KIZMAK YOK

93-KADINLAR KÖLE OLAMAZ

 Geçtiğimiz günlerde 19 Kadın Derneği ve 5000’e yakın kadın Anıtkabir’e giderek Ata’nın önünde saygı duruşunda bulundu. Kendilerine tanıdığı haklar için, Ata’ya içtenlikle saygı duruşunda bulundu. Atatürk için yine içten olarak, yerin cennet olsun, denildi.

Bu töreni Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği düzenlemiş. Törene çağrılı 20 kadın derneğinden 19’u çağrıya uyarken yalnızca Semra Özal’ın başkanlığını yaptığı Türk Kadınını Güçlendirme Vakfı’nın üyeleri törene katılmamış.

Bu tören, üniversiteli kız öğrencilerin okula türbanla girmek istemelerine tepki gösteren Üniversiteli Kadınlarımızca düzenlenmiş.

  Şimdi şeriatın tesettür kuralı uyarınca etekleri yerde sürünen bayanlarımızın istediği olsa, şeriat düzeni uygulamaya konsa, şeriatçı yöneticilerin ilk yapacağı iş ilkokulu, ortaokulu, liseyi ve üniversiteyi  kız öğrencilerin yüzüne kapamak olacaktır. Çünkü şeriata göre kadının okumasına gerek yoktur. Kadının yeri evdir. Görevi de kadınlık, mutfak ve anneliktir… Bu durumda, eğer türbanlı kız öğrencilerimizin mücadelesi başarılı olursa bundan en çok zarar görenlerin de yine bu kızlarımız olacağından kuşku yoktur.

Böylece kadın hareme kapatılacaktır. Erkeğin egemenliği altına girecektir. Erkeği kendisine kötü işlem yapsa bile boşama hakkı olmayacaktır. Çünkü şeraitte boşama hakkı erkeğindir. Kadının böyle bir hakkı yoktur. Ancak kocası deli ise, iktidarsızsa boşama hakkı vardır…

İşin en ilginç yanı şeriat egemen olduğu takdirde bir erkek, aralarında eşitliği sağlayacağı inancında ise, dörde kadar kadın alacaktır. Bu şeriat mücadelesi yapan kızlarımız dört kumayla nasıl oturacak? Erkeğini başka kadınlarla paylaşmaya nasıl dayanacak? Bu şeriata uyar ama kadın yapısına uyar mı? Ahlaka uyar mı? Ya hülle?… (Kuran; 2/229,230)

Hele şu mirasta kadınlara yarım, erkeklere tam verileceğini bu şeriat mücadelesi yapan bayanlarımız bilmez mi? Şeriata göre iki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına eşittir. Şeriat kadın erkek eşitliğini de kaldırmaktadır. Kadını erkeğe itaate zorlamaktadır. Bu ise kadını köleleştirmekten başka bir anlama gelmez.

Şeriat mücadelesi yapan kadınlarımız erkek karşısında köleliği nasıl kabul edebilirler? Eğer şeriat geçerlilik kazanırsa, şeriat kuralları yasaların yerini alırsa, kadın doktor olamaz, yargıç, savcı olamaz. Diğer mesleklerin hiçbirini yapamaz. Parti başkanı, hükümet başkanı, devlet başkanı olamaz… Bütün bunlar kadını toplum yaşamından soyutlamak olmaz mı? Kadını köleleştirmek anlamına gelmez mi?

Aklı başında bir kız ve kadın kendisini köle yapan bir anlayış için nasıl mücadele eder? Bu akılsızlık değil mi? Denebilir ki din için köle de oluruz, hülle de yaparız, yeter ki şeriat kuralları egemen olsun. Ama bir parça aklı olan kadın köle olmaya, hülleye razı olur mu? Unutmayın ki aklı olmayanın dini de yoktur.

Tabiat (Görünen Tanrı. Bak. Kuran. 57/3) bize aklı niçin vermiştir? Körletelim diye değil, işletelim diye…

Türk Üniversiteli Kadınlar Birliği ve Örgütü Türk kadınının onurunu kurtarmış, saygınlığını artırmış ve meydanın boş olmadığını göstermiştir. Aklı başında olan her Türk kadını Ata’nın yolundan gitmeli ve Atatürk tarafından kendilerine tanınan haklara dört elle sarılmalıdır…

Özgür Gaziantep, 11 Şubat 1987

94-MUZIR YAYIN YAPIYORLAR