KIZMAK YOK

86-DOMUZLAR…

Avrupa Birliği’ne alınma uğraşımız için bir Fransız senatörü şöyle diyordu: “Türkler dinleri ile kültürleri ile gelenekleri ile Avrupalı değillerdir. Türkler Avrupalıdan çok Asyalıdırlar. Bu nedenle Avrupa topluluğuna alınmamalıdır…”

Sağcı Fransız senatörünün bu kanıya niçin vardığını bilemeyiz. Ancak şunu ileri sürebilirim ki eğer domuzlara karşı takındığımız tavrı öğrenmiş olsaydı belki bu domuzlara yaptığımız işlemi de örnek olarak gösterebilirdi.

Mustafa Ekmekçi bu konu üzerinde çok durdu. Dünkü yazısında da bu konuyu ele alıyordu. İzmit’te bir adam domuz çiftliği kurmuş. Bu çiftlikteki domuzları sayesinde Avrupa’ya ihracat yapıp memleketimize döviz kazandırmak istiyormuş. Gel gör ki bazı bağnaz kişiler domuzlara karşı savaş açmışlar. “Dinimize göre domuz sevilmeyen bir hayvan. Etini yemek de haram…” diye valiye yakınmada bulunmuşlar.

Halkın bu tepkisi üzerine domuz çiftliği mühürlenmiş. Domuzlar içeride kendi başlarına kalmışlar. Ne yem, ne de su veren var… Domuzların sahibi çiftliğin mühürlü kapısını açıp giremiyormuş. Duvarın üstünden domuzlara yem atıp yaşatmaya çalışıyormuş. Domuzlar açlıktan yavrularını ve birbirlerini yiyerek yaşamaya çalışıyorlarmış. Bu ne acımasızlık… Domuz da olsa, hayvanlara karşı yapılan bir insafsızlık değil mi bu?

Yunus Emre, şöyle demiyor muydu: “Yaratılmışı severiz yaratandan ötürü!”

Domuz da bir yaratılmış değil mi? Öyleyse domuza karşı bu anlayışsızlık neden? Sen etini yemezsen yeme. Sen üretmezsen üretme… Ama üretip de yurdumuza döviz kazandıranların elini kolunu bağlamak niye?…

Domuz, eşini kıskanmazmış. Sanki eşini kıskanmayan başka hayvan yokmuş gibi… Bırakınız hayvanları insanlar arasında bile eşini kıskanmayanlara rastlamıyor muyuz?

Bir de domuzun pis olduğunu, kendi pisliğini yediğini ileri sürerler. Pislik yiyen başka hayvan yok mu? Tavuklar pisliği eşeleyerek karınlarını doyurmaz mı?

Domuzun kendi yavrusunu yediğinden de söz ederler. Başka hayvanlar içinde de var yavrusunu yiyen… Kedilerin, köpeklerin yavrusunu yediklerini görenlerimiz çok…

Bırakınız hayvanların kendi yavrusunu öldürmesini, gazetelerde gayrimeşru çocuklarını öldürüp atan analarla karşılaşmıyor muyuz? Öyleyse bu hayvana karşı bu düşmanlık neden?

Hani bir türkü vardır. Zor dostum zor diye. Gerçekten de olaylara yansız bir gözle bakmak, hoşgörülü olmak; insanları, hayvanları sevmek kolay değil. Kültür ister, eğitim ister, ruh asaleti ister. İnsanın kendi kendisi ile barışık olmamasının sonuçları; hayvanlara, diğer dindekilere, diğer felsefedeki insanlara düşmanlık olarak yansır.

İnsanın içinde düşmanlık duygusu, kin duygusu oldu mu ondan hayır gelmez. Bu düşmanlık, bu kin: domuza karşı da olsa, bunu duygularında taşıyan insanın kendi kendisine bile hayrı yok demektir.

Dünya sevgi üzerine kurulmuştur. Yeter ki içinde düşmanlık duygusuna, kin duygusuna, nefret duygusuna yer verme… Bir kere insanın ruhuna düşmanlık, kin, nefret duygusu girdi mi bu duygular kurt gibi onun ruhunu da, benliğini de kemirir de kemirir…

Düşmanlık duygusu ne zaman hoş görülür? Ne zaman ülkeyi savunmak söz konusu olursa…

Bunun dışında düşmanlık yoktur, sevgi vardır…

Sev kardeşim sev… İnsanı da sev, hayvanı da sev…

Özgür Gaziantep, 25 Ekim 1986

  1. MUCİZE