buğulu ve nemli…

Mevsim mi beni bu duruma sokuyor, ben mi mevsime ayak uyduruyorum, bilemiyorum.

Sıcak yaz aylarının ardından sonbahar yumuşak bir geçiş yapmak için yazla kışın arasına sıkışsada, yine hazır hissetmiyorum kendimi kışa.

Hele ki sonbahar! Yeşil yaprakların binbir tona bürünüp yerlere yavaş yavaş süzülüşleri, izlerken ki paylaştığım duygular. Ne kadar da nazlı nazlı iniyorlar rüzgarı beşik ederek kendilerine, sevgi yüklü bir buse gibi yapraklar konuyor yerlere. Birken bin oluyorlar, her şeyde olduğu gibi görkemleriyle.

Ressam yapabilir mi bu tonların tümünü, fırçasıyla paletinde. Sürebilir mi her bir tonunu her bir yaprağı ayrı ayrı yansıtırken tuvaline…

Bir bir geçiyor kafamdan düşünceler… Kaptırmamalıyım diyorum, sonbaharın karanlığına kendimi. Kuvetli olmam lazım, sımsıkı sapasağlam. Beni havasının içine almamalı. Dıflarısında kalıp, kapılmadan, yaklaştırmadan izlemeliyim onu. Kara kışı beyazlar kaplayıp, örtene kadar. Örtmeliyim, tüm temiz duygularımla, beni saran kara duygularımı.

Tek tek kristal parçacıklarının üst üste geldiğindeki yığınların, çığlığım karşısında çığa dönüştürmeden durdurmalıyım. Tüm iyileri üst üste koyup, bir çığ yığını oluşturup hiç bir seste kaymayacak kuvveti bulmalıyım kendimde. İç içe geçirip, kenetlendirmeliyim duygularımı.

Atmalıyıp o kara bulutu üzerimden, elimi kaldırıp savurmalıyım hava da hızlıca sağa sola defalarca. Tüm parlaklığıyla çıkmalı o capcanlı gökyüzü maviliği. Parlamalı üzerimde apaydınlık. Belki bulurum diye aramalıyım o sonsuz mavilikte bir ışık süzmesini, çıkabileceği bir aradan. İzlemeliyim tüm dikkatimle ışıkta oynaşan toz zereciklerini sessiz, hafif ve nazlı…

Karanlık biliyorum, karanlık olmalı ki, ışığın etkisiyle, görebilmeliyim beyaz perdede yaşamın tüm geçmişini, her bir karenin bir bütünü oluşturduıu yaşam filmini, iyisiyle, kötüsüyle, güzeliyle, çirkiniyle oynamalıyım, bana düşen rolümde… Sonu var mı bu filmin? Hayır, bitmeyecek bu film bitmesini hiç istemiyorum.

İnsanlar bir bir geçecek beyaz perdenin henüz durmamış film makinesinin önünden, her birinin düşecek gölgesi beyaz perdeye bir bir çıkmak istedikleri o karanlık salondan henüz sonu gelmemiş filmi beklemeden!
Benden…
16 KASIM 2006

X
Sevgili Yener Balta Yazarım… Bir başka deyişle Sevgili Babasının kızı Yazarım. Yani Hayri Balta’nın kızı… Şu sözü size de anımsatmak istiyorum: “Çağının tanığı olmayan yazar, çağının sanığı olur.” Suya sabuna dokunan yazılarınızı okumak istiyoruz sizin de… Sevgilerimiz düşüncelerimiz kadar büyük.