KIZMAK YOK

  1. AYDIN… 

Düşün Dergisi’nin Eylül sayısında (s. 86-87) Adnan Cemgil şöyle bir soru atıyor ortaya:

“Aydınlar, özerk ve bağımsız bir sosyal grup mu oluşturur, yoksa her sosyal grubun kendine özgü, uzmanlaşmış aydınlar kategorisi mi var?”

Yazar bu soruyu soruncaya değin aydının tanımı ve görevi üzerinde değişik görüşleri açıklıyor.

Bu açıklamalar arasında “Aydın” sıfatının kucakladığı gerçeklere değiniyor ve aydının tanımını şöyle yapıyor:

“Akılcılık, bilime dayanarak her türlü batıl inançların, dinsel doğmaların kenara itilmesi, insanın mutluluğu yolunda toplumsal ilerlemeye duyulan inanç…”

Bu tanıma göre bir aydının öncelikle akılcı olması zorunluluğu var. Kendisini aydın sanan kişi akılcılığa karşı olamaz. Ne var ki kendini aydın sanan kişilerin çoğu bugün “Her türlü batıl inancın” ve “Dinsel doğmaların” kıskacı içinde bocalayıp durmakta.

Bir türlü “Batıl inançların” ve de “Dinsel doğmaların” etkisinden kurulamamaktadır.

Bu çelişkili durum yalnızca yurdumuz aydınlarına özgü değildir. Dünyanın bütün aydınları bu çelişkili durumdan kurtulmak için “Batıl inançlarından” ve “Dinsel doğmalarına” dört elle sarılmakla kalmamakta, kendilerinin sarılması yetmezmiş gibi halk tabakalarını da arkalarına alma çabasını sürdürmektedirler.

 

Bunlar içinde unvan sahibi olanlar yanında, düşünce, yazı, bilim, sanat adamları da vardır.

Bunların bir bölümü kurulu düzende çıkarcıların toplum üzerindeki egemenliklerini pekiştirmeye yardımcı; bir bölümü de, sorumluluklarını yerine getirme düşüncesiyle, eziyetlere, baskılara, zorluklara uğrayarak aydın olmanın sorumluluğunu ve görevini yerine getirmektedir.

Bu aşamada aydının görevi ile karşılaşıyoruz: Aydının görevi nedir? Aydının görevi: “Mevcut gerçeği söz ve yazı ile eleştirmektir. Bu eleştiriyi yaparak insanlığın daha mutlu, daha güvenli yaşaması yolunda uğraş veren aydının karşısına yine aydın çıkmaktadır.

Toplumun mutlu olamayışını bir yazgı olarak kabul edilmesi gerektiğini söyleyen, bunu zorlamanın toplumdaki mevcut düzeni altüst edeceğini ileri süren aydınlar da bulunmaktadır.

 

Şimdi, yazımızın başında sorulan soruya dönebiliriz: “Aydınlar, özerk ve bağımsız bir sosyal grup mu oluşturur: yoksa, her sosyal grubun kendine özgü uzmanlaşmış aydınlar kategorisi mi var?”

Aydınlar, özerk ve bağımsız bir sosyal grup oluşturmazlar. Her sosyal grubun kendine özgü, uzmanlaşmış bir aydınlar kategorisi vardır.

 

Bu olgu insanoğlunun okuyup yazmaya başlamasından, düşünüp yaratmaya çalışmasından beri böyle olmuştur.

Böyle olmakta da devam edecektir.

 

Aydınlar da iyiliğe ya da kötülüğe araç olabilirler.

Önemli olan aydın denilen kişinin safını belirlemesidir. Aydın kişi iyilerin, kötülerin safında mı?

Denli mi densiz mi?… Bu iyi kötü kavramı da çıkar grubuna göre değiştiğine göre, çık çıkabilirsen işin içinden…

Ankara, Barış, 2 Eylül 1984

  1. KURBAN