LAİKLİK

2  LAİK’İM

Radikal gazetesi Genel Yayın Müdürü İsmet Berkan’ı kutluyorum. Kutlamamın nedeni:

Evrim kuramını savunmaktaki direnci…

 

“İsmet Berkan ‘Yaradılış Masalları Radikal’e de Sızmaya’ Başladı” başlıklı bir yazı yazdı.

Kendisinin ve gazetesinin görüşünü açıkladı…

Semavi dinleri kabul etmediğini; hem kendi köşesinde, hem de aynı gün yayınladığı makale ile gösterdi.

Berkan, bir gün sonra yazdığı yazı ile de dile getirdi gelen tepkileri…

Gelen tepkileri hafifletmeye çalıştı.

İnancının “Evrim Teorisi’nden yana olduğunu açıkladı.

 

İşte İsmet Berkan’ın semavi dinlere bakışını ortaya koyan yazısından bazı alıntılar:

“Burada tekrar etmeme gerek var mı bilmiyorum ama bütün semavi dinlerin fanatiklerini bir araya getiren yegane ortak nokta bu: İnsanlar ve evrendeki diğer canlılar evrim yoluyla bu gün oldukları hale gelmediler.

Onlar Tanrı tarafından bu gün oldukları gibi yaratıldılar!

Bendeniz, çoğu kişi öyle olmadığını hatırlar.

Aslında laiklik konusunda çok ama çok hassas bir kişiyim.

Başkalarından ve Türkiye’deki laikçilerden farkım, dinsel doğmaların bilimin yerine geçirilmesiyle tehlikeye düşeceğini bilen biriyim.

O görüşlerin Radikal’e sızmaması için de elimden geleni yaparım.

Yaradılışı savunan makalelerin gazetemde yayınlanmasına izin vermem, çope atarım…

O makaleleri başka gazeteler isterlerse yayınlayabilirler.” (Yeniçağ, Medya köşesi. 27.6.2005. Bazı satırların altını ben çizdim…)

Çünkü İsmet Berkan’ın dediği gibi bu gün Türkiye’deki laiklerimizin bir bölümü; din ile bilimin çelişmediği konusunda korkunç bir yanılgı içindedirler.

Bunlar, Evrim kuramı ile birlikte yaratılış kuramının okullarımızda okutulmasından zerrece irkilmediler.

Bu öğreti ise öğrencilerimizi çatışma  içine çekmektedir.

Bir yanda bilim, bir yanda din, çelişmektedir.

Bu iki dünya görüşü, yapısı gereği, tarih boyunca birbirine terstir.

Bilim; kuşkucudur, araştırıcıdır, bir tezin doğruluğunu yanlışlığını gündeme getirir.

Deneyler sonunda onun doğruluğunu ya da yanlışlığını kanıtlayabilir.

Yani bilim doğru diye bilineni yalanlayabilir…

Ne var ki inançta yalanlama yoktur.

Söyleneni doğru olarak kabul etmek vardır.

Araştırmayacaksın.

Soruşturmayacaksın,

İnanacaksın…

Bu nedenledir ki asırlarca dünyanın evrenin merkezi olduğunu, diğer gezegenlerin dünyanın çevresinde döndüğünü kabul edip durdular.

İnanmayanları da diri diri yaktılar.

Ama gerçek sonunda kendini kabul ettirdi.

Yani islamî deyimle “Hak geldi, batıl gitti.”

Bu konuda ODTÜ Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Kence aynen şöyle diyor:

“Bu gün Kopernik; Kepler ve Galileo’nun Dünya’nın Güneş sistemi hakkındaki savları nasıl gerçeklik taşıyorsa, canlıların bir evrim geçirdiği de o denli gerçeklik taşıyor.

Kopernik’in kuramı ilk kez oraya atıldığında kutsal kitaplarda anlatılanlara uymadığı için din adamları tarafından yasaklanmıştı.

Oysa bu gün ne Dünya’nın Güneş‘in etrafında dönen bir gezegen olduğundan ne de Dünya’nın yuvarlık olduğundan aklı başında hiç kimse kuşku duymamıştı.

Öyle ki Vatikan bile bu bilginlerden özür dilemeye kalktı.

Bu gün evrimsel biyolojinin tarımda, tıpta, antropolojide, hatta ekonomide sayısız uygulamaları vardır. ” (Radikal, Yorum sayfası.  29.6.2005)

Şeriatçılar,  dünya çapında, evrim teorisine karşı cephe almışlardır.

Yaratılışçıların evrim kuramını berkitmek için trilyonlara varan fonlar ayırmışlardır.

 

Yaradılışçıların sözcülüğünü ise yurdumuzda Harun Yahya takma adı ile Adnan Oktar yapmaktadır.

Amaç insanların bilimsel düşünmesini önlemek, hakkını aramaktan aciz, bırakmaktır.

Miskin, pasif bir yurttaş topluluğu saağlamaktır…

Ama boşuna. Bütün dünya evrim kuramının gerçekliğini ve doğruluğunu anlayacaktır…

Şu veri savımın doğruluğunu kanıtlayacaktır.

Bu gün dünya akademileri her geçen yıl evrim teorisini işleyen dersleri müfredatlarına almaktadır.

Örneğin “1980 yılında, dünyada, 46 tane akademik birim, adında evrim sözcüğünü taşırken; 1999 yılında bu rakam 233’e çıkmaktadır.”

(Aynı gazete, aynı yazı…)

Şu gerçeği önemle vurgulamak istiyorum ki evrimci olmayan laik olamaz.

Çünkü evrimci olmayan yaratılışçılığı kabul ediyor demektir.

Yaratılışçılığı kabul eden ise dininin emirlerinden dışarı çıkamaz.

Bu nedenle de laikliği benimseyip uygulayamaz.

Ne var ki yaratılışçılığın bayraktarlığını yapan dinciler; oy kazanmak için, halkı kendi yanlarına çekme çabasındadırlar.

Sanki dinli dinsiz olup olmamak çok önemli imiş gibi, “Laiklik dinsizliktir” diye halkı laiklikten soğutmaya çalışmaktadırlar…

Oysa laiklik inançsızlık değildir;

Laiklik de başlı başına bir dünya görüşünü içerir…

Din de bir dünya görüşü değil midir?..

Ancak laiklik akılcı ve bilimsel dünya görüşü olduğu için dinsel terimle ifade edilemez.

Eğer dinsel terimle ifade edilecekse; Hayri Balta laiklikten vazgeçemez.

Yaratanı maddedir..

Allah, (Tanrı) ise; aklın, sağduyunun, vicdanınsesidir.

Yine erdemleri oluşturan genel doğrular, olumlu kavramlar, üstün değerler ve yüce duyguları yansıtan ilkelerdir.

Önderlerim ise başta Atatürk olmak üzere evrimci materyalist düşünürlerdir.

Kutsal kitabım ise Beni doğruya, güzele, iyiye yönlendiiren kitaplardır…

Eren Bilge, 1.7.2005